Felsefeci, Şair ve Yazar Oruç Aruoba, Perşembe günü Kocaeli Karamürsel’de son yolculuğuna uğurlanacak. 72 yaşında hayata veda eden Aruoba’yı felsefecilerden dinledik

Felsefeci kim deseniz Oruç Aruoba derim

ÖMÜR ŞAHİN KEYİF

Türkiye’nin en önemli düşünürlerinden, Felsefeci, Şair ve Yazar Oruç Aruoba, Türkiye düşün hayatına gerek çevirileri gerekse kendi yapıtlarıyla büyük katkıları olmuş bir isim. Hem “yıllarca çıraklık ettiği” önemli felsefeciler hem de dil konusundaki yetkinliğiyle bu başarıyı sağladı. Onu asistanlık yıllarından beri yakından tanıyan Yeditepe Üniversitesi Felsefe Bölüm Başkanı Saffet Babür ve sonraları dost oldukları Felsefeci, Yazar ve Öğretim Üyesi Örsan K. Öymen, BirGün’e anlattı.

Yeditepe Üniversitesi Felsefe Bölüm Başkanı Saffet Babür, Aruoba’nın kendisi üzerinde önemli etkileri olduğunu söylüyor: “1979 yılında Hacettepe’ye girdim. O sırada asistan olan ve doktorasını yazan Oruç Bey’le aynı odada çalışmaya başladım. Orada Oruç Aruoba’nın sayesinde akedemisyenlik nedir, akademisyenlikte ne yapılır, felsefede ne yapılır; bütün bunları görerek öğrendim. Bir kişi nasıl yaşam biçimi olarak akademiyi seçer ve nasıl bu alanda yaşar onu gördüm onda.”

ÖĞRENMEK İSTEYENİN YOLUNU AÇARDIfelsefeci-kim-deseniz-oruc-aruoba-derim-738688-1.

Babür, Aruoba’yı şu sözlerle anlatıyor: “Oruç Bey başka tür bir kişiydi. Her zaman öğrenmek isteyenin yolunu açmak üzere işler yapardı. İnsanları ve öğrenmek isteyenleri çok seven birisi… Hep söz edilen bir özellik vardır; ‘Parrhesia’… Doğrudan bir şeyi söyleme. Mesela üstünüzdekilere karşı, size bir şey yapabilecek birine karşı söyleme. (Gezi döneminde Erdoğan’a yazdığı mektubu hatırlatıyor) O özelliğe sahip gördüğüm tek kişiydi. Kendisinin otorite olduğu durumlarda da son derece alçak gönüllü ve anlayışlıydı; öğrencilerini çok severdi.”

Babür, Aruoba’nın felsefeye katkılarını ise şöyle ifade ediyor: “Türkiye’de felsefeci sayısı fazla değildir. Türkiye’de felsefeci kim derseniz ben Oruç Aruoba derim. Felsefe yapmanın belli koşulları vardır ve Türkiye’de neredeyse hiçbir zaman bir araya gelmeyen bu koşulları yerine getiren ender kişilerden biridir Oruç Aruoba. Bu koşullardan çok önemlilerinden biri, dil bilmektir. İkincisi doğrudan doğruya metinlere gitmek ve sonra onun üzerinden iş yapmak. Yanında çalışırken, bir çeviri defteri vardı. Bir tarafında Marx’ı çevirirdi, bir tarafında Nietzsche. Onun o iki kişiyle derinlemesine nasıl uğraştığını gördüm. Bizde o metinlerin içine girme işi pek yapılmaz. Oruç Aruoba hem metinlerin içine girer hem de filozofun yaşamının ayrıntılarına kadar okurdu. Aruoba’nın doktora tezi için “Felsefede doktora tezi nasıl yapılırın örneğidir” diyen Babür, çevirileriyle ilgili de “Hume’un Türkçeye çevrilmesi çok önemli, hâlâ tek metin. Wittgenstein çevirileri de öyle” diye konuşuyor.

NIETZSCHE BENZETMESİ AYIPTIR

Babür, Aruoba’nın ölümünün ardından yapılan “Türkiye’nin Nietzsche’si” benzetmelerinin yakışıksız olduğunu ifade ediyor: “Öyle saçma sapan bir şey olmaz. O; Oruç Aruoba’dır. Bir düşünüre yapılacak en büyük ayıptır. Oruç Aruoba bir düşünürdür. Nietzsche, Marx, Wittgenstein, Platon, Kant; Oruç Aruoba için önemli kişilerdi. Türkiye’nin Nietzsche’si; hem Nietzsche’yi hem de Oruç Aruoba’yı anlamayan birinin söyleyeceği bir şeydir. Nietzsche de ‘Beni unutun kendi yolunuza bakın' der. Oruç Aruoba herhangi bir kişi değil kendisidir.”

FİLOZOF YÖNÜ OLAN BİR İNSANDIfelsefeci-kim-deseniz-oruc-aruoba-derim-738689-1.

Felsefeci, Yazar, Öğretim Üyesi Örsan K. Öymen: “Oruç Aruoba çok sevdiğim bir büyüğüm, ağabeyim, dostum idi. Türkiye’nin en önemli felsefecilerinden ve yazarlarından birisiydi. Hatta bir felsefe uzmanı olmanın ötesinde, filozof yönü olan bir insandı. Hem analitik ve sorgulayıcı hem de yaratıcı bir zihni vardı. Hume’u, Kant’ı, Nietzsche’yi, Marx’ı, Wittgenstein’ı Türkiye’de en iyi bilen kişilerden birisiydi. Ortak yönlerimizden birisi de, ikimizin de Hume ve Nietzsche üzerine çalışmasıydı. Özellikle Hume konusunda Türkiye’de araştırma yapan çok fazla kimse yok. O alanda da Oruç Aruoba’nın büyük katkıları olmuştur. Ama Oruç Aruoba, filozofların düşünceleri ve kuramları üzerinden, kendisi de evreni, doğayı, insanı ve toplumu anlamaya ve anlamlandırmaya çalışırdı. Edebiyat ile felsefenin iç içe geçtiği dörtlüklerinde veya şiir tarzı aforizmalarında, bunların izlerine rastlarız. Oruç Aruoba 20 yıldır düzenlediğim ‘Assos’ta Felsefe’ sempozyum etkinliklerine sık sık katılırdı, orada felsefeye ve yaşama dair unutulmaz anlarımız ve anılarımız oldu. Kendisini ilk defa konuşmacı olarak davet ettiğimde, çok yakından tanışmıyorduk, birbirimizi sadece ismen ve yaptığımız çalışmalarla tanıyorduk. Ancak sonradan o kadar yakın olduk ki, artık davetli bir konuşmacı olmaktan ziyade, etkinliğin vazgeçilmez bir parçası haline geldi. Oruç Aruoba, ‘Assos’ta Felsefe’nin ruhunu en iyi özümseyen, kavrayan ve hisseden kişilerden birisi oldu. Son yıllarında sağlık sorunlarından ötürü etkinliklere katılamadı. Ölümü benim için çok büyük bir kayıp. Acım çok büyük. Ailemden birisini kaybetmiş gibiyim. Ölüm ile Oruç Aruoba’yı yan yana getirmekte zorlanıyorum ve olayı hâlâ kabullenemiyorum.”