Fransa’daki Türkler ve Türkiyelilerle ilgili bilgi ve gelişmeleri arasıra bu köşede yansıtmaya çalışıyorum.

Fransa’daki Türkler ve Türkiyelilerle ilgili bilgi ve gelişmeleri arasıra bu köşede yansıtmaya çalışıyorum. Önümüzdeki iki hafta boyunca buralarda yayınlanan iki önemli raporun bu göçmenleri ilgilendiren bölümlerini sırasıyla özetlemek istiyorum. Amacım, 1970’lerde başlayan bu göç hareketinin bugünkü tablosunu bir nebze aktarabilmek.

Söz konusu iki rapordan ilki, Fransız Demografik Araştırmalar (INED) ve İstatistik ve Ekonomik Araştırmalar (INSEE) enstitülerinin ortaklaşa hazırladıkları “Kat edilen yollar ve Kökenler” (Trajectoires et origines-TeO) başlıklı araştırma, Fransa’da yaşayan göç gruplarının çeşitliliği üzerine son yıllarda yapılan en önemli çalışmalardan biri. “Kat edilen yollar”, çeşitlemeye alınan kişilerin eğitim, meslek seçimi, ikametgah, evlilik veya sağlık gibi konularda araştırma tarihine kadar geçtikleri yolları kastediyor. Diğer rapor ise Fransız ilk ve orta öğrenim kurumlarında göçmen çocuklarının Fransız toplumuna uyumları hakkında Yüksek Uyum Kurumunun oldukça düşündürücü görüşlerini içeren rapor. Bu raporun sonuçlarını haftaya yazacağım.

İlkinde göçmeler ve Fransa’da doğan çocukları, yaşadıkları toplumun kendilerine verdiği şartlara ne denli erişebiliyor sorusuna yanıt aranmış. Batılı toplumların yasalarla önlemeye çalıştıkları ayrımcılıkların göçmenlerin yaşamında hangi noktada oluştuğunu bulmakla, kamusal alanda yaşanan ırkçı deneyimlerin de aydınlatacağı varsayılıyor. 21 000 kişilik bir örnekleme taranarak, göçmen, göçmen çocukları, denizaşırı Fransa’nın yani DOM vatandaşı, DOM vatandaşlarının çocukları ve ailesinde hiçbir göçmen veya DOM vatandaşı olmayanlar araştırmaya dahil edilmiş. Amaç, göç kökeninin (ulusal veya bölgesel) mal, hizmet ve yasal haklara ulaşma şartlarını nasıl etkilediğini ortaya çıkartmak. Bir başka deyişle, her bireyin toplumdaki yerini konut, eğitim, istihdam ve terfi, kamu hizmetleri, sağlık, sosyal ilişkiler, vatandaşlık ve yurttaşlık alanlarındaki konumunu nasıl etkilediğine göre, Fransa’da çeşitliliği oluşturan toplulukların herbirinin bulundukları durumu araştırmak. 600 000’i aşan sayılarıyla Avrupa’nın ikinci büyük Türk topluluğunu oluşturan Fransa’daki Türkiye menşeli göçmenler ve göçmen çocuklarının sonuçlarını sizlerle paylaşmak isterim.

Öncelikle, Türkiyeli göçmenleri diğer topluluklardan ayıran ilk özelliği en genç göç grubu olması. Fransa’da yaşayan Türkiyelilerin neredeyse yarısı 35 yaşın altında. Aynı şekilde, göç 70lerde başladığına göre doğal olarak ikinci nesil Türkiyelilerin yarısı 25 yaşın altında. Anavatanla ilişkilerde, memleketle en yakın ilişkiyi Sahra altı Afrika kökenli göçmenlerle birlikte, Türkiyeliler en yakın ilişkileri (düzenli para yardımı dahil) sürdüren grubu oluşturuyor. Bir diğer genel bulgu, karma evlilikten (Türkiyeli anne veya baba ve Fransız anne veya babadan) doğan ikinci nesil Türkiyelilerin tüm topluluklar arasında en düşük oranda, yani yüzse 10’da kalması. Bizde böyle, Türkiyeli dediğin Türkiyeliyle evlenir! Bu aynı zamanda Türkiye’den “ithal edilen” gelin ve damatlar oranı için de geçerli. Türkiyeli kadınların % 88’i, erkeklerin ise yüzde 75’i Türkiye’den gelecek bir eşle evleniyor. Böylece, uyumun süreci giderek uzamış oluyor. Nisan ayında kapatılan Elele Derneği’nin kurucusu ve yöneticisi Gaye Petek yıllardır uyarıyordu, artık bu eğilim resmen teyid edilmiş oldu. TeO raporunda bu saptama, Türkiyeli göçünün göreli olarak yeni olması ve ... bu grubun temsilcilerinin en eğitimsiz grupların başında gelmesine bağlanmış. Vah halimize! Tüm göç grupları içinde Türkiyeli göçmenler en az yüksek öğrenim diplomasına sahip. Türkiye’de yüksek öğrenime erişmenin imkansızlığı göz önüne alındığında, bu sonuç çok doğal. Ancak bulundukları ülkede orta ve yüksek eğitim bedava iken bu arayı kapatmak çocuklarını yüksek öğrenime özendireceklerini düşünüyorsanız, yanılıyorsunuz. İkinci nesil Türkiyeliler arasında, genç kızların sadece  yüzde 13’ü ve erkeklerin sadece yüzde 17’si üniversiteye gidiyor. Hemen belirtelim, bu rakam tüm göçmen grupları ortalamasının yarısı bile değil. Raporun ortaya çıkarttığı bir diğer saptamaya göre, eğitim seviyesi düştükçe “haksızlığa uğrama duygusu” artıyor. Türkiyeliler, Afrikalılarla birlikte bu duyguya en çok kapılan göç grubu olarak ipi göğüslüyor! Tüm ayrıntıları görmek isteyenler için 154 sayfalık raporu şu adreste bulabilirler: http://www.ined.fr/fichier/t_telechargement/29835/telechargement_fichier_fr_dt168.25.novembre2.pdf. Haftaya ilk ve orta öğrenimde göçmen çocuklarının uyumu hakkındaki raporun Türkiyelilerle ilgili saptamaları gelecek. Ne yazık ki, aynı karamsarlık sürecek...