Aşağı yukarı hep aynı şeyleri yazıyorum ve ben bundan utanıyorum, sıkılıyorum; ama karşımızdaki caniler de hep aynı cani, yaptıkları da hep benzer şeyler.


Ben yazıya başlarken Ankara Katliamı kurbanlarının sayısı 100’ü bulmuştu.


Bunlar, tabiî ki katil; üstüne üstlük, elleri de maşalı; yani, edepsiz. Hem canlarımızı alıyorlar bizden, hem de fevkelade edepsizce “konuşmayın” diyorlar: Katile/câniye, katil/câni demek yasak.


“Bunlar IŞ(İD)’le içli dışlı” deniyor; yanlış, zira bunlar bizatihi İD: Her şeyleri ölüm kokuyor; kefene bürünmüş ‘paralı caniler’i mitingden mitinge taşımadılar mı…


Ankara Katliamı konusundaki yayın yasağı ‘eleştiri’yi de kapsıyor: Bunlar, faşistin hakikaten en ‘eli maşalı’sı. Sadece cinayetlerinden söz etmeyi değil, ‘kasap köfte’ veya ‘ambalajsız peynir’i de yasaklıyorlar, bunların satışını gerçekten engellemek için değil, kendilerine yandaşlık/yalakalık etmeyenlere karşı sopa olarak kullanmak, bu suretle de kendi yandaşlarını bu işin tekeline sahip kılmak üzere.


Ne diyor ‘reis’leri: Katliamlardan devleti, hükümeti ve beni sorumlu tutanlar, terör örgütleriyle aynı saftadırlar. ‘Parasız eğitim’ pankartı açan çocukları terörist ilan eden bir yaratık güruhunun devlete egemen olduğu bir yerde, bu alçak/sersem/cahiller tarafından teröristlikle suçlanmak şereftir.


Kendileri demediler mi, “Ya 400 milletvekili verirsiniz, ya da kan, gözyaşı, kaos sizi bekliyor” diye. Diyadin’deki alçakça tezgâhtan, Diyarbakır, Suruç ve Ankara katliamlarına, en kahpece cinayetleri organize edenler, kim?


“Adamı başkan yapmadınız, alın size işte ölüm” demeye utanmayan, polis müdahalesi kurbanlarının imdadına koşan doktorları/sağlıkçıları hapse attırtmaya kalkan, hastaya/yaralıya müdahaleyi suç haline getiren yasa çıkartan, işte bu ‘insan/hayat/can düşmanı’ güruh.


Sağlık hizmetlerinin özelleştirilip ticarîleştirilmesi, en büyük ahlaksızlık. Performans sistemiyle, doktorun, hastanın hikâyesini alma süresi 3-4 dakikaya düşerken, ‘şu kadar tetkik ve/veya ameliyat yaptırtmazsan ya parasız kalırsın ya da (özel sektörde) işinden atılırsın’ kural haline geliyor: Özel hastanecilik, silah tüccarlığından çok daha alçakça bir hayat düşmanlığı. Sağlık Bakanlığı’na bir özel hastane zincircisinin getirilmesi, ancak ve ancak Berkin’in annesini yuhalatıp Cemile kızı derin dondurucuya mahkûm ederken Pamukova, Roboski, Soma, Ermenek’te vb toplu cinayetler işlemeksizin kendi sömürü düzenlerini sürdüremeyecek olan ‘torbacı lumpen’lere yaraşan bir müptezelliktir.


Aslında müptezelliğin sınırı yok: Ankara Katliamı konusunda yayın yasağı getiren karar, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı Anayasal Düzene Karşı İşlenen Suçlar Soruşturma Bürosu tarafından 14 Ekim’de medya kuruluşlarına “ivedi” ibaresiyle bildiriliyor. Oysa bu büronun çoktan yapmış olması gereken bir iş vardır ki, o da, ‘ben fiilî durum yaratıp mevcut Anayasa’yı yürürlükten kaldırdım; şimdi size düşen benim yaptıklarıma cevaz veren bir anayasa yapmaktır’ diyen kişinin derdest edilip içeri atılmasına hükmetmektir.


Bunlar, gerçekten ‘eli maşalı’; daha doğrusu, ‘eli maşalı’nın maşaları.