68 Kuşağı sanatçısı Mustafa Düzgün, Doğadan Kesitler isimli sergideki diken temasının toplum içindeki ‘öteki’yi temsil ettiğini ifade ediyor. Düzgün, sergide Alevilerin yaşadıklarına gönderme yaptığını belirtiyor.

Fırtınalara karşı direnen bir ağaç

Işıl ÇALIŞKAN

Binlerce eseri bulunan ressam Mustafa Düzgün, yaşamını sanata adamış bir isim. 68 Kuşağı sanatçılarından Düzgün, tam 50 yıldır sanatla iç içe. Düzgün’ün yaşadığı baskılar ve darbeler de elbette ki onun sanatının yansımasının bir dışavurumu. Ressam Düzgün’ün son sergisi “Doğadan Kesitler” isimli çalışması, sosyolojinin ve sanatın nasıl birleştiğini görmek açısından bir deneyim sunuyor sanatseverlere. 32 resimden oluşan sergide, belirgin bir tema olan diken ile Alevi inancının yaşanmışlıklarına gönderme yapıyor. 26 Mart Cumartesi saat 16.00’da İstanbul Bağımsız Kültür Vakfı’nda açılacak sergi, 14 Nisan’a kadar görülebilecek. Düzgün ile sergisini ve sanat serüvenini konuştuk.

İlk olarak bu sergideki eserlerin nasıl bir konseptle bir araya geldiğini soruyoruz. Düzgün, “Falezler üzerinde çalışırken falezlerin etrafında dikenler olduğunu gördüm. Perge Antik Kenti’nin harabelerinin her tarafında bulunan dikenler benim fotoğraflarıma yansıdı. Perge Antik Kenti insanların gezmediği, hayvanların girmediği bir alan. Restorasyon yapıldığı için tel örgülerle koruma altına alınmış. Bir taraftan da dikenler oluşmuş. Sanki çiçeklendirilmiş bir alan gibi bir his uyandırmıştı. Benim sitemin olduğu bahçenin duvar kenarında da aynı dikenleri görmüştüm. Muhakkak çalışmam gerekiyor diye düşünmüştüm” diye yanıtlıyor sorumuzu.

DİKEN DE ÇİÇEKLERİN

Diken temasının toplum içindeki ‘öteki’yi temsil ettiğini ifade eden Düzgün, şöyle devam ediyor: “Bazen dindar bir kesim kendisi gibi inanmayanlara diken naftasını yapıştırabiliyor. Kendisi gibi düşünmeyen herkes onlar için ‘öteki’ oluyor. Bilhassa Türkiye toplumunda öteki olan da Alevi kesim. Camiye gitmediği ve onlar gibi ibadet etmediği için onların nezdinde diken kabul edilir. Alevi kesiminin bugün vali, kaymakam olmaması diken görüldüğü içindir. İnsanların 2020’li yıllarda hâlâ kendi yurttaşının bir kısmını dışlayarak sırf inancı ayrı diye iş vermemesi olacak iş değil. Diken temasının çiçeklerle iç içe olduğunu vurgulamak ve bilhassa politikacıların yaptığı ayrımı vurgulamak istedim. Bu ayrımcılığa son vermek için yaptığım bir çalışma bu.”

firtinalara-karsi-direnen-bir-agac-993351-1.

“Resim insanı biraz da düşündürmeli” diyen Düzgün, “Yalnızca bir çiçeğin güzelliğine bakıp geçmemeli. Biraz oradaki zıtlıklar, yaşam tarzları düşünülmeli. Gül ne kadar seviliyor değil mi? Gül dikensiz olmaz. Gülü seviyorsan, dikenini de seveceksin. Ayrı düşünülemez” şeklinde konuşuyor.

Dikenler ve güllerin olduğu sergide 3-4 tane de kadına şiddet konulu resmin yer alacağını belirten Düzgün’e bu eserlerle ne amaçladığını sorduğumuzda, “Her gün kadın şiddetiyle yüz yüzde geliyoruz. O yerde yatan kadın, kendi kızı, annesi de olabilir. Bunu hissetmelerini istiyorum. Kadını anlamak, sorunlarını çözmek veya onun özgürlüğüne saygı duymak varken ne diye şiddet uyguluyoruz! Sadece onu değil çevresindeki bütün insanları paramparça ediyoruz. İnsanların düşünmesini sağlamayı amaçlıyorum” yanıtını veriyor.

DAHA GÜÇLÜ FİLİZLENİYORUZ

68 Kuşağı’nda gelen bir sanatçı olarak “Tüm bu baskılar ve darbelere maruz kalmasaydınız sanatınız nasıl etkilenirdi?” diye sorduğumuzda ise “Sergide de yer alacak bir ardıç ağacı var. O ardıç ağacı beni temsil ediyor. Fırtınaların nasıl da dallarını yere eğdiğini ve sadece bir gövde kaldığını görüyorsunuz. Fırtınalara karşı direnen bir ağaç. Ben isim benzerliğinden Diyarbakır Ceza Evi’nde 60 gün kaldım. Hakim sonra “Özür dileriz, bir yanlışlık olmuş” dedi. Fakat gördüğüm işkenceleri ben biliyorum. Sürekli insana ölümü gösterir hale getiren şiddet uyguladı orada. Hafızamızda da o şekilde kaldı. Ardıç ağacı da travmayı dile getiriyor” şeklinde konuşuyor ve ekliyor: “Ben diyalektiğe inanan biri olarak inanıyorum ki bir ağacın dallarını kırsalar da sonraki mevsiminde yeniden tomurcuklanır ve filizlenir. Bu travmalara karşı sanatı canlı tutmak ve sanat eseri kanalıyla insanları düşünmeye sevk etmeyi amaçlıyorum.”