Faşist diktatör Franco bir dizi baskıcı önlemin yanında Katalonya’nın yetkilerini almış ve Katalanca’yı yasaklamıştı

Franco döneminden bu yana en kötü saldırı

Katalonya Başkanı Carles Puigdemont, Madrid yönetiminin Katalan yerel hükümetini görevden alma kararını, “Franco döneminden bu yana bölgeye yapılan en kötü saldırı” olarak niteledi.

İspanya hükümetinin Katalonya’daki bağımsızlık referandumu sonrası yaşanan belirsizlikler üzerine olağanüstü toplanarak Puigdemont yönetimini görevden alıp, özerk bölgede altı ay içinde seçim düzenleme yönünde adım atacağını açıklaması sonrası Katalan liderin tepkisi sert oldu.

Katalonya Başkanı Carles Puigdemont, cumartesi gecesi televizyondan yayınlanan açıklamasında, Madrid yönetiminin aldığı kararla hukuk devletine saygı göstermediğini söyledi ve Katalan parlamentosunu toplantıya çağırdı.

İspanya Başbakan Mariano Rajoy, ulusal birliği sağlamak adına başka çaresi kalmadığı için Katalan hükümetini görevden almak ve yerel parlamentoyu lağvetmek zorunda kaldığını söylemişti. Rajoy’un bu adımları atabilmesi için Senato’dan onay alması gerekiyor.

“Bağımsızlık” kelimesini kullanmadı
Puigdemont, “İspanya hükümeti...Francisco Franco’nun askeri diktatörlüğünden bu yana Katalonya’daki kurum ve kişilere karşı en kötü saldırıyı başlatmıştır” dedi. Franco İspanya’yı 1939’dan 1975’teki ölümüne dek demir yumrukla yönetmiş, bir dizi baskıcı önlemin yanında Katalonya’nın yetkilerini almış ve Katalanca’yı yasaklamıştı.

Ancak Puigdemont’un konuşmasında “bağımsızlık” kelimesini tek bir kez bile kullanmaması dikkat çekti. Konuşmasının büyük bir bölümünü Katalanca yapan lider, zaman zaman İspanyolca ve İngilizce’ye de döndü. Katalonya’nın başkenti Barcelona’da Rajoy’un aldığı kararları açıklamasının ardından 450 bin civarındaki bağımsızlık yanlısı gösteri düzenlemişti. Hapisteki iki Katalan aktivistin serbest bırakılmasının talep edildiği gösterilere Puigdemont da katılmıştı.

Tartışmalı referandum
İspanya Anayasa Mahkemesi’nin yasa dışı olarak tanımladığı bağımsızlık referandumu 1 Ekim’de yapılmıştı. Katalan yönetiminin Madrid hükümetince yapılan uyarılara rağmen düzenlediği bağımsızlık referandumundan, yüzde 43 katılım oranıyla yüzde 90 “evet” oyu çıkmıştı.

Takip eden günlerde Puigdemont, referandum sonuçlarına göre Katalanların bağımsızlığa hak kazandıklarını söylemiş ama Madrid’le diyalog kurmak adına İspanya’dan ayrıldıklarını ilan etmemişti.

İspanya hükümeti, 1 Ekim’de tek taraflı olarak bağımsızlık referandumuna giden Katalonya Özerk Yönetimi’ne karşı sert önlemler açıklamış, Katalonya hükümetinin özerk yetkilerini budayacak adımlar atma kararı almıştı. İspanya Başbakanı Mariano Rajoy, “Katalan yönetiminin feshedilmesi ve altı ay içerisinde erken yerel seçime gidilmesi” için Senato’dan yetki talebinde bulunacağını duyurmuştu.

Başbakan Rajoy, Katalan lider Carles Puigdemont’un yasa dışı referandum düzenleyerek “hukuk dışı ve çatışmacı bir şekilde tek taraflı” hareket ettiğini savunnuş ve İspanyol anayasasının 155’inci maddesini yürürlüğe koymak zorunda bırakıldığını söylemişti. Rajoy, Madrid yönetimin başka bir çaresi kalmadığını savunmuştu.

Anayasanın kabul edildiği 1978’den bu yana hiç işletilmeyen bu madde, merkezi yönetime özerk bölgelerin idaresine kriz anında el koyma hakkı tanıyor.

***

İtalya’nın iki bölgesinde özerklik referandumu

İtalya’nın en zengin iki kuzey bölgesi dün Roma’dan daha fazla özerklik talep etme konusunda referanduma gitti.
Çifte referandumun bir bağlayıcılığı olmamasına rağmen, sandıktan “evet” çıkması halinde iki komşu bölgenin vergi gelirleri ve daha fazla özerklik için Roma hükümeti ile müzakerelerde ellerinin güçlenmesi bekleniyor. Bölge yöneticileri; Roma’dan güvenlik, göç, eğitim ve çevre alanlarında daha fazla yetki talep ediyor.

Lombardiya Başkanı Roberto Maroni bölgedeki 7,5 milyon seçmenin yüzde 34’ünün katılımının kendisine yeteceğini söyledi. İtalya’da 2001 yılında yapılan anayasa referandumunda seçmenlerin yüzde 34’ü sandığa gitmişti.

Veneto’da referandumun geçerli olması için 3,5 milyon seçmenin yarısından bir fazlasının oy vermesi gerekiyor, ancak Lombardiya’da ise böyle bir baraj bulunmuyor.

Bağımsızlık talebi yok
İtalyan Anayasa Mahkemesi tarafından onaylanan her iki referandumda da bağımsızlık arayışı olmamasına rağmen daha fazla özerklik talebi, Roma hükümetinin otoritesine tehdit olarak görülüyor. Lombardiya ve Veneto bölgeleri toplam gayrisafi yurt içi hasılanın yüzde 30’unu ve seçmenlerin yüzde 25’ini oluşturuyor.

Her iki bölge de göçmen ve Avrupa karşıtı Kuzey Ligi partisi tarafından yönetiliyor. Eski Başbakan Silvio Berlusconi’nin Forza İtalya’sı ve popülist 5 Yıldız Hareketi de referanduma destek veriyor.