İklim adaletini savunanları cezalandırmak, iklim krizini ortadan kaldırmayacak. İklim değişikliğinin sonuçları, insanları gerçek ve etkili önlemler talep etmeye itiyor. Gerçek tehlikenin, gücü elinde tutanlar olduğu da gözden kaçmıyor

Fransa’da iklim adaleti mücadelesi

Harrison Stetler

Fransa’nın Le Monda gazetesi geçen hafta ‘İklim krizi siyasi oyunlara alet ediliyor’ manşetini attı. Aynı hafta ülkenin iki yasama organı arasındaki çekişme nihayet sona ermiş ve anayasa değişikliği görüşmeleri sonuçlanmıştı. İlgili madde kabul görseydi devletin ‘çevresel ve biyolojik çeşitliliği koruma sorumluluğu’ yasalaşmış olacaktı. Nihayetinde mutabakat çıkmadı ve başbakan reform maddesini 6 Temmuz’da resmen geri çekti.

Söz konusu anayasa değişikliği, katılımcı demokrasi üzerine bir deney sayılabilecek iklim komisyonu tarafından teklif edilmişti. Rastgele seçilen 150 Fransa vatandaşından oluşan komisyon Fransa’nın sera gazı salımını azaltmak için yasa tasarısı hazırladı. Teklif edilen yasa tasarısı süreç esnasında ‘sulandırılmış’ oldu fakat komisyonun bahar aylarında aldığı kararlar oldukça kapsamlı ve radikaldi. 2018 ve 2019 yıllarında yaşanan ‘sarı yelekliler’ eylemlerinin bir sonucunun da seçmen nezdinde artan iklim adaleti talepleri olduğunu böylelikle bir kez daha görmüş olduk. Netice itibarıyla teklif edilen yasa değişikliği, önümüzdeki senenin bahar aylarında yapılacak seçim öncesinde Macron için iyi bir ‘çevreci makyaj’ oldu.


Geçmişi unutmayın

Fransız senatosundaki muhafazakar çoğunluğa liderlik eden Bruno Retailleau, tasarının meclis onayı alamayışını ‘küçülme savunucularının son başarısızlığı’ olarak tanımladı ve sevinçle karşıladı. Meclis üyesi Stanislas Guerini ise Le Monde’a verdiği demeçte “Sağcılar kafalarını çeviriyor, iklim kriziyle ilgilenmeyi reddediyor ve tarihle olan randevumuzu es geçiyorlar” dedi.

Partiler arası siyaset oyunlarının, ümit vaat eden bir çevre politikasını bir kez daha heba ettiğini söyleyebilir miyiz? Ülkede yaşanan geçmiş tecrübeleri de hesaba kattığımızda, sürekli ahlaktan dem vuran tartışmaların netice yaratmakta eksik kaldığını görüyoruz. Çevre koruma politikalarına anayasal güvence kazandırmak önemli bir amaç. Fakat bu güvenceler, ancak konunun bir grup insan tarafından sahiplenilmesi ve aktif olarak savunulması ile anlamlı hale gelebilir.

6 Temmuz günü gazetelerde yayınlanan iklim haberlerinin asıl konusu bu olmalıydı. Fakat ana akım medyanın tamamı bu noktayı görmezden geldi. Tarihi öneme sahip yasa değişikliği önerisi Macron yanlısı meclis ile Macron karşıtı senatonun siyasi oyunlarına kurban edildi. Fakat her iki kanat da bir konuda uzlaşı sergiledi; karbon emisyonlarında ciddi kesintiler talep eden hak savunucuları kriminalize edildi. Halbuki hak savunucuları olmadan anlamlı bir değişimi hayal etmek dahi güç.

Dünya uyarı veriyor

6 Temmuz günü Fransız parlamentosu ulaştırma sektörünü ilgilendiren ‘zararsız’ bir tasarıyı onaylamış oldu. Yasanın içine saklanmış bir maddeye göre havalimanlarının pistlerine izinsiz giriş yapan kişiler “7500 avroya kadar para cezası ya da 6 ay hapis” ile cezalandırılabilecek. Bu madde çevre hakkı savunucuları için bir nevi ‘uyarı’ niteliğinde çünkü Greenpeace, Alernatiba, Tükeniş İsyanı gibi grupların dikkat çekici sivil itaatsizlik eylemlerinin önünü almak amaçlanıyor.

Mart ayında iklim yasaları bolca tartışılırken iklim savunucuları Paris’te Charles de Gaulle Havalimanı’nı işgal etmişlerdi. Geçtiğimiz senenin Ekim ayında aynı asfalt yine iklim aktivistleri tarafından işgal edilmiş, inşa edilecek ve önümüzdeki on yıl bölgedeki hava trafiğini iki katına çıkaracak yeni terminal protesto edilmişti.

Sorumluluğumuz var

Bu eylemlere baktığımızda, eylemcilerin birtakım çevreci militanlar ya da radikaller olmadığını görüyoruz. Bu insanlar, çevreyi kirleten havacılık sektörüne dair kaygı besleyen ve giderek büyüyen toplumsal görüşü temsil ediyorlar, emisyonların devlet denetimi ile azaltılmasını talep ediyorlar. Meclise sunulmak üzere hazırlanan yasa tasarısı da tam olarak bunu yapmayı amaçlamıştı. Yasada iki ilgili madde vardı: Yeni havalimanı projelerinin durdurulması ve 4 saatten kısa sürede karadan ulaşım sağlanabilen güzergâhlarda uçuşların kaldırılması öngörülüyordu.

Tabii bu öneriler yasalaşırken değişiklikler yapıldı, baz alınacak yolculuk süresi iki buçuk saate indirildi. Senatonun onayladığı son versiyona göre yasadan yalnızca Paris ve Bordo arasındaki uçuşlar etkilenecek.

Greenpeace’li Hukukçu Clara Gonzales hükümetin iki seçeneği olduğunu söylüyor. “Hava trafiğini azaltma taahhüdünü bu sene verebilir ve iklim değişikliğinin olumsuz etkilerini azaltabilir. Ya da sivil itaatsizliği cezalandırma yoluna gidebilir. Hükümetin ikinci yolu seçtiğini görüyoruz.”

Bu yeni yasayı da kendi tarihsel bağlamında anlamakta fayda var. Havalimanlarını koruyan bu yeni yasa geçmişte ‘küresel güvenlik yasası’ denen ve çokça tartışılan bir tasarı bağlamında tartışılmıştı fakat sonrasında yasadan çıkarılmıştı. Yasada sivil ve siyasi dernekler açısından kısıtlayıcı olabilecek maddeler de var. Kamu desteği alınmanın önkoşulu olarak epey kapsamlı bir ‘mutabakat’ ortaya konuyor ve ‘kamu düzenini bozmamak’ önkoşul olarak ortaya konuyor.

Yeni yasayla gelenler

Yeni yasa geçtiğimiz yıllarda aşırı güvenlikçi hale gelen giren yasal çerçeveye yeni katkılar yapıyor. 2015 yılında geçen Ganay yasasına göre nükleer enerji santrallarinda eylem yapmak cezalandırılabilir hale gelmişti. Ocak 2020’de görülen davada savcılar Cattenom nükleer santralinde eylem yapan Greenpeace aktivistlerinin bu yasaya göre cezalandırılmasını talep ettiler. Fakat Temyiz Mahkemesi daha sonra cezayı iptal etti, kişilerin eylemlerinin meşru gerekçesi olduğuna hükmetti.

Savunucular radarda

İklim savunucuları giderek daha fazla polis baskısına maruz kalıyorlar. Mediapart ve Reporterre araştırmacıları tarafından yapılan bir araştırmaya göre çevre aktivistleri istihbarat birimleri tarafından yoğun olarak izleniyor. Raporda, jandarmanın seksen beş bin telefon görüşmesini dinlediği ifade ediliyor.
Hak savunucularından ‘arındırılmış’ güvenli alanlar yaratma çabası buz dağının görünen kısmı. Gonzales’in sözlerine göre “2015 yılından bu yana yapılan yasa değişikliklerinin somut sonuçlarını görüyoruz. Baskıcı ceza politikaları ile karşı karşıyayız. Hükümetin buradan arzu ettiği sonuçları elde edeceği düşünülmesin. Sivil itaatsizliği ve iklim eylemlerini durduramayacaklar.”

Çeviren: Fatih Kıyman
Kaynak: Jacobin