Yeni Türkiye’ ana akım ve rejim medyası, Fransa’daki grev ve protestoları soğukkanlılığını kaybetmiş biçimde sanki Fransa’da felaket yaşanıyor gibi vermeyi sürdürüyor.

Emek ve emekçi kavramlarını her zaman yadsıyan, ‘taşeron işçilik ve kısmi güvencesiz çalışma, evden çalışma’ gibi sömürü istihdam modellerine güzelleme yapmaya yatkın, hakkını arayan işçi görünce ‘terörist’ etiketini yapıştıran medya aygıtı, Euro 2016’ya rağmen Fransa’daki otel boşluğunu bile dert etmişti.

‘Sosyalist’ Parti hükümeti ve neoliberal Hollande ile kurdukları derin empatinin sonucu bu grev dalgası için ‘Fransa milli varlığına karşı bir darbedir’ manşeti atmaları an meselesiydi.

Şimdilik ‘Fransızların çilesi, Fransa’nın benzini bitti başlıklı; elinde galon Fransız vatandaş’ haberleri; on günde bir zamlanan, dünyanın en pahalı benzinini tüketen ve dolaysız vergilerle, Sayıştay kaçkını bütçeyi sessizce denkleştiren halkımızın önüne sürülerek “kıymetini bilin yerli-milli yurdumuzun” demeye getiriyorlardı.

Tarih şuuru zedelenmiş bazı yorumcular, Brezilya ve Türkiye’de devreye giren üst akılın benzerini aslında kendisi ‘kolonyalist-emperyal’ güç olan Fransa’da kurgulanarak iktidar değişikliği yapılmak istendiğini bile yazabilmişti.

Yani 10 Haziran’da Fransa’da ‘Euro 2016’ başlamasına ramak kalmışken ‘esnek’ çalışma yasasına karşı çıkan ve hükümeti zorlayan Fransız işçi sınıfı ve liseler dahil öğrenci dayanışması buralardan ‘vatan haini’ bile ilan edilebilir...

Böylesine milli-devasa bir organizasyonu üstlenen Fransa ile övünmek, millet-devlet birliğinde lime lime yok olmak yerine, Fransız emekçilerin kalkıp şehir şehir barikatlar kurup milleti benzinsiz, metrosuz, ulaşımsız bırakmaları tabii ki Yeni Türkiye’nin havsalasına sığmazdı.

Köle/Kiralık İşçi Yasası’nın Meclis’ten geçip yasalaştığından ve Resmi Gazete’de yayınlandığından Yeni Türkiye’de emekçilerin haberi dahi olamamıştı.

Doludizgin hem Başkanlık sistemine hem de Partili Cumhurbaşkanlığı’na koşan ‘tek sesli-tek görüntülü’ Yeni Türkiye’de ne medyada ne ekranlarda ne de Meclis’te kendine yer bulabilen Kiralık İşçi Yasası’nın çalışanı piyasa ‘metasına’ dönüştürecek insani saygınlık ve özgüven yıkımını ‘tam’ kadından doğma tüm kuşaklar bizzat tecrübe edeceklerdi.

Oysa 26 Mayıs’ta Fransa’da grevci işçiler eylemlerine destek vermeyen gazetelerin matbaalarında iş durdurarak gazetelerin basılmasını engellediler, basılan tek gazete Fransa Komünist Partisi’nin yayın organı ve grev haberlerine yer veren L’Humanite oldu.

Kronik durgunluğunu 2008 finans krizinden beri aşamayan banka borçlarını kamulaştıran Avrupa Kapitalizmi ve Mali, Libya operasyonları ‘fatihi’ Fransa, IMF ve Dünya Bankası patentli esnek çalışma koşullarını halka dayatınca Fransız işçi ve öğrenci hareketi adeta gerçek Fransa’nın tarihi kökleri ve değerleri biziz diye ayaklanmıştı.

Fas asıllı Çalışma Bakanı Myriam El Khomri tarafından güya ‘işsizliği düşürmek’ amacıyla hazırlanan neoliberal çalışma yasası 17 milyon çalışanı doğrudan etkiliyor ve çalışma süresini günde 12 saate çıkarıyor, fazla mesai ücretlerini 5 kat düşürüyor, işten çıkartmayı kolaylaştırıyor ve 18 yaşından küçük çıraklık eğitimi alan çocukların günde 10 saat çalıştırılmasını öngörüyor ki...

Meclis’te baypas edilerek 8 Haziran’da senatoda görüşülecek bu ‘El Khormi yasasına’ karşı yükselen tepki ve grev çağrıları, enerji, petrol rafineri, termik santral, liman, metro, tren ve uçak ulaşımı dahil tüm Fransa’yı şiddetli kasırga gibi abluka altına almış ve Avrupa kapitalizminin kokuşmuş işleyişini sorgulatmayı başarmıştı.

IŞİD saldırıları sonrasında Fransa ve Belçika’da şehir merkezlerinde yerleştirilen asker ve polis güçlerinin bir yandan da düşük ücret ve tarihi kazanımları için mücadele eden emekçi-öğrenci dayanışmasını şiddetle bastırmak için konuşlandığı da ortaya çıktı.

Hiç şüphesiz ki Fransa’da da iş yasasının geri çekilmesi konusunda geri adım atmayacağını tekrarlayan ‘sosyalist’ hükümet yanına mevzilenmiş sendikal bürokrasi, sağ siyaset ve grevlerden şikâyetçi Fransız vatandaşını bulup ekranlara taşıyan düzen medyası ister ‘fiili’ İslamcı Yeni Türkiye ister Avrupa Sosyal Demokrat geleneğinden gelen Fransa’da olsun zerre kadar değişmiyordu.

Tıpkı meydanları dolduran geniş halk hareketlerinin ortak karabasan ve meşruiyetlerinin ortak sonları olacağını çok iyi bildikleri gibi...