Diyanet, her şey tıkırında ya, şimdi de çocuk sayısına yoğunlaşmış, bir, iki yetmez, üç, dört olsun kanka modunda, bildiğiniz maneviyatı körüklemiş, üreme işine bodoslama dalmış. Arkadaşım, kabul, siz bu her konuda ahkam kesme şeyine iyice alıştınız, ancak yatak odası faaliyetlerine da karışmayıverin bari, değil mi ama?

Evlilikte yaşa takılanlar!

Alper Turgut

Büyük bir beklenti içerisinde olduğumuz, daha dün gibi hatırımda olan milenyuma, yüksek doz eğlenerek, adeta kendimden geçerek, belki de coşkuyla dans (bir kabiliyetsizin acıklı sayıklaması) ederek değil, mışıl mışıl uyuyarak girmiştim. Üniversite çoktan bitmiş, gazetede çıkan imzalı haberlerime karşın, yakalanmam ben ya şuursuzluğuyla, inadına sivil hayata tutunma denemeleri yapıyordum, oysa militarizmin unutmak gibi bir meyli yoktu, hiç kuşkusuz. Neyse itinayla yargıladılar askeri mahkemede beni, sonra hop diye aldılar beni, bir güzel paketlediler, ooo merhaba kışla! İşte hâkî istif edilmiş kantinde, ılık ve ucuz meyve suyu ile bayat kuruyemiş eşliğinde, televizyona büyülenmiş gibi bakan asker milletine, ‘seneye görüşürüz” gibi baygın bir klişeyle selamı çakıp, atmıştım kendimi, gıcır gıcır gıcırdayan demir ranzaya. Güzelim yarınların düşünü kurmaya.

Bırak günü, saati, dakika bile donmuş gibiydi, zaman resmen ilerlemiyordu. Harbiden ne ara 20 sene geçti de bugüne gelindi? Misal 2020’de arabaların havada gideceğini, robotların gündelik hayata musallat olacağını, teknolojide zirveyi göreceğimizi düşünür ve üstüne konuşurduk. Tamam, bunca olası ilerleme, hayal gücümüze dairdi. Normal koşullara dahi razıydık! Nereden bilecektik, malum iktidarın bize bunca yıl eşlik edeceğini, geri bir zihniyetten, ileriyi beklememek gerektiğini, nereden bilecektik? 2040’ı görürsek şayet, umalım ‘anarya’ muadili bir kaderimiz olmasın, yerinde saya saya da değil ha, hem tarihin tekerine ayıp etmek, ona karşı gelmek bize yakışmaz, ileriyse istikamet, gelecekse mevzu, tereddütsüz bas gaza, bas gaza.

Çağı yakalama meselesine devam edelim. Diyanet, her şey tıkırında ya, şimdi de çocuk sayısına yoğunlaşmış, bir, iki yetmez, üç, dört olsun kanka modunda, bildiğiniz maneviyatı körüklemiş, üreme işine bodoslama dalmış. Arkadaşım, kabul, siz bu her konuda ahkam kesme şeyine iyice alıştınız, ancak yatak odası faaliyetlerine da karışmayıverin bari, değil mi ama? Hımmmm, ne kadar çocuk o kadar para, dolsun bizim kasa diyorsanız, asıl alanınızın maddiyat olduğunu da açıklayın, size zahmet!

Bizim pek meşhur Reyiz de durur mu, damat bakan, çokomelli ekonomiyi uçururken, o da evlilik yaşına sardı. Maalesef dedi, gençlerimiz evlenmiyor, ya yaş 30’u aşınca evleniyor, ya da evde kalıyor! “Böyle bir şey olur mu ya? Evlilik dışı hayat biçimi özendirilmeye çalışılıyor. Aman bunlara dikkat edin.” Hayda! Emeklilikte yaşa takılanlar mevzusunu kabul etmeyip, evlilikte yaşa takılanlara yoğunlaşmak, şaka gibi resmen. Bekara ev yok, bekara kız yok, bekara çocuk yok, bekara su yok, bu böyle zincirleme devam edebilir. Bu düzenin, harbiden can suyudur aile ortam, bekarlar ne yapmak istemektedir?

Tamam, gülmüyorum.

Malum, İran ile ABD, orantısız bir savaşın direğinden döndü. Suikast sonucu ölen General Kasım Süleymani’nin cenaze töreninde, izdihamdan dolayı 56 kişi yaşamını yitirdi. Ortadoğu, dünyanın cehennemidir deyince, ahali vik vik ediyor, lan arkadaş, koskoca Avustralya kıtası yandı tutuştu, 25 insan (milyonlarca hayvan bambaşka acı yaşattı, yaşatıyor günlerdir her birimize) can verdi, döşünün ötesini. Boşaltılmış üslerin vurulması, yolcu uçağının füze atılarak yanlışlıkla düşürülmesi iddialarını ise dillendirmenin faydası, inanın kimseye yok! Baskı, yolsuzluk ekonomik kriz yüzünden iyice darlanan molla rejimine, ilaç gibi geldi, dünyanın en güçlü yapışkanı olan milli duygular, anında devreye girdi. ABD Başkanı Trump desen, seçim yatırımı yapıyor zaten, danışıklı dövüş gibi bir süreç, olabildiğince kanlı! Özgürlük isteyen o gençlere yazık oldu, yeni bir bahar bekleyecekler artık.

Hah! ABD halkının, sadece yüzde 23’ü, haritada İran’ın yerini gösterebiliyormuş. Cehaletleriyle, sistemi besleyen çoğunluğun halleri, hemen her ülkede, benzer efektlere yol açıyor, besbelli. Özetle; sıradan bir Amerikalı için, İran’ın hiçbir ehemmiyeti yok, 6 bin yıllık medeniyet olsan ne fayda, yeni kıta, bambaşka kafalarda.

evlilikte-yasa-takilanlar-673938-1.
Mesih dizisinden bir sahne.

Netflix, her boş bulduğu alana, ziyadesiyle yerleşebilme potansiyeli olduğu, şüphesiz aşikâr. Şimdi de Mesih’e (Messiah) el atmışlar, dizi haliyle ikircikli, çünkü konu hayli sakat! Şarlatan mı olsa, yoksa gerçek Mesih’i mi zorlasak, henüz karar verebilmiş değiller. Zavallı Mesih, Suriye, İsrail derken, hop kendini ABD kırsalında buluyor. Günümüz koşulları yaman, anında sosyal medya fenomeni ederler, ilahi güçleri bile! Suyun üzerinde yürüsen, ölüyü diriltsen, kasırgaya sinende yumuşatıp, kum fırtınalarıyla İŞİD’i gömsen bile, babaaaaaaaaaa, bu kadar mı yaaaaa? Diye burun kıvırırlar, destekçiden çok, köstekçi bulursun, şaşırıp kalırsın. Alimallah! Aslında özgün bir proje olabilir, din adına hareket edenlerin, dinden ne denli muaf oldukları meselesini, ustalıkla eşeleyebilirse eğer. İnanç acayip bir haldir, kurallar bariz olsa da gider hurafeye tutunur insan, okumak ve araştırmak da neymiş, kulaktan dolma bilgiler dururken, tey teyyyy!

Mevzuları çok fazla dağıtmadan, coğrafyamız, insanlarımız ve yaşadıklarımız konusunda, bik bik etmeyi denedim, yoksa Kanal İstanbul olsun, yerli otomobil olsun, üstüne lak lak edilecek nice şey mevcut gündemimizde. Bir gün çay içiyor ve eylem saatini bekliyoruz, artık ikisi de aramızda olmayan Metin Göktepe ve İrfan Kurt ile Beyazıt’ta, pek ünlü Çınaraltı’nda. İsteğe göre doldurulan teyp kasetleri satılıyor yan tarafımızda, fotokopiciye koşturuyor, sınav telaşındaki üniversiteliler, ticaret de o biçim, siyaset de. İncik boncuk satan da var, Sovyet Birliği yıkılınca, kızıl şeritli, oraklı çekiçli, yıldızlı teneke madalyaları, elden çıkartmaya çabalayan da. İrfan dedi ki, ciddi ciddi; yahu bu asık suratlı yoldaşlar, sanırım komünizmi artık sevmiyor. Metin ise, sürekli gülüyor, onun bu saf şaşkınlığına. Kalkıyorum yerimden, birkaç kızıl madalya alıyorum, sudan ucuza, iri yarı Rus satıcı, halinden pek memnun. Hayda! Bir anda çevremde, siyasi polis beliriyor, tipleri aşina, bizleri tanıyorlar da. Diyorum ki, hayırdır? Pis pis sırıtıyor, sarkık bıyıklı; “Satmak serbest, almak yasak!” Omzumu silkiyorum, madalyaları anında indiriyorum cebe, tam o esnada, şansımıza, eylem başlıyor, koşturuyoruz meydana. Önemi var mı bilmiyorum ama madalyalar hala bende.

cukurda-defineci-avi-540867-1.