Yunanistan’da 2008’de başlayan krize karşı “Troyka” adı verilen IMF-Avrupa Komisyonu- Avrupa Merkez Bankası bir “istikrar programı” uygulamaya başladı. Syriza da 2015’te iktidara gelirken barikatı bu neoliberal programa karşı kurmuş, ötesinde ekonomik krize karşı direnme, krize karşı dayanışma pratikleri geliştirme mücadelesi ve heyecanı ile buluşmuştu. Krize karşı dayanışma pratikleri sokakta neoliberal programa karşı direniş sergileyen Yunanistan […]

Feministin çantası

Yunanistan’da 2008’de başlayan krize karşı “Troyka” adı verilen IMF-Avrupa Komisyonu- Avrupa Merkez Bankası bir “istikrar programı” uygulamaya başladı. Syriza da 2015’te iktidara gelirken barikatı bu neoliberal programa karşı kurmuş, ötesinde ekonomik krize karşı direnme, krize karşı dayanışma pratikleri geliştirme mücadelesi ve heyecanı ile buluşmuştu.

Krize karşı dayanışma pratikleri sokakta neoliberal programa karşı direniş sergileyen Yunanistan halkının hayatta kalabilmek için oluşturduğu, takas ağları, ücretsiz sağlık hizmeti veren dayanışma klinikleri, çorba dağıtım noktaları, ortak mutfaklar, gıdaya aracısız erişimi sağlayacak gıda marketleri, insanların vergiler yüzünden evsiz kalmasına engel olmak için avukatlar ağı gibi birçok dayanışma pratiği ortaya çıktı. Bu dayanışma pratikleri krize karşı hayat mücadelesinin ötesinde yeni bir toplumun nüvelerini içeriyordu ve Syriza’nın iktidarında bu direnişçi ve kurucu olmak üzere ikili görevlerini sürdüreceklerdi.

Ekonomik kriz Yunanistan’da özellikle genç kadınlar için işsizlik, yoksulluk ve geleceksizlik anlamına geldi. 2012’de kadın işsizliği 28.1 iken kreşler, bakım evleri, gündüz okulları gibi kamu hizmetlerinin özelleştirilmesi ile bu bakım işleri de kadınların sırtına yüklendi. Ücret eşitsizliği bir kural haline geldi. Emeklilik yaşı, annelik izni, çocuk bakımı gibi mücadeleyle kazanılmış haklara yönelik ciddi saldırılar gerçekleşti. Bütün bunlara karşı Yunanistan’da feminist hareket bir yandan kadınların kazanılmış haklarının gaspına karşı mücadele ederken öte yandan kriz karşısında, krizden en derin etkilenenler olarak, dayanışma ağlarının içerisinde yer aldı. Hem neoliberal politikalara örülen barikatın önünde hem de başka bir dünyanın yeşertildiği ağlarda ülkelerini, hayatlarını, geleceklerini savunanların varlığı belki 2015’te Syriza’nın yarattığı umudu açıklıyor. Ve bu elbette iktidara geldiğinde “o ağlar olmadan, insanlar katılmadan ülkeyi kaybederiz” diyen Syriza’nın referandumdan %61 Hayır’a rağmen troykaya tavizler vermesi, ilkelerinden ve gücünü aldığı noktadan vazgeçmesi de yenilgisini…