BESTECİ ve piyanist Fazıl Say, Alman Süddeutsche Zeitung gazetesinde yer alan "Türkiye'yi terk edebileceği"ne dair görüşlerinin ardından...

BESTECİ ve piyanist Fazıl Say, Alman Südde-utsche Zeitung gazetesinde yer alan "Türkiye'yi terk edebileceği"ne dair görüşlerinin ardından başlayan tartışmalara ilişkin açıklamasında şunları söyledi: "Türkiye'nin ortaçağ karanlığına kaymasına karşıyım. Çünkü; ben, çağdaş uygarlık düzeyini amaçlayan bir kültürün insanıyım. Besteci ve piyanist yönümle Avrupa müzik kültürünü temsil etmeme rağmen, kökenim olan Anadolu halk kültüründen hiç kopmadım. Bunu herkes bilir. Bütün eserlerim halk kültürüyle yoğrulmuştur. Avrupa Birli-ği'nin 'Kültürler arası Dialog' yılında beni "Elçi" unvanıyla görevlendirmesinin temelinde, sanırım bu özelliğim yatar. Bütün bunlara karşılık, bu iktidar, bana ve müzik sanatına şimdiye kadar dostça davranmadı. 'Metin Altıok Ağıtı' adlı oratoryom dolayısıyla, iktidarın ilk kültür bakanı çeşitli yöntemler kullanarak eserin sansür edilmesini sağladı. Bu olayı hiç unutamıyorum. Müzik sanatını küçümsemenin başta gelen örneklerinden biri, Milli Eğitim Bakanlığı'nın önceki yıl okullarda müzik ve resim derslerinin kaldırılması girişiminde bulunmasıdır. Bizim milli eğitim sistemimizden sanat eğitimi dışlanamaz. Başka bir olumsuz örnek ise; Türkiye'nin bugün on bin müzik öğretmeni açığı bulunduğu halde, lisans öğrenimini tamamlayan genç müzikçilerimizin öğretmen olmasını önlemek için engeller icat edilmesidir. Bunlar basının ve halkın gözünden kaçmış olabilir, ama müzik benim mesleğim, benim gözümden kaçmadı. 'Sanatçı, alnında ışığı ilk hissedendir' özdeyişini, "Sanatçı, karanlığın tehlikesini ilk hissedendir." anlamında da düşünebiliriz. Ortaçağ karanlığı, bütün aydınlarımız gibi beni de kaygılandırıyor. En çok da gelecek kuşaklar için kaygılanıyoruz. Eğer; günün birinde karanlık güçler cumhuriyetimize ve ulusal değerlere hayat hakkı tanımazsa, onlara teslim olacak değiliz.