En basit ve kısa şekilde ifade edelim; Öğretmenlik Meslek Kanunu iptal edilmelidir. Tepkiler eğitim içeriğine, videolara odaklanmış gibi görünse de asıl sorun öğretmenlerin mesleki sorunlarını görmezden gelen kanunun kendisidir.

Eylülün gölgesinde bir yazdı*
Fotoğraf: BirGün

Barış Uluocak

Öğretmen topluluğu olarak unutulmaz bir yaz geçirdiğimize şüphe yok! Bunu müjdelerden müjde beğen konseptinde öğretmenleri es geçmeyen iktidara ve MEB’e borçluyuz. Teşekkürler!

Pandemi sonrası ilk yaz tatilini biz öğretmenler için benzersiz kıldınız. Öğretmenler 2022 yazını hiç unutmayacak!


Alay-ı vala ile duyurulan Öğretmenlik Meslek Kanunu “60 yıllık özlem” süslemesiyle 2022 Şubat’ında Meclis’ten geçerek yasalaşmış yüz binlerce öğretmenin de bu kanunu sevinç ve mutlulukla karşılaması beklenmişti. Ancak beklenen olmadı, bugün itibarıyla neredeyse öğretmenlerin tamamının itiraz ettiği bir kanunla karşı karşıyayız.

Adı kanun olan ancak içerik ve kapsam olarak kanuna pek benzemeyen bu metin öğretmenlerde beklenen coşku patlamasını yaratmamış tam tersine dar kapsamı ayrıştırıcı unsurlarıyla ciddi eleştirilerle karşılanmıştı. Kalabalıklığını iktidara borçlu malum sendika dışındaki eğitim sendikaları çeşitli gerekçelerle daha taslak aşamasında kanuna ciddi şekilde muhalefet etmişlerdi. Ancak öğretmen kamuoyunun yaygın ve bütünlüklü ve süreklilik gösteren eleştirileri kariyer basamakları sınavı eğitim içeriklerinin yayınlandığı temmuz ayında, büyük oranda da kendiliğinden bir şekilde ortaya çıktı.

Pandemiyi takip eden okul döneminde, eksik önlem ve kalabalık sınıflara rağmen eğitim öğretimin aksamaması için olağanüstü bir gayret gösteren ve hatta bu gayreti MEB tarafından sembolik de olsa başarı belgesiyle ödüllendirilen öğretmenlerin belki de dinlenmeye en çok ihtiyaç duydukları 2022 yazı nasıl oldu da bir kâbusa dönüştü.

Temmuza gölgesini düşüren şüpheli ay aslında kariyer sınavının yapılacağı kasım gibi gözükse de o gölgenin izleri geçmişte 2023 MEB vizyon belgesinde saklıydı. Ekim 2018’de açıklanan vizyondan öğretmenlerin payına düşen ‘kariyer basamakları’ adı altında ayrıştırma, yarıştırma ve değersizleştirme oldu.

Mevcut kanunlarda zaten uzman olarak kabul edilen öğretmenlerin sınava tabi tutularak ‘yeniden uzmanlaştırılması’ yaklaşımının mantıksızlığı ortadayken bir de üstüne yüzlerce sayfa ve videodan oluşan bağlamsız, hedefsiz, garip eğitim içeriği eklenince öğretmenlerin sosyal medya tepkisi beklenmedik oranda büyük oldu. Eğitim öğretimin kronikleşmiş onca sorununun yanında icat edilmiş nur topu gibi bir meselemiz daha vardı artık: Uzman ve başöğretmenlik.

Vizyon belgesinin yayınlanmasının ardından ve kanunun uzun süre nedense! Gizlenen taslağın ortaya çıkmasından itibaren ÖMK’nin içerik ve kapsamına ilişkin eleştirilerimizi olabildiğince yüksek sesle dile getirmeye gayret ettik. Kanunun dar kapsamlı olduğu, iş barışını bozacak maddeler içerdiği, öğretmenler arasında hangi amaca hizmet ettiği belli olmayan hiyerarşik ayrımlara yol açtığı, sosyal ve ekonomik haklarda bir ilerleme içermediği, özel okul öğretmenlerini adeta yok saydığı, aday öğretmenler için kısıtlayıcı hükümler içerdiği şeklindeki eleştiriler öğretmen kamuoyunda haklı bulunsa da ÖMK’ye karşı eylem ve etkinlik sürecinin somut bir kazanımla sonuçlandığını maalesef söyleyemeyiz.

Temmuz ayında sosyal medyada ortaya çıkan ve meslek kanununun ülke gündeminde daha fazla yer kaplamasına yol açan tepkilerin daha çok sınavla kariyer dağıtılmasına yönelik olduğu düşünülebilir. Bu görüşte haklılık payı var ancak öğretmenlerin sosyal medyayı etkin ve güçlü bir şekilde kullanmasının dönüştürücü bir etkisinin olduğu da göz ardı edilmemeli. Yüze yakın branşa aynı eğitim içeriğiyle uzmanlık verilmesi sürecinin garipliği öğretmenlerin artık neredeyse içselleştirmiş oldukları yok sayılma değer verilmeme duygularının toplu bir şekilde açığa çıkmasına yol açtı.

Mesleki onuru ve dayanışma duygularıyla sözünü ortak ve güçlü bir biçimde dile getiren, bunun toplumsal karşılığını gören, birliktelik pratiğinin sarsıcı etkisini yaşayarak gören ve buna karşılık yönetenlerce görmezden gelinmeyi, hiçleştirilmeyi ve dahası hakarete uğramayı tecrübe eden öğretmen topluluğu şüphesiz ki bu etkinin farkına varmış ve bir eşiği aşmıştır.

Güvencesiz istihdama, sözleşmeli çalışmaya mecbur bırakılan, kadrolu/ücretli/ sözleşmeli çalışma formlarıyla bölünen, alım gücündeki devasa aşınmayı acı bir şekilde yaşayan, toplumsal statüsü tahrip edilmiş, bütçeye yük görülmüş, soruşturmalar ve türlü çeşit baskıyla sesi kısılmaya yaratıcılığı yok edilmeye çalışılmış, örgütlenme ve sözünü özgürce ifade etmesi önüne bin bir çeşit engel konulmuş öğretmenler için ÖMK deneyimi yıllara yayılmış tüm bu antidemokratik sürecin billurlaştığı bir an oldu adeta.

Öğretmenler ne istiyor?

En basit ve kısa şekilde ifade edelim; Öğretmenlik Meslek Kanunu iptal edilmelidir.

Tepkiler eğitim içeriğine, videolara odaklanmış gibi görünse de asıl sorun öğretmenlerin mesleki sorunlarını görmezden gelen kanunun kendisidir. Bu nedenle bakanlığın “sınav kolay olacak” açıklamasının da aceleyle hazırlanmış basit soruları yayınlamasının da öğretmenler açısından bir anlamı yoktur.

Eğitim öğretime onlarca yılını vermiş, üstelik de bunu enflasyonun altında erimiş kaybolmuş ücretlerle yerine getirmiş öğretmenlerin maaşlarında sınavla iyileştirme yapılması kabul edilemez. Eğitimcilere ve onların örgütleri sendikalara sorulmadan hazırlanmış bir meslek kanunu kazanım değil tam aksine bir kayıplar belgesidir. İktidarın yapması gereken şey İLO ve UNESCO ortak belgesi “Öğretmenlerin Statüsüne İlişkin Tavsiye Kararı”nı esas alan gerçek bir kanun hazırlamaktır.

Benzeri görülmemiş bir ekonomik kriz ortamında, yeni eğitim öğretim döneminin başlayacağı bugünlerde öğretmenlere gerçek müjde verilecekse yapılacaklar bellidir:

Öğretmenlerin sosyoekonomik statülerini güçlendirin, yoksulluk sınırının yarısı bile etmeyen ücretleri insanca yaşayacak bir oranda artırın, eğitime yeterli bütçe ayırın, öğrencilerimizin kâbusu haline gelmiş barınma sorunlarını çözün, öğretmenleri ayrıştıran istihdam biçimlerini kaldırıp herkes için güvenceli kadrolu istidamı esas alın, ataması yapılmayan meslektaşlarımızın sorunlarını çözün, özel okul çalışanı arkadaşlarımızın taleplerine kulak verin, haklarını aramak için örgütlenen, taleplerini ifade için alanlara çıkan öğretmenlere hakaret etmeyi ve onlara şiddet uygulamayı bırakın!

Ne yapmalı?

Bu yaz yaşadığımız deneyim çeşitli handikaplarına rağmen öğretmen hareketi için umut verici işaretler içermektedir. Hareketin kendiliğindenci karakterinin zaman zaman örgütsüzlüğü öven bir noktaya da savrulmuş olmasının tehlikeli bir eğilim olduğunu söylememiz gerekiyor. Elbette ki yetkili ama etkisiz sendikaların, eylem kararlarını erteleyenlerin tepki çekmesi gayet normaldir. Ancak unutulmamalı ki bizler sözümüz ortak söyleyebildiğimiz ve bunu hayata geçirebildiğimiz oranda güçlüyüz. Sendika binalarımızın kuşatıldığı, en temel demokratik ve anayasal haklarımızın kısıtlanmak istendiği bugünlerde bir araya gelmek ve mücadele etmekten başka seçeneğimiz yok. #birleşirsekkazanırız

*Ferit Edgü