Işık Öğütçü’nün hazırladığı ‘Eşe Dosta Selam-Mektuplar’ kitabı 1933’ten 1970’e kadar babası Orhan Kemal’in yazdığı ve ona yazılan mektupları içeriyor. Öğütçü, bu kitapla araştırmacıların işini kolaylaştırdığı kadar, büyük iş de çıkarmış oluyor

Geçici hamal, ölümsüz yazar

MAZLUM VESEK

“İş buldum. Sicilimin üstündeki yazıyı aynen şuraya alıyorum: TC-Münakalat (Ulaştırma) Vekaleti-Devlet Demir Yolları İşletme Umum Müdürlüğü, Adana Şehir İstasyon- Muvakkat (Geçici) Hamal. Sıra Numarası 1049-…”

Orhan Kemal, Mayıs 1944’te Kemal Sülker’e nisan ayında bulduğu işi ve durumu mektupta böyle tarif eder. Sonrasına sirayet eden hüzünde bir meydan okuma da vardır. Şöyle yazar Orhan Kemal, “Yukarıdaki resmi yazıyı taşıyan mavi zarfı hayatımın yegâne namuslu vesikası olarak saklayacağım. Asli hamal bile değilim, muvakkat hamal.” (S.151)

Orhan Kemal, bu mektubu yazdığında 30 yaşındadır ve bir kitabı bile basılmış değildir. Şüphesiz O, hep alın teriyle geçindi ve kol gücünden başka bir şeyi olmayan insanlarla yan yana durdu. O ‘istihdam dosyası’nda yazılı olanları gururla savundu. Ancak O, bu ülkenin halklarına ve kültürüne ‘geçici hamallık’ vesikasından çok daha güçlü bir miras olarak, 50’den fazla roman ve öykü kitabının yanı sıra, gazetecilik, senaristlik, tiyatro oyunları alanında da sayısız eser bıraktı.

Peki O. Kemal’i her türlü baskıya, yokluğa, acıya rağmen üretmekte ısrar etmesine neden olan hayat bağı neydi? ‘Eşe Dosta Selam’ kitabı sanırım bu soruya hatırı sayılır bir cevap veriyor.

Işık Öğütçü’nün hazırladığı ‘Mektuplar’ kitabı Öğütçü’nün 10 yılı aşkın araştırmasının sonucu. ‘Eşe Dosta Selam-Mektuplar’ kitabı 1933’ten 1970’e kadar Orhan Kemal’in yazdığı ve ona yazılan mektupları içeriyor. Öğütçü, bu kitapla araştırmacıların işini kolaylaştırdığı kadar, büyük iş de çıkarmış oluyor. Kemal’in mektuplaşmalarıyla ilgili belgeler bugüne kadar sınırlıydı. Fikret Otyam, Kemal Sülker gibi birkaç ismin ortaya koydukları dışında bir yazışma yoktu. Öğütçü, Kemal’in ailesi dâhil çevresindeki birçok kişinin mektuplarını okuyucuyla buluşturmakla aslında edebiyat dünyasını meşgul edecek bir çalışma sunmuş oluyor.

Kitap, Kemal’in babası Abdülkadir Kemali (Öğütçü) Bey’in mektubuyla başlıyor. Doğrusu Kemali Bey, ezelden beri dikkatimi çeken bir kişilikti. Hakkında çokça okudum ve yazdım. Ancak, evladına mektup yazan babayı gecici-hamal-olumsuz-yazar-712224-1.okumak ayrı bir keyifti. Oğluna sürekli umut aşılayan ve henüz Orhan Kemal olmamış oğlu Raşit’e İbn-i Haldun okumasını öneren bir baba.

Nazım Hikmet’le Orhan Kemal’in yazışmaları farklı kaynaklarda yer almıştı. Ancak, Öğütçü’nün çalışmasında yer alanlar 1940’ların Türkiye’sinde nasıl bir edebi ve devrimci dayanışma yaşandığını görmek açısından çarpıcıdır. Açıkçası N. Hikmet-O. Kemal mektuplaşması film olmayı hak eden bir belgeler hazinesidir. Orhan Kemal Nazım Hikmet’le üç buçuk yıl Bursa Cezaevi’nde kaldıktan sonra tahliye olur. Bu dostluk sona ermez. İçeride sadece yazmakla değil dokuma tezgahıyla da meşgul olan Nazım, genç öğrencisinin her türlü sıkıntısıyla ilgilenmeye devam eder.

Ayrıca, O. Kemal’in edebiyat dünyasına girme çabası, en çok da kitaplarını bastırma gayreti gerçekten ülkemizin en değerli kalemlerinden birinin neler çektiğini görmek açısından Hikmet’le yazışmaları çarpıcıdır.

Kitapta, N. Hikmet Okulu’nun başka öğrencilerine de rastlıyoruz. Kemal Tahir bunlardan biri. İki yazar adayının görüş alışverişi ve tartışmalardaki nezaketli hararet iki Nazım öğrencisinin üretme çabasını ortaya koyuyor. K. Tahir’in, edebi ve politik olarak özellikle 1960’lardan sonra çok farklı bir noktaya geldiğini düşündüğümüzde ve yazınsal olarak O. Kemal’le yaptıkları tartışmalara baktığımızda aslında bu iki yazı ustasının arasındaki ilişkinin ayrı bir araştırma konusu olabileceğini söylemek mümkün.

Her biri ayrı bir değerde olan, Samim Kocagöz, Attila İlhan, Orhan Asena, Rasih Nuri İleri, İlhan Berk, Mehmet Fuat, Fakir Baykurt, Yaşar Kemal gibi isimlerin de yazışmaları da çalışmada yer alıyor.

O. Kemal, 50 yıl önce aramızdan ayrıldı. Devrimciliği nedeniyle ona ‘asli hamallığı’ bile hak görmeyenlerle yazarak hesaplaştı. Şimdi bile onun kitaplarını gençlerin elinde görüyorsak bu hesaplaşmadan onun adına dosya hazırlayan zabit kâtiplerinin mi yoksa O. Kemal’in mi galip geldiğini görmek zor olmasa gerek. Edebiyatımızın geçici hamalı ölümsüz bir yazar olarak yoluna devam ediyor.