ÇGD Ankara Şubesi tarafından hazırlanan rapora göre, son 3 ayda, 10 gazeteci tutuklandı, 2 basın kurumu KHK ile kapatıldı, 3 siteye erişim engeli verildi, 90 gazeteci işten çıkartıldı, 2 gazeteci darp edildi, 17 gazeteci gözaltına alındı, 4 olay hakkında ‘yayın yasağı’ kararı verildi

“Gazetecilik öldürüldü, gazeteciler ölüme mahkum ediliyor”

BİRGÜN/ANKARA

Çağdaş Gazeteciler Derneği (ÇGD) Ankara Şubesi’nin, 2017 yılının Ocak-Şubat-Mart aylarına ilişkin “Medya Raporu” açıklandı. “Gazetecilik öldürüldü, gazeteciler ölüme mahkum ediliyor” başlığı ile yayımlanan raporda, basın yayın özgürlüğünün, son iki yıldır planlı yoğun bir saldırıyla karşı karşıya olduğu vurgulandı. Rapora göre son 3 ayda, BirGün gazetesi çalışanı Mahir Kanaat’ın da aralarında bulunduğu 10 gazeteci tutuklandı, 2 basın kurumu KHK ile kapatıldı, 3 siteye erişim engeli verildi, 90 gazeteci işten çıkartıldı, 2 gazeteci darp edildi, 17 gazeteci gözaltına alındı, 4 olay hakkında ‘yayın yasağı’ kararı verildi.

AKP basın özgürlüğünü katletti

Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ve yönetimindeki AKP iktidarının, basın özgürlüğünü katlettiğine değinilen raporda şunlara yer verildi: “‘Halkın doğru haber alma hakkı’ çerçevesinde görevlerini yürüten basın organları ile gazeteciler, geçen üç ayda siyasi iktidarın temsilcileri tarafından doğrudan tehdit edildi. İktidarın yönlendirmesindeki kolluk kuvvetleri tarafından gözaltına alındı, yargı tarafından tutuklandı. Cezaevinde tecritte tutuldu, su bile verilmedi. Siyasi iktidarın, gazeteci Ahmet Şık’a yönelik tutumu, bu sürecin merkezinde yer alacak ağırlıktaydı. Gülen Cemaati’ne ilişkin haber ve kitabı nedeniyle 1 yıl 9 gün cezaevinde kalan gazeteci Şık, bu kez asıl aktör olan AKP’nin hışmına uğradı. Yandaş olmayan gerçek gazetecilerin, değil işlerini yapmak, yaşamlarını sürdürmesine bile iktidarın tahammülü olmadığı kapatılan Hayatın Sesi televizyonda çalışanlara yönelik kararlarda da görüldü. Hayatın Sesi televizyon kanalının kapatılmasının ardından işsiz kalan gazetecilere, yasal hakları olan işsizlik maaşları bile bağlanmadı. Baskı yöntemlerinden biri de Cumhurbaşkanı Erdoğan, Hükümet yetkilileri ve AKP yöneticilerinin tehditleriydi...”

“‘Hayır’ diyeceğini belirten gazeteci işten atıldı”

Baskının düzeyinin bu dönemde daha da artmasının nedenlerinden birinin de, Türkiye’yi ‘tek adam’ rejimine dönüştüren anayasa düzenlemesi olduğu kaydedilen raporda bu düzenlemenin basına yönelik baskılara dönüştüğü üç temel olay şöyle sıralandı:
“YSK’nın, seçim döneminde radyo ve televizyonların ‘eşitlik ilkesi’ çerçevesinde yayın yapmayanların cezalandırması yönündeki yetkisinin kaldırılması. TRT’nin, propaganda sürecinde siyasi partilere eşit sürelerde yer vermemesi. Referandumda ‘Hayır’ yönünde oy kullanacağını açıklayan gazeteciler işten atılırken ‘evet’ diyenlere dokunulmaması.
RTÜK’te, ‘bilgilendirme toplantısı’ adıyla televizyon yöneticileriyle bir görüşme gerçekleştirilerek, yayınlarda nasıl sansür uygulanacağı anlatıldı.”

Dayanışma dahi cezalandırıldı

Raporda, gazetecilerin dayanışmasının da cezalandırıldığı belirtilerek, “Özgür Gündem gazetesi kapatılmadan önce ‘Nöbetçi Genel Yayın Yönetmenliği’ kampanyasına katılanlar, ‘örgüt propagandası yapmak’ suçundan hapis cezasına çarptırılmaya başlandı. Türkiye’de basına yönelik baskıların ‘yok edici’ aşamaya gelmesi, uluslararası alanda yankılar bulurken, Venedik Komisyonu’ndan yapılan açıklamada, Türkiye’de medyanın, ‘gözcülük işlevi’ni yitirdiği kaydedildi” denildi.