AKP’nin kadın muhalefetini bastırmak için saldırılarını artırdığını belirten feminist avukat Canan Arın, “Kadın üzerindeki iktidarı korumak için hem din hem hukuk hem de ne kadar kurum varsa ortak çalışıyor. Yeter ki bu iktidar sarsılmasın” diyor

Feminist Avukat Canan Arın: Erkek iktidarı için tüm kurumlar çalışıyor

Dilan Esen

AKP iktidarının kadınların haklarına, kazanımlarına yönelik saldırıları hız kesmeden sürüyor. Bu saldırılar kadınların yaşamlarına mal oluyor. Mor Çatı Kadın Sığınağı Vakfı’nın kurucularından feminist Avukat Canan Arın ile AKP’nin kadın düşmanı politikalarını, bu politikaların kadın cinayetleriyle ilişkisini, İstanbul Sözleşmesi ile nafaka hakkına yönelik saldırıların altında yatan nedenleri konuştuk.

► Kadın ‘öldürüleceğim’ diyor, polis-yargı izliyor, devlet kurumları kılını kıpırdatmıyor ve sonunda kadın öldürülüyor. ‘İhmaller zinciri’ mi yoksa kasıt mı? Bu durum AKP iktidarının politikalarından bağımsız değerlendirilebilir mi?
Ben bu durumu kasıt diye nitelendiriyorum. Çünkü Türkiye’de en kuvvetli karşı çıkış, kadın muhalefeti. Bir de kadın hareketi ataerkil düzeni, patriyarkayı sarsıyor tabii. Tam da bu nedenle kadın cinayetlerinin politik olduğunu düşünüyorum. Kadınlar ‘Biz de varız’ diyor ve bu durum mutlak itaat isteyen, kadın bedeni üzerinde tahakküm kurmaya çalışan ataerkinin hoşuna gitmiyor. Bu yüzden şiddetin boyutunu iyice artırıp kadınları öldürmeye kadar götürdüler işi. AKP’den önce boşanmak isteyen kadın öldürülmezdi. Şimdi artık boşanmak isteyen kadınlar öldürülüyor. Çünkü AKP’nin aile diye adlandırdığı kurum erkeğin mutlak iktidar alanı.

► Son yıllarda yaşamak için öldüren kadınlar da gündemde. Bu kadınların ağır cezalara çarptırıldığına tanık oluyoruz. Bu durum yine sözünü ettiğiniz korkudan mı kaynaklanıyor?
Avrupa’nın birçok ülkesindeki somut mahkeme kararlarında eğer kadın yıllarca şiddete maruz kalmışsa ve o şiddetten kurtulmak için erkeği öldürmüşse bu meşru müdafaa sayılıyor. Türkiye’de de bunun gibi birçok karar var. Ancak genelde dediğiniz gibi, kadını inanılmaz hapis cezalarına mahkûm ediyorlar. Aynı iş erkek tarafından yapıldığı zaman ya iyi halden yararlandırılıyor ya da aynı derece ağır hapis cezasıyla cezalandırılmıyor. Bu da yine şunu gösteriyor; kadın üzerindeki iktidarı korumak için hem din hem de hukuk ne kadar kurum varsa hepsi ortak çalışıyor. Yeter ki bu iktidar sarsılmasın.

► Son zamanlarda İstanbul Sözleşmesi hedefte. Saldırıların dozu giderek artıyor. Nasıl değerlendiriyorsunuz?
İstanbul Sözleşmesi 4 temele dayanır: Kadına yönelik şiddeti önleme, böyle bir şiddet varsa onu kovuşturma, şiddeti engelleme, şiddeti yok edecek politikalar üretme. Ancak Akit gazetesi ve AKP’nin birtakım IŞİD’ci çevreleri buna karşı çıkıyor. Bu kadar vahşice işlenen kadın cinayetlerinden AKP’nin yobaz takımı ve Akit gazetesi mutlu mu oluyorlar? Kadına yönelik şiddetin engellenmesinin nesinden rahatsız oluyorlar?

► Cumhurbaşkanı Erdoğan da İstanbul Sözleşmesi ile ilgili “Aile yapımıza zarar veren etkenlerin tamamı” gibi bir ifade kullandı…
Evet, kutsal ailenin yıkıldığını söylüyorlar. ‘Kutsal aile’ ne? Erkeğin mutlak iktidarının var olduğu, kadının tam bir köle olarak muamele gördüğü bir yer mi? Biz bugün sahip olduğumuz haklar için çok ciddi mücadeleler verdik. Şimdi bu hükümetin bu hakları geri götürmek gibi bir yaklaşımı var. Kız çocukları okula gönderilmedi ve evlendirildi. Türkiye uluslararası toplantılarda erken evliliklere karşı olduğunu söylüyor, bu tamamen bir ikiyüzlülük. Eski ve mevcut ceza kanununa göre başlangıçta resmi nikâh olmadan dini nikâh kıymak suçtu. Bunu suç olmaktan çıkarttılar. Daha sonra müftü ve imamlara bu yetkiyi verdiler.

► ‘Genç evlilik mağdurları var’ diye çocuk yaşta evliliği, çocuk istismarını olumlayan propagandalar başlatıldı ve bunun sonucunda bir yasada düzenleme yapıldı. Nasıl değerlendiriyorsunuz?
Her ülkede cinsel ilişkiye girmek için bir rıza yaşı vardır. Rıza dışındaki her türlü cinsel ilişki tecavüzdür. Türkiye’de bu yaş 15’tir. Yani 15 yaşın altındaki çocukla girilen cinsel ilişki her ne olursa olsun tecavüzdür, çocuğun istismarıdır. Önce bu maddeyi değiştirmeye kalktılar. O arada bir torba yasayla 12 yaş lafı soktular araya. Sonra da ortalığı ayağa kaldırdılar, genç evlilik mağdurları diye. 13 yaşındaki bir kız çocuğunun cinsel ilişkiye girmesi istismardır.

Bu nasıl evlilik olarak kabul edilebilir?

Zaten bunlar erken yaşta evliliği destekliyorlar; çünkü ne kadar erken evlenirse kadının o kadar çok çocuk doğurabileceğini düşünüyorlar. Sonra da uluslararası toplantılarda erken evliliğe ne kadar karşı olduklarını anlatıyorlar. Ne yazık ki erkeklerin ‘kutsal tecavüz etme hakkı’, çocuk istismarı hakkı resmen tanınmış oluyor bu düzenlemeyle. Hükümet buna nasıl olur diyor? Kadının hayatına da mal olsa yeter ki erkek iktidarı sarsılmasın. Türkiye’nin gittiği yer korkunç. Direnmek, birleşmek ve katiyen taviz vermemek lazım.

***

LAİKLİĞİ ORTADAN KALDIRMAK İSTİYORLAR

feminist-avukat-canan-arin-erkek-iktidari-icin-tum-kurumlar-calisiyor-698074-1.

► Nafaka hakkına yönelik saldırılar hakkında neler söyleyebilirsiniz?
Eskiden şiddet saymadığımız pek çok olayın aslında şiddet olduğu sonradan kabul edildi. Sözel, fiziksel, cinsel şiddet; mobbing, ısrarlı takip ve elbette ekonomik şiddet… Mesela ekonomik şiddet varsa fiziksel şiddet de olur. Fark ettiler ki kadınlar ekonomik olarak en ufak bir dayanakları varsa şiddete rıza göstermiyorlar. Bu nedenle devletin kadını sindirmek amacıyla resmen uygulamaya çalıştığı şiddet biçimlerinden birisi de ekonomik şiddet, yani nafaka meselesi.

Bir araştırmaya göre Türkiye’de ödenecek nafaka miktarı ortalaması 213 TL. Kadınlara bu parayı vermemek için ellerinden geleni yapıyorlar. Nafaka da birkaç çeşittir. Burada bahsettikleri boşanma gerçekleştikten sonra verilen yoksulluk nafakası. Bu nafakayı yok etmek için ellerinden geleni yapıyorlar. Oysa boşanma davasında kadınların birçoğu hiçbir şey talep etmiyor, ‘yeter ki canımı kurtarayım’ diyor. Ayrıca parasını da ya hiç alamıyor ya da çok zor tahsil ediyor.

Nafaka hakkına dokunulmaması gerekiyor. Ne yazık ki hükümet kadının ekonomik olarak güçsüzleştirilmesi ve evliliğe mahkûm edilmesi için elinden geleni yapıyor; çünkü bu hükümetin tek derdi evlilikler bozulmasın, evli olmayan kadın da kalmasın. Medeni Kanun’u yok edip laikliği ortadan kaldırmak için ellerinden gelen her şeyi yapıyorlar.

***


EŞİTLİK YOKSA ARABULUCULUK OLMAZ

► Aile hukukunda zorunlu arabuluculuk da gündemde, ne söylersiniz?
Zorunlu arabuluculuğa zaten karşıyım. Bu arabuluculuğu getirmelerinin sebeplerinden biri de bence mahkemeleri tamamen ortadan kaldırıp yargıca da maaş ödememek. Bu yüzden arabuluculuk hikâyesini yaymaya çalıyorlar. Arada eşitlik yoksa varsa arabuluculuk olmaz. Aile hukukuna arabuluculuk getiremezsiniz. Eğer çekişmeli boşanmaysa bunların yüzde 89’unda şiddet söz konusu oluyor. Şiddetin olduğu yerde İstanbul Sözleşmesi çerçevesinde arabuluculuktan söz edilemez.