Hollandalı Rembrandt Trio, 16 yıldır birlikte çalan ve kıtalar arası performans sergileyen üç arkadaştan oluşuyor. Müzikte sınırların ötesine geçmeyi hedefleyen grup, yeni nesilleri de bu alanda teşvik etmek için çalışmalar yapıyor.

Evrensellik için sınırları zorluyorlar
Fotoğraf: BirGün

Enes KUDU

Rembrandt Trio, Hollanda Krallığı’nın desteğiyle, Uluslararası Gümüşlük Müzik Festivali Suda Caz Konserleri kapsamında, 28 Ağustos’ta müzikseverlerle buluşuyor.

Son albüm çalışmaları İntizâr’ı İranlı şarkıcı Mohammad Motamedi ile kaydeden grubun bu albümünde Farsça ve Türkçe şiirler de yer alıyor. Kutsi Erguner ile daha önce aynı sahneyi paylaşan üçlünün ayrıca Erdal Erzincan ve Türk dinleyicilerinin çok yakından tanıdığı Kayhan Kalhor ile de projeleri var.

Grubu Rembrandt Frerichs (piyano), Tony Overwater (kontrbas) ve Vinsent Planjer (davul) oluştruyor.

Biz de Gümüşlük öncesi sorularımızı piyanist Rembrandt Frerichs’e yönelttik.

Sizi bir araya getiren hikâyeyi dinleyebilir miyiz?

Trio 16 yıldır birlikte çalıyor, konserler veriyor. Ortadoğu sanat müziği veya ortak iş birlikleri ilgi alanlarımızdan oldu. İlk olarak, İranlı müzisyen Kayhan Kalhor ile uzun süreli iş birliğimize başladık ve hemen ardından Hossein Alizadeh ile birlikte çalışma fırsatı bulduk. Hossein Alizadeh'ın önceki çalışmalarından, şu anda arkadaşımız Muhammed Motamedi'nin yer aldığı, Hossein'in kaydettiği favori albümlerimizden biri olan 'Badeh Toei'yi keşfettik.

Müziğiniz için belirlediğiniz bir tür ya da sınır var mı?

Hem kişisel hem de grup olarak, temel odak noktamız akustik konser müziği. Bu, elektronik müzik, pop, rock sentezleyici ve klavyeler üzerinde odaklanmadığımız anlamına gelir. Bu durum bizi, bana özel olarak yapılmış olan fortepiyano ve Tony için yapılan violone gibi özel enstrümanlara sahip olmamıza yönlendirdi. Dolayısıyla, müzikal aralığımız her zaman dünya müziği, caz ve klasik müzik arasında olacak.

Zaman ve mekânla ilişkiniz nasıl? Müziğinize nasıl yansıyor?

Gerçekten büyülü anlar bu ara bölgede olduğumuzda gerçekleşir, burada aslında zamanın daha fazla bir yönetici olmadığı bir noktadayız. Sahnedeki bir konserimizi çaldığımızda ve anlık doğaçlama bölgesine girdiğimizde, bir saniyenin bir saat gibi geçtiğini hissediyoruz, neredeyse biraz Albert Einstein gibi.

Müziğinizin ait olduğuna inandığınız bir coğrafyası var mı? Diğer kültürlerle olan etkileşiminiz dinleme, izleme dışında hangi boyutta?

Müziğimizde Batı Avrupa geleneğinden geldiğimiz görülüyor, özellikle benim gibi bir piyanist olarak. Harmonilerle çalmak bir piyanistin temel işidir. Uyumları kullanmak her zaman ilginçtir, çünkü izleyiciyi duygusal olarak sürükler. Konserlerin zaman içinde nasıl etkiler yapacağını biliyorum ve bu müziğe çok fazla duygu ve heyecan katabilirim. Bach veya Mahler gibi insanlardan da iyi bildiğim bu unsurları kullanarak, coğrafi olarak kesinlikle Avrupa'dan geldiğimizi dinleyicilerimiz için açık hale getiriyoruz.

Tonality isimli bir müzik derneğiniz var. Dünyada 60 konser verdiniz ve pek çok ülkeden sanatçılarla farklı projeler geliştiriyorsunuz. Başka coğrafyalardan insanlarla etkileşimlerinizin ve ilişkilerin müziğinize yansımalarını anlatabilir misiniz?

Tonality Vakfı ile ilgili tüm insanların en önemli özellikleri merak. Birlikte çalıştığımız tüm müzisyenlerle, aynı meraklı zihne sahibiz ve keşfetmek isteyenleriz. Tabii ki bu, bazen belirli bir sese, geleneğe veya kişiye merak duyduğunuz anlamına gelir ama pratik dünyada işe yaramayabilir. Ancak meraklı insanlar olarak ürettiğimiz birçok fikirden harika iş birlikleri ortaya çıkabilir ve bu iş birlikleri (bizim durumumuzda) onlarca yıl sürebilir.

Tonality Music ile genç yetenekleri teşvik etmek ve onlara rehberlik etmek için eğitim projeleri düzenliyor; doğaçlama ve yaratıcılık üzerine farkındalık konserleri veriyorsunuz. Birlikte öğrenmeye verdiğiniz önemden bahsedebilir misiniz?

Şu anda 14 ve 12 yaşlarında olan çocuklarımın, bu müzik dilini küçük yaşlarda ne kadar hızlı öğrendiklerini fark ediyorum. Rembrandt Trio üyelerinin hepsi de yarı zamanlı öğretmenler. Ben Utrecht Konservatuvarı'nda öğretmenim, Tony Lağ Utrecht'te Kraliyet Konservatuvarı'nda profesör ve Vinsent ise Hollanda'daki uluslararası bir okulda genç davul yeteneklerine öğretmenlik yapıyor. Ulaştığımız yüksek seviyenin, kendi öğretmenlerimizin müzik hakkındaki bilgi ve sevgisi sayesinde gerçekleştiğini çok net bir şekilde fark ettik. Bu nedenle, müziğe olan sevgi ve merakla yeni nesilleri teşvik etmeyi çok önemli buluyoruz.