Aranızda, her şey parayla ölçülebilir mi diyenleriniz olduğunu duyar gibi oluyorum. Tabii ki hayır. Bu kavramın güzel yanı, esas olarak niteliksel seçimlere de uygulanabilmesi.

Fırsat maliyetleri ve yaşamımız

Dr. Yalın Gündüz - Alman Merkez Bankası'nda Direktör

ODTÜ Endüstri Mühendisliği’nden mezun olalı yirmi yılı aşkın süre geçti. Üniversite sınavında bu bölümü seçmeden önce birçok kişinin, “ne yapar ki endüstri mühendisleri, hiçbir şey”, ya da “boşver o bölümü, okuyacaksan temel mühendislik oku” gibi yorumları beni caydıramadıysa, bu babamın sayesinde oldu.

Üniversite seçimimi daha iyi fikir sahibi olarak yapmama yardımcı olması için beni ODTÜ’de bölüm bölüm dolaştıran, kendisi de bir ODTÜ akademisyeni olan babamın, yakın bir arkadaşı tarafından anlatılan bir endüstri mühendisliği projesi yaşamımın yönünü değiştirdi. Anlatan hocamın endüstri mühendisliği bölümünde yaptıkları en eğlenceli işlerden birinin belediye çöp arabalarının rotalarını belirleyerek, işin en kısa zamanda ve en az işgücüyle bitirilmesini sağlamak olduğunu duyunca, bunun büyüsüne kapılarak ODTÜ Endüstri Mühendisliği’ni seçmiştim. Sonuçta ne elektronik devreler ne de bilgisayar programları çok ilgimi çekiyordu ve geriye “puanı yüksek” endüstri mühendisliği kalıyordu.

İlk darbeyi, üniversite sınavındaki puanlarımı hesaplaması amacıyla hemen sınav ertesi ziyaret ettiğim matematik dershanemdeki hocamdan, hesaplamaları sonucunda, “evet, kendi elinle yarım bir mühendisliğe (endüstri mühendisliğine) giriyorsun” demesiyle almıştım. Bu şekilde hasbelkader başlayan üniversite hayatımda gerçekten de çok güzel, farklı ve eğlenceli dersler gördüm. Hepsinin ortak noktası neydi, sorusuna cevabı değerli bir bölüm hocamız şöyle cevap verirdi: “Endüstri mühendisliği, insana ne olacağını düşünmek için dört sene daha kazandırır.” Bugün dönüp baktığımda, öğrendiğim akademik bilgiler arasında öyle bir bilgi var ki, hayatımın o günden bugüne kerterizi ve yön gösterici ışığı oldu desem sizlere?

Bu bir endüstri mühendisliği kavramı: “Fırsat maliyeti”, yani İngilizcesiyle “opportunity cost”.

Tam olarak şu anlama geliyor: “Hayatımızdaki tüm niceliksel, yani bir sayısal değeri ya da maliyeti olan ya da niteliksel seçimlerimizin bir bedeli var. Bu bedel, o seçimi yaptığımız zaman, geride kalan, seçmediğimiz seçeneklerden elde edilebilecek gelir ya da mutluluktur.” Bu kavram içime öyle işlemiş ki, hayatımın merkezine oturmuş, aldığım kararların, seçimlerimin temeli olmuş.

Bazı örneklerle anlatayım isterseniz. Örneğin siz Ankara’da bir işte çalışıyorsunuz ve 10 bin lira kazanıyorsunuz. Belli bir yaşam standartınız var. O sırada size Katar’dan bir iş teklifi geliyor. Oraya taşınmak şartıyla size ayda 30 bin lira vereceğini söylüyor. Siz düşünüp taşınıp Ankara’da kalmaya karar veriyorsunuz. Fırsat maliyeti burada 20 bin lira, yani siz işi kabul etmeyerek 20 bin lira ek gelirden oluyorsunuz. Şimdi burası çok önemli: Endüstri mühendisliği bana şu şekilde düşünmeyi öğretti; ben mevcut kapasitemle aslında alabileceğim görevlerin, beni çalıştırabilecek şirketlerin, en yüksek maaşlısında çalışmaktayım zaten, şu an! Fakat onları tercih etmeyerek belli bir yaşamı satın alıyorum, yani yukarıdaki örnekle, Ankara’da 30 bin lira kazanıyorum ve Katar’a taşınmamak için, Ankara’da düzenimi devam ettirmek için ayda 20 bin liralık “ödeme” yapıyorum. Ankara’daki mutluluğunuzu, mevcut işinizi, çocuğunuzun Ankara’da okula gitmesini tercih ediyorsanız bunun (Katar’a karşı olan) bedeli 20 bin lira. Kısacası, her seçimimizin bedeli, elde edebileceğiniz alternatif fırsatları değerlendirmiyor oluşumuzdur.

Aranızda, her şey parayla ölçülebilir mi diyenleriniz olduğunu duyar gibi oluyorum. Tabii ki hayır. Bu kavramın güzel yanı, esas olarak niteliksel seçimlere de uygulanabilmesi. Nedir hayattaki en önemli seçimlerimiz, iş ve eş seçimi olabilir mi? Gelelim özel hayatımıza: Bir hayat arkadaşı, partner seçerken bunun ne kadar büyük bir (duygusal) yatırım olduğunu hepimiz kabul ederiz. Örneğin A kişisiyle berabersiniz; B, C ve D... ile bir hayat kurmuyor olmaktır bu kararınızın maliyeti. Seçtiğiniz partnerlerinize bir de bu gözle bakın ve bunu ona söyleyin: “Ben seninle olarak, senin dışındaki bütün kadınları/erkekleri seçme ihtimalimi sıfırlıyorum ve seni seçiyorum. Başkalarının bana yaşatabileceği mutluluk olasılıklarından tamamıyla feragat ediyorum. Benim için o kadar özelsin.” Seçeceğiniz kişi öyle biri olsun ki, size tüm diğer olası fırsatları unuttursun; size verdiği mutluluk, bütün olası alternatif mutlulukların fırsat maliyetini aşsın.
Şimdi en önemli konuya geliyorum. Fırsat maliyeti kavramının en değerli olduğu alan, şüphesiz ki zaman (ve yaşam) yönetimi. 24 saatiniz nasıl geçiyor; iş, ev, televizyon, kitap, çocuk, yemek, uyku? Bir saatimizin bile olağanüstü bir fırsat maliyeti olduğunun farkında mıyız? O bir saatteki yaptığınız seçimle, bulunabileceğiniz bir mekânı ya da şehri, beraber olabileceğiniz en değerli arkadaşınızı, okuyabileceğiniz değerli bir kitabı, kazanabileceğiniz belli bir miktar parayı ve hatta sağlığınız için yapabileceğiniz sporu seçmeyerek, yaptığınız seçimin esas değerini belirliyorsunuz. İşten eve yol arabayla bir saat mi sürüyor? Onun bedeli benim için okunmamış 30 sayfa Dostoyevski’dir. Katılmak istemediğiniz ama mecbur olduğunuz bir iş toplantısı mı var? Onun bedeli üretilememiş bir makalenin dört sayfasıdır. Benzer şekilde, hayatınızda zaman ayırdığınız insanlar da öyle değerli olmalı ki onlarla kendi seçiminizle geçireceğiniz bir saatin mutluluğu ve niteliksel getirisi tüm fırsat maliyetlerinin üstünde kalmalı. Uzun lafın kısası, “mevcut yaşamımızın değeri, olası alternatif yaşam seçeneklerinden hangilerinden feragat ettiğimizle ölçülür.”

ODTÜ Endüstri Mühendisliği, bana bir yaşam felsefesi kazandırdı. Neyin değerli, neyin vazgeçilebilir olduğunu çok daha kolay görmemi sağladı. Kısıtlı bir yaşam süresine sahip insanoğlunun en değerli bilgilerinden birini bana öğreten değerli hocalarıma da bu fırsatla şükranlarımı sunmak isterim.