Fatsa yol gösteriyor
Fatsa’da SOL Parti fındık mitingi düzenlemişti. (Fotoğraf: BirGün)

Dilan ESEN

Fındık, Karadeniz’in en önemli geçim kaynaklarından biri. Ordulular için ise okul harçlığı, düğün parası, sofrasındaki çorbadır fındık. Çocuğu evlenecekse “Fındığı bekle” denir. Okul defteri alınacaksa yine fındık beklenir. Büyükşehirlerde yaşayanlar, tatile gitmez, ağustosta fındığa gelir. Hasat günlerinde bölgede düğün olmaz, cenazeye fındık bahçesinden çıkıp gidilir. Gündüz taziye yapılmaz, hava kararınca başsağlığına gidilir. Çocuklar fındık toplamaya 5 yaşındayken başlar. Kısacası Karadeniz’de fındık havadır, sudur.

Fındık ağustosta toplansa da işi bütün bir yıl sürer. Yılın belirli dönemlerinde gübre atılır, ağaçlar ilaçlanır. Çiçekleri erken açar da birden soğuk vurursa kara haberdir. O sene her şey yerli yerindeyse “dal yere değiyor” diye mutlu mutlu anlatılır. Fındığın çok olması da çok iş demektir. İşçiye yevmiye parası bulunacak, ışkın alınacak, ot biçilecek, patoza verilecek, harmandaki fındık seçilecek, kuruyan fındık çarşıya indirilecek, sonra satılacak. Ama kaça satılacak?

Aslında bu anlattıklarım her yıl konuşulan şeyler. Bu yıl biraz farklı. Kapı önlerinin, köy kahvelerinin bir gündemi daha var: Hayat pahalılığı, artan girdi maliyeti ve arkası kesilmeyen zamlar. Fındık fiyatı henüz açıklanmadı. Ama işçi yevmiyesi 216 lira. Bu 300 olur deniyor. Çünkü yemek vermezse yemek parası alınacak, verirse yemek yapmakla uğraşacak. Mevsimlik işçi gelirse ona kalacak yer bulmak lazım. Çuvalcısı ayrı amele başı ayrı para. Yerli işçi gelirse fiyat artar çünkü onlar toplamayı biliyor. Fındığı toplamadan önce ışkın alacak. Yevmiye bayramdan önce 150 lirayken şimdi 250’ye çıkmış. Mazot parasını sormayın gitsin.

FINDIĞıN GELECEĞİ İÇİN

SOL Parti, geçen pazar günü Fatsa’da ‘Fındıkta sömürüye son’ mitingini gerçekleştirdi. Miting öncesi ilçede neredeyse tüm köyler gezildi. Bu gezilerin bazılarına eşlik ettik. Gezerken üreticimizde tanık oluğumuz iki duygu vardı; biri umutsuzluk, diğeri ise öfke ve kararlılık. Kimisi umutsuzca “Vermezler” derken, başta kadın çiftçiler olmak üzere “Söke söke alacağız” diyenlerin de sayısı az değildi.

İlk tanıştıklarımızdan biri 22 yaşındaki Barış oldu. Biz köyleri gezerken Barış 1 ton fındığın çiftçiye maliyetini hesapladı. Toplam maliyet 45 bin lira çıktı. Fındığın kilosu 70 lira olsa bile masrafları çıkınca kalan 25 bin lira, bir ton fındığı olan ve yalnızca fındıkla geçinen 4 kişilik bir aileye ayda bir asgari ücret bile bırakmamış oluyor.

Çiftçiler sadece maliyetlerden yakınmadılar. Fiskobirlik’in tasfiyesinden, fındığın İtalyan şirket Ferrero’ya teslim edilmesine kadar her konuda fikirlerini söylediler. Geçmiş günleri de yad ettik. Çiftçinin ne kadar örgütlü olduğunu, tefecilere karşı nasıl mücadele verdiklerini büyük bir keyifle anlattılar.

ERDOĞAN DÜŞÜNSÜN

Ve miting günü geldi çattı. 10 gün boyunca SOL Partililerle yapılan çalışmanın ne kadar etkili olduğu, umutsuzluğun umuda, tereddütün kararlılığa dönüşüp dönüşmediğinin görüleceği yer biraz da miting alanıydı. Sonunda Fatsa Meydanı doldu. Çekinerek gelen üreticiler kalabalığı, komşularını, akrabalarını eski tanıdıklarını görünce daha bir rahatladılar. Sadece birbirlerine anlatmadılar. Mitinge gelen tv kameralarına, gazetecilere de konuştular. Hatta kürsüye çıkıp üretici arkadaşlarına bile seslenenler oldu. Sahneden seslenen “Hakkımızı alana kadar devam edeceğiz. Ya verecekler ya verecekler. Kimsenin ekmeğini istemiyoruz, kendi hakkımızı istiyoruz. Söke söke alacağız” sözleri meydanı başka bir ruh haline soktu.

Mitingle birlikte fındık bir kez daha ülke gündemine girmiş oldu. Meydandan ayrılanların gülen yüzünden, sesindeki sıcaklıktan da anlaşılacağı üzere Fatsa halkı bir kez daha örgütlülüğün tadını aldı. Artık geri dönüş yok.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, hafta sonu Ordu’ya gelip taban fiyat açıklaması bekleniyor. Fatsalı üretici talebini 70 lira olarak açıkladı ve kırmızı çizgisini çekti. Bundan sonrasını Erdoğan düşünsün.

SOL Parti Başkanlar Kurulu Üyesi Önder İşleyen’in ‘Fındıkta Sömürüye Son’ mitingiyle ilgili 23 Temmuz’da yaptığımız söyleşide dile getirdiği, “Halkımızla birlikte çaresizliği, çareye; umutsuzluğu, umuda çevireceğiz. Bunu başaracağız” sözleri bundan sonraki yol haritasını da gösteriyor.