Fatih Akın’dan siyasi film

DEFNE GÜRSOY
defnegursoy2013@gmail.com


Fatih Akın’ın heyecanla beklediğimiz ‘Aus Dem Nichts’ (Birdenbire) son zamanlardaki en iyi filmi olsa da, maalesef bekleneni vermedi

Cannes film festivalini 18 yıldır izleyip yazıyoruz. 70. Yıl Resmi Yarışmasında yer alan filmler, bu süre içinde gördüğümüz en kötü seçkiyi oluşturuyor. Öyle ki, festivalin sonunda heyecan ve zevkle hazırladığımız tahmin ve tercih listesini doldurmakta zorlandık. Daha önce 2003'te böylesi bir durumla karşılaşmıştık. Hatta dönemin Jüri Başkanı sıradışı yönetmen ve tiyatro adamı Patrice Chéreau, festival yönetimini görevinden ayrılmakla tehdit etmiş ve ödülleri aralarında Nuri Bilge Ceylan’ın 'Uzak'ının da olduğu üç filme dağıtmışlardı. O gün bu gün, festivalde kural oldu, her film bir tek ödül alabiliyor. Bu yıl bu vasatlık Fatih Akın’a yarar diye ummuştuk, ancak sinema stili olarak sağlam bir çalışma olsa da, 'Aus dem nichts' (Birdenbire) beklediğimiz etkiyi ne yazık ki yaratmadı.

Birbenbire, Akın’ın on yıl sonra geldiği Cannes’da, 2000’li yıllarda NSU (Yeraltı Nasyonal Sosyalistleri) Almanya’da birçok kentte işlediği ırkçı cinayetleri konu eden siyasi bir film. Akın, Türkiye kökenli eşi (Numan Acar) ve oğlunu ıkçı neo-Nazi bir saldırıda kaybeden Katja’nın (Diane Kruger) önce mahkemede, ardından da kendi başına adalet arayışını üç perdelik bir mizansenle kurgulamış. Birinci bölüm 'Aile'de mutlu aile tablosunun birdenbire parçalanmasını izliyoruz. Hem Katja’nın iki sevdiğini kaybetmesi hem de Katja’ya destek olmaya gelen Türkiyeli ve Alman anne-babaların kültürel önyargılarını da ikinci dereceden izliyoruz. İkinci bölüm 'Adalet'te neo-Nazilerin beraatıyla biten mahkeme sürecini izliyoruz. Üçüncü ve son bölüm 'Deniz'de ise, Katja’nın intikâm planını izliyoruz.

Filmin ilk bölümü biterken, bu yılın en başarılı filmini izlediğimizi düşünüyorduk ancak ne yazık ki mahkeme ve özellikle son bölümü hayal kırıklığına uğrattı. Mahkeme bölümünde adaletin tecelli etmemesinin nedeni olarak, Akın’ın gösterdiği gibi delil eksikliği ya da yalancı dellilerin gücü değil, Almanya ve genel olarak Batı’da önyargı, ötekileştirme ve yabancı düşmanlığının Naziler gibi gözle görünen vakalarını değil, esas devlet ve toplumun her katmanında ve makamındaki görünmezi ortaya çıkartmasını beklerdik. Son bölümde ise Yunanistan’a kaçan Nazilerin izini süren acılı anne Katja’nın komandovari hazırlık ve intikâmı inandırıcı değil. Sarışın bir Avrupalı kadını intihar komandosu yapmanın biraz fazla basit bir sembolizm (ve ne yazık ki bir satış aracı) olmaktan öteye gitmesi için, bu son derece ideolojik ve siyasi konunun incelikle işlenmesi gerekirdi. Ama zaten Akın’ın zaafı da hep burada eserini zorluyor: özellikle siyasi bilinç ve bilgi birikimi gerektiren temalara hakim olmaması seyirciyi ikna etmesini de önlüyor. Üstelik senaryoda bu hassas konunun ne kurbanlar, ne katiller, ne Almanyadaki Türkiyeli toplumun üzerindeki etkileri göremiyoruz. Bir tek Katja’nın hissettikleri, yaptıkları, amacı hâkim. Bu sayede de umarız belki de kariyerinin en başarılı performansını sergileyen Diane Kruger’ın (adına yaraşır bir av tanrıçasına dönüşerek) hak ettiği En İyi Kadın Oyuncu ödülünü alır ve Akın’ın filminin ödül listesinde yer almasını sağlar.

Festivalin son yarışma filmi İskoç yönetmen Lynn Ramsey Jonathan Ramsey’nin kitabından uyarladığı 'You Were Never Really Here' (Hiç Burada Olmadın ki) idi. Konusu eski paralı asker bir psikopatın (Joaquim Phoenix), para için pedofillerin elinden küçük kızları kurtarmasını gösteriyor. “Taxi Driver”dan 'Drive'a, hatta 'Léon'a uzanan bir karma ile bolca stilize film, tür meraklılarını pek sevindirdi. Ödül listesinde görürsek şaşırmayacağız...

Yan bölümlerin ödülleri

Cannes’da resmi seçkinin dışındaki iki yarışma, Quinzaine des Réalisateurs-Yönetmenlerin Onbeşi ve Semaine de la Critique-Eleştirmenler Haftası’nın ödülleri verildi. 56. Yönetmenlerin Onbeşi’nde büyük ödül Fransız yönetmen Emmanuel Gras’ın 'Makala'sına giderken, Eleştirmenler Haftası’nın ana ödülü ise seçkinin en tecrübeli iki Fransız yönetmenine paylaştırıldı: 'Un beau soleil intérieur' ile Claire Denis ve “L’Amant d’un Jour” ile Philippe Garrel. İmge Özbilge’nin 'Kamuflaj' ile yarıştığı, Resmi yarışmanın sinema okulları kısa film seçkisi Cinéfondation birincilik ödülünü de Belçika INSAS okulundan Valentina Maurel 'Paul est la' ile aldı.

Ödül tahmini:

•Altın Palmiye: Genel görüş: Kalp Atışı 120 (Campillo), Geu-Hu (Hong Sangsoo), Tercihimiz: Loveless (Zvyagintsev)

•Büyük Ödül: Genel görüş: L’amant double (Ozon), Beguiled (Coppola), YouWere Never Really Here (Ramsey), Tercihimiz: Hikari (Kawase), Happy End (Haneke)

•En İyi Yönetmen: Genel görüş: Lanthimos, Safdie’ler, Tercihimiz: Haneke

•En İyi Senaryo: Genel görüş: Ozon, Coppola, Akın, Tercihimiz: Zvyagintsev

•En İyi Kadın Oyuncu: Genel görüş: Nicole Kidman, Diane Kruger, Tercihimiz: Ayame Misake, Diane Kruger

•En İyi Erkek Oyuncu: Genel görüş: Adam Driver, Colin Farrel, Jéremie Sanier, Pattinson, Tercihimiz: Louis Garrel, Jean-Louis Trintignant

•Jüri Özel Ödülü: Genel görüş: Kalp Atışı 120, Tercihimiz: Kalp Atışı 120

•70. Yıl Ödülü: Genel görüş: Ozon, Zvyagintsev, Tercihimiz: Haneke