Tarih, İsrail’in laik Arap ulusçularıyla barış yapma fırsatını kaçırdığını yazacak. Tarih, Arap dünyasında birbirine benzeyen İslami köktenciliğin ve Hamas’ın yükselişine tanıklık edebilir...

URİ AVNERY*

 

İsrail Dışişleri Bakanı Tzipi Livni’nin çok açık biçimde ifade ettiği üzere amaç Gazze’deki Hamas iktidarını tasfiye etmekti. Kassam füzelerinin Hamas tarafından fırlatılması işin yalnızca bahanesi oldu. Hamas iktidarını tasfiye etmek fikri “Budalılık Marşında” bir kısmı andırıyor. Çünkü en nihayetinde, başlangıçta Hamas’ı kuranın da İsrail hükümeti olduğunu biliyoruz. Bu konuyu eski bir Shin-Bet (İsrail Güvenlik Örgütü) müdürü olan Yakov Peri’ye sorduğumda şifreli biçimde “Biz yaratmadık, fakat yaratılmasını da engellemedik” yanıtını verdi.

İsrail, yıllardır işgalci otoriteler işgal gölgelerinde İslami hareketin palazlanmasına göz yumdu. Bütün diğer politik faaliyetler sert şekilde bastırılmasına karşın camilerdeki siyasi etkinliklere izin verildi. Burada hesap çok basit ve toycaydı: Ana düşman FKÖ, güncel şeytan ise Yaser Arafat olarak görülüyordu. İslami hareket FKÖ ve Arafat’a karşı verdiği fetvadan dolayı bir müttefik olarak görüldü.

1987’de Birinci İntifada’nın patlak vermesiyle İslami hareket Hamas (Arapça ilk harfleriyle İslami Direniş Hareketi) olarak tarih sahnesinde belirdi ve Filistin mücadelesine katıldı. Bu tarihten sonra bile, El Fetih üyeleri idama gönderilirken, hapsedilirken, Hamas’a karşı tavır alınmadı. Ancak bir yıl sonra Şeyh Ahmet Yasin (Hamas’ın ruhani lideri çev. notu) ve dava arkadaşları yakalandı.

Bu olaydan ve tarihten sonra çark tersine dönmeye başladı. Şeyh Ahmet Yasin artık güncel şeytan haline geldi ve FKÖ İsrail’de çoğu kişi tarafından Siyonist örgütlenmenin bir kolu olarak kabul edilmeye başlandı. Barış arayan her İsrail hükümeti için El Fetih liderliğine geniş kapsamlı imtiyaz tanınması, işgalin sona erdirilmesi, barış anlaşması imzalanması, Filistin Devletinin kurulması, 1967 sınırlarına geri çekilme, mülteci sorununun makul biçimde çözüme kavuşturulması, bütün Filistinli tutsakların serbest bırakılması, mantıki bir karar haline geldi. Çünkü ancak bu taleplerin kabulü Hamas’ın kati yükselişinin önüne geçebilirdi.

Fakat sözü edilen mantıki kararların siyaset üzerinde çok küçük etkileri oldu. Çünkü bu kararların hiçbirisi hayata geçmedi. Aksine, Arafat’ın ölümünden sonra yerini alan Mahmud Abbas, Ariel Şaron tarafından “yolunmuş tavuk” ilan edildi. Abbas’ın küçük politik başarılarına bile izin verilmedi. Amerika himayesindeki barış görüşmeleri adeta bir komediye dönüşmeye başladı. Filistin halkı üzerinde büyük bir itibara sahip Fetih lideri Mervan Barguti (El Fetih’in doğal lideri çev. notu) ömür boyu hapse gönderildi. Filistinli tutsakların kitlesel serbest bırakılmasının yerini onur kırıcı küçük “jestler” aldı.

Abbas sistematik olarak küçük düşürüldü. El Fetih gittikçe içi boş bir yumurtaya benzemeye başladı ve Hamas Arap dünyasının yaşadığı en demokratik seçim olan Filistin seçimlerinde dillere destan bir zafer kazandı. İsrail ise seçilmiş hükümeti boykot etme yoluna gitti. Ardından Filistin içinde meydana gelen iç mücadeleyi izleyen zamanlarda Hamas Gazze Şeridinin doğrudan kontrolünü ele geçirdi.

Şimdi bütün bunlardan sonra İsrail hükümeti Gazze’deki Hamas iktidarını kan, ateş ve gözyaşı bulutları içinde tasfiye etmeye karar verdi. Bu savaşın resmi bir adı olacaksa, o da “kurşun dökmek”tir. Bu savaş kesinlikle  bir “seçim savaşı” olarak adlandırılabilir.

Geçmişte de, askeri harekât kararları seçim kampanyaları sırasında alınmıştı. Menahem Begin Irak’ın nükleer reaktörlerini 1981 seçimleri sırasında bombalamıştı. Şimon Perez bu saldırıların bir seçim numarası olduğunu iddia ettiğinde “Ey Yahudiler! Bizim cesur çocuklarımızı ölüme, hayvanca insanlar tarafından hapislere konulmaya ya da daha kötü muamelelere maruz kalmaya sırf seçimleri kazanmak için gönderebileceğime inanıyor musunuz” diye feryatla karşılık veren Begin seçimlerden galibiyetle çıkmıştı.

Daha sonra aynı yolu deneyen Perez ise başarılı olamadı. 1996 seçimleri sırasında Perez Lübnan’a bir saldırı düzenlediğinde, kamuoyu Perez’in işgal ya da saldırıyı sırf seçim başarısı için tezgâhladığına ikna edildi. Bunun üzerine Perez seçimleri kaybetti. İktidara Benyamin Netanyahu geldi.

Barak ve Tzipi Livni de bugün aynı eski hilelere müracaat ediyor. Anketlere göre 48 saat içinde Barak, Knesset’teki (İsrail Parlamentosu) koltuk sayısını 5 adet artırdı. Her bir koltuğa 80 Filistinli’nin cesedi karşılık geliyor. Fakat ceset yığınları üzerinde yürümek zordur. Savaş İsrail kamuoyunda bir hata olarak algılanmaya başladığı andan itibaren, saldırının getirdiği başarı birkaç dakika içinde berhava olabilir. Mesela eğer roketler bir İsrail kenti olan Berşaba’yı vurmaya devam ederse ya da kara harekâtı İsrail’in ağır kayıplarına yol açarsa.

İsrail saldırısının zamanlaması bir başka açıdan da oldukça dikkatlice seçilmiştir. Saldırı Noel’den 2 gün sonra, Avrupalı ve Amerikalı liderler yeni yıla kadar tatilde olduğu bir esnada başladı. Liderlerin savaşı durdurmak isteseler bile tatillerinden vazgeçmeyecekleri hesabı yapıldı. Bu hesap birkaç gün dış baskılardan kurtulmaya olanak tanıdı.

Saldırının zamanlaması için bir başka neden: Bu günler Bush’un Beyaz Saray’daki son günleri… Bu kanlı moronun savaşı hevesle destekleyebileceği umuldu. Hakikaten de bunu yaptı. Öte taraftan Obama da, hâlâ işin başına geçmediği için sessizliğini koruyacak bir bahanesi vardı: “Yalnızca bir başkan var.” Bu sessizlik Obama namına hiç de iyiyi işaret etmiyor.

2. Lübnan Savaşı hatalarını tekrarlamamanın temel yöntem olduğu haber programlarında ve talk şovlarda mütemadiyen tekrarlandı. Fakat bu durum Gazze Savaşı’nın 2. Lübnan Savaşı’nın hemen hemen tam bir kopyası olduğu gerçeğini değiştirmeyecek.

Havadan sürekli bombardımanlarla ölüme ve yıkıma yol açarak sivil halkı terörize etmeye dönük stratejik konsept aynı. Filistinliler hiçbir surette uçaksavar silahlara sahip olmadığından beri hava saldırısı pilotlar için tehlike arz etmiyor. Gazze Şeridi’ndeki tüm hayati altyapı yok edilir ve bir iç kargaşa çıkması sağlanırsa, halkın ayaklanarak Hamas rejimini devireceği hesabı yapılıyor. Rejimin devrilmesinden sonra ise Mahmud Abbas İsrail tanklarının peşi sıra Gazze’ye girecek.

Lübnan’da bu hesap tutmadı. Tepesine bombalar yağdırılan halk, Hıristiyanlar da                                                                                                                    dahil olmak üzere Hizbullah’ın arkasına dizildi ve Nasrallah (Hizbullah lideri çev. notu) Arap dünyasının kahramanı haline geldi. Çünkü generaller kitle psikolojisinde değil, silah kullanma ve askeri bölükleri harekete geçirme konusunda uzmandır.

İsrail devlet politikasıyla çelişen Hamas ile bir anlaşma yapma alternatifi bir kenara bırakılırsa, Kassam tugaylarını durdurmak için ordu Gazze Şeridi’ni yeniden işgal etmek dışında bir yol görmüyor. Kara harekâtı başladığında, her şey Hamas savaşçılarının İsrail askerlerine karşı motivasyonuna ve yeteneklerine bağlı olacak.

El Cezire’nin Arapça yayın yapan kanalı günlerce, gecelerce insanın kanını donduran görüntüler yayınladı. Parçalanmış ceset yığınları, yerlere yayılmış düzinelerce ceset içinde sevdiklerini arayan gözü yaşlı insanlar, molozların altından genç kızını çeken bir kadın, tıbbi malzeme olmadan yaralı insanların hayatlarını kurtarmaya çalışan doktorlar… Arapça yayın yapan kardeş kanalının aksine El Cezire’nin İngilizce versiyonu ise sadece değiştirilmiş bir görüntüyü yayınlayıp, İsrail propagandası yaparak, eskiden savunduğunun tam tersine bir değişim geçirdiği için insanı hayrete bırakıyor.

İnsanlar günlerce bu korkutucu görüntüleri izliyor. Korkunç, iğrenç ve insanlıktan çıkmış İsrail düşüncesi bu görüntüler aracılığıyla insanların zihnine ebediyen kazınacak. Bir kuşak İsrail’den bütünüyle nefret edecek. Savaşın sonuçlarından biri olan ödemek zorunda kalacağımız bu bedel İsrail’de göz ardı edildi.

Fakat milyonların zihnine pasif, aşağılık, ahlaksız Arap rejimleri fikrinin kazınacağı da bir başka gerçek. Araplar tarafından bütün her şeyin ötesinde bir başka gerçek daha göze çarpıyor: Utanç duvarı. (Gazze’yi dış dünyaya kapayan sınır kastediliyor çev. notu)

Korkunç acılar içinde kıvranan Gazze’deki 1.5 milyon Arap için dünyaya açılan tek yer İsrail’in hâkim olmadığı Mısır sınırıdır. Yaşamı sürdürmek için gerekli gıda maddeleri ve yaralıları kurtaracak tıbbi malzemeler ancak oradan gelebilir. Cerrahlar yaralıları narkozsuz ameliyat ederken, tıbbi malzemelerin Gazze’ye girebileceği tek yolu Mısır ordusu kapattı.

Arap dünyasının her tarafında bir uçtan bir uca Nasrallah’ın kelimeleri yankılanıyor. Mısır liderleri bu insanlık suçuna ortaklık ediyor, Filistin halkını parçalamak isteyen “Siyonist düşmanla” işbirliği yapıyor. Yalnızca Mübarek değil, Suudi Arabistan kralından Filistin Devlet Başkanı’na kadar Arap dünyasının diğer liderleri de bu insanlık suçuna ortaklık ediyor. Arap dünyasının her tarafındaki gösterileri izleyen ortalama bir Arap, liderlerinin en iyi ihtimalle gülünç ve en kötü ihtimalle aşağılık işbirlikçiler olduğu izlenimine rahatlıkla kapılabilir.

Bu saldırının tarihsel sonuçları olacaktır. Arap ulusçuluğu fikri aşılanmış bütün laik Arap liderler kuşağı, Cemal Abdülnasır, Hafız Esat ve Yaser Arafat’ın halefleri tarih sahnesinin dışında kalacaktır. Arap dünyasında yaşayacak tek siyasi alternatif İslami fundamentalizm ideolojisi olacak.

Tarih İsrail’in laik Arap ulusçularıyla barış yapma fırsatını kaçırdığını yazacak. Tarih, Arap dünyasında birbirine benzeyen İslami köktenciliğin ve binleri peşinden sürükleyen Hamas’ın yükselişine tanıklık edebilir.

* Uri Avnery Almanya doğumlu İsrailli sol kanat bir barış aktivisti, gazeteci. Hâlâ Gush Shalom (Barış Bloku) örgütünün önde gelen isimlerinden birisi.

 

Çevirenler:

Ertuğrul Akgün - Recep Akgün http://zope.gush-shalom.org/index_en.html’den  kısaltılarak çevrildi.