Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan oluşturmak istediği Başkanlık modelini hukukçu ve siyaset bilimcilere sorduk

Frensiz bir araba istiyor

AYTEN AKGÜN

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, “Başkanlık sistemi Türkiye’ye uygun değildir. Bunu emperyalistler bize dayatıyor, kesinlikle olmaz’’ demesinin üzerinden 22 yıl geçti. Peki ne oldu da, Erdoğan’ın fikri değişti ve özellikle son 2 yılda bunun hazırlıklarını yapar hale geldi? Başkanlık sistemi ABD’den Latin Amerika’ya ve Asya’ya kadar bir çok ülkede uygulanıyor. Tayyip Erdoğan’ın en büyük arzularından olan başkanlık sistemini siyaset bilimcilere ve hukukçulara sorduk

BASKIYA DÖNÜŞÜR
Boğaziçi Üniversitesi Siyaset Bilimi Bölümü Öğretim Görevlisi Doç. Dr. Koray Çalışkan, başkanlık sisteminin üçüncü dünya ülkeleri için baskı rejimlerine dönüşme eğiliminin yüksek olması nedeniyle büyük risk taşıdığını söylü
yor. Çalışkan, bunu birinci dünyadaki uygulama dinamiklerini örneklendirerek açıklıyor.

“Sistem, başkanlık ve yarı başkanlık olmak üzere ikiye ayrılıyor. Fransa ve İsrail gibi ülkelerde yarı başkanlık, ABD’de ise tam başkanlık şeklinde uygulanıyor. Dünyanın birçok yerinde uygulanan bir sistem. Ancak daha çok birinci dünyada, demokratik bir sistemde işleyebiliyor. O da tarih içinde evrilerek bu noktaya gelebildi. Üçüncü dünyada ya da gelişmekte olan ülkelerde ne zaman parlamenter demokrasiden başkanlık sistemine geçilecek olsa, otoriterlikle, darbelerle ya da daha güçlü baskı rejimleriyle karşılaşıyoruz.

ERDOĞAN TİPİ MODEL
Erdoğan’ın ‘Türkiye tipi başkanlık’ olarak ifade ettiği sisteme ilişkin en büyük kaygı, denetleme mekanizmalarını etkisizleştirerek, tek adam sistemine dönüşme olasılığı. Parlamenter sistemdeki Anayasa Mahkemesi gibi üst yargı kurumlarının başkanlık sistemindeki işlevi ne olacak ya da olabilecek mi? Çalışkan bunu yine Amerika’dan örnek vererek açıklıyor.

SİGORTASI YOK
“ABD’de sistemin üç sigortası var. Erdoğan’ın istediği başkanlık sistemi değil, başkan sistemi. Esas sıkıntı o. Zaten hukuk sistemini siyasileştirdiği için orada sigortayı devreden çıkarmış durumda. İkincisi bütçesini kendisi yapmak istediği için sigortayı çıkarıyor. Üçüncüsü ve daha korkuncu başkanın kanun hükmünde kararname çıkarabileceği bir dönem. Yani kanun çıkarmak için seçilmiş temsilcilere ihtiyacı yok. Kendi yazdığı kanunları kendi yargılayacak. Kendi kararlaştırdığı parayı kendi kullanacak, üstüne hiçbir şekilde kontrol edilmeyecek. Erdoğan, sigorta sistemi olmayan frensiz bir araba istiyor.”

OTORİTER YÖNETİM
Anayasa Hukukçusu Prof. Dr. Erdoğan Teziç başkanlık sistemiyle ilgili tartışmaların geleceğinin seçim sonuçlarına bağlı olduğunu belirtiyor: Böyle bir sistem için anayasa değişikliği yapılamayacak. Bu şartlarda anayasa değişikliği mümkün görünmüyor. Peki olursa ne olur, Erdoğan başkanlık sistemiyle neyi kastediyor?

Teziç, Koray Çalışkan’ın ‘Erdoğan’ın istediği başkanlık sistemi değil, başkan sistemi’ tespitini destekliyor: Son iki yıldır yapılan öneri başkanlık sistemi değil. ‘Türk usulü başkanlık’ diyorlar ya, onun adı tam anlamıyla ‘başkancı’ sistem. Yani otoriter bir yönetime zemin hazırlanmak isteniyor. Başkana Meclis’i feshetme ve kanun hükmünde kararname çıkarma yetkisi verilmesi ile olsa olsa kişisel bir yönetime kapı açılmak istenmektedir. Parlamento denge mi?

Bu noktada en çok merak edilen sorulardan bir tanesi de önerilen sistemde parlamentonun işlevinin ne olacağı... Teziç bu soruyu, “Parlamentonun işlevi partiye bağlı. Eğersiz Meclis’e taşıyacağınız isimleri ayrı ayrı ön seçimle belirlerseniz parlamento o taktirde yürütmeye karşı bir denge oluşturabilir” diye yanıtlıyor.

TARTIŞMALAR BUNDAN SONRA SÜRER
Kamu hukukçusu Avukat Rıza Saka da başkanlık sistemi tartışmasının Türkiye’de devam edeceğini düşünenlerden. Saka, ‘Nasıl bir başkanlık sistemi’ sorusuna şöyle yanıt veriyor: “Başkanlık sistemi deyince akla Amerika’daki sistem geliyor. Orada da güçlü bir parlamento var. Tek parlamento da değil, temsilciler meclisi ve senatodan oluşan ikili bir denetim mekanizması var. O nedenle güçlü bir yasama meclisini görüyoruz.’