“Evet ile Hayır” mı? Yoksa “anma” mı? Sanırım iç içe, ikisi de...

11 Şubat: Sylvia Plath, 17 Şubat: Giordano Bruno; tam ölüm günlerinde söz etmek isterdim onlardan. Ama neyi günü gününe denk düşürebilirim ki, haftada bir yazıyorsam...

Özkıyım(intihar) felsefine değgin onca kitap varken, yine de, “Camus’nün de belirttiği gibi” diyerek bir özet verilebilir belki: “Özkıyım, öyle kolay kolay çözümlenemeyecek sorunlu bir durumdur.” 20. yüzyıl yazın tarihinin üzerinde çok tartışılan özekıyımlarından biri de Amerikalı kadın şair Plath’inki. Londra’da soğuk bir kış sabahı, çocukları için hazırladığı kurabiye ve sütü odalarına bırakıp kapıyı sıkıca kapıyor. Dizleri üzerine çömelerek, hava gazıyla çalışan fırına kafasını sokuyor, 29 yaşında 1963 şubatında. (Ölmek/ Bir sanattır, her şey gibi/ Eşsiz bir ustalıkla yapıyorum bu işi/ Öyle ustaca ki insana korkunç geliyor/ Öyle ustaca ki gerçeklik duygusu veriyor... (Lady Lazarus - Türkçesi: Cevat Çapan)

Öncelikle yapıtlarını okuma zorunluğu varsa da, Christine Jeffs’in yönetmenliğinde, bir bakıma kendi seçimini yapan- Sylvia’yı Gwyneth Paltrow’un yorumlamaya çalıştığı 2003 yapımı filmi izlemek de yararlı olabilir ayrıca...

Bir başka seçim de Giordano Bruno’dan: 1548 yılında doğmuş olan, Rönesans felsefesini biçimlendiren filozofların en önemlilerinden biri... Ona, düşüncelerinden vazgeçmesi ve sonsuz evren görüşünün din sapkınlığı olduğunu olurlaması durumunda kilise yanınca bağışlanacağı söyleniyor. Sekiz yıl işkence görmesine karşın, düşüncelerinden, inandıklarından ödün vermiyor: “Ne gördüğüm gerçeği gizlemekten hoşlanırım, ne de bunu açıkça yanıtlamaktan korkarım. Aydınlık ve karanlık arasındaki, bilim ve cehalet arasındaki savaşa her yerde katıldım. Bundan dolayı her yerde zorlukla karşılaştım ve cehaletin babaları olan resmi akademisyenlerin yanı sıra kalın kafalı çoğunluğun öfkesinde hedef olarak yaşadım... Tanrı, istemini egemen kılmak için yeryüzündeki iyi insanları kullanır; yeryüzündeki kötü insanlar ise kendi istemlerini egemen kılmak için Tanrı’yı kullanırlar...” Önce dilini kesiyorlar, sonra odunları diziyorlar Roma’da Campo de’ Fiori meydanında Bruno’yu diri diri yakmak için...

Doğrulukla(adil) yargılanmadıkları kanıtlarla somutlanmışken idam edilen (ABD hukuk dizgesinin utanç verici sayfalarından biri olarak anımsanan) Sacco ve Vanzetti’yi çeken(1971) Giuliano Montaldo’nun filmlerinden biri de Giordano Bruno(1973). Spagetti Western’lerde oyunculuğuyla uluslararası üne kavuştuktan sonra, 1970’lerden başlayarak sol siyasal çizgide ürünlerde yer alan Gian Maria Volonte oynuyor Bruno’yu. “Evet” demesini isteyen engizisyon yargıcına ne diyor Giordano? “Hayır!” diyor ve ekliyor: “Ölümümü bildirirken siz benden daha çok korkuyorsunuz...” İstediği yanıtı alamayan, ağzı burnu çarpılan, “evet”i bekleyen ölümlü yargıcın adı sanı mı kaldı 1600’lerden bu yana?! Ama “hayır” diyerek yaşayan, Bruno...

• • •

Yazarımız Zafer Diper’in pazar günleri yayınladığımız köşesinde yanlışlıkla 3 Şubat 2017 tarihli yazarımız Uğur Kutay’ın yazısı yer almıştır. Düzeltir yazarlarımızdan ve okuyucularımızdan özür dileriz.