Eğitim Danışmanı Özeren, YKS sonuçlarını değerlendirdi: “Barınma ihtiyacı nedeniyle İstanbul’dan kaçan Ankara ve Anadolu’yu tercih etti. Gençler tıp, diş hekimliği yerine bilgisayar, endüstri mühendisliğine daha fazla ilgi gösterdi”.

Geçim sıkıntısı YKS’ye yansıdı
Fotoğraf: Depo Photos

Semra KARDEŞOĞLU

Üniversite yerleştirme sonuçları beraberinde birçok tartışma başlığı ve veriyi de getirdi. Tıp, diş hekimliği, hukuk gibi bölümlere ilginin azalması, iktisat bölümüne olan ilginin artması gibi dikkat çeken sayısız veri ortada. Sonuçlar ekonomide yaşanan kriz ve işsizlik sorununun da bir yansıması gibi. Yıllardır eğitim danışmanı yapan, binlerce öğrenciye üniversiteye giriş döneminde tercih danışmanlığı yapan Nur Erdem Özeren ile konuştuk.

YKS yerleştirme sonuçları bize ne gösterdi? Ülkenin durumunu okumak açısından ne tür veriler ortaya çıktı? Gençler hangi alanlara daha fazla ilgi göstermiş ya da neden vazgeçmiş?

Birincisi öğrenciler ileride yurtdışında çalışmaya karar verirlerse kendilerine güçlük çıkarmayacak bölümleri tercih etti, sorunlu olanlardan uzaklaştı. Hukuk, tıp, öğretmenlik gibi programlara talep bir şekilde yavaş yavaş azalıyor, puanların düştüğünü görüyoruz. Bu bölümlerin yurtdışında yapılması kolay değil. Gençler artık Türkiye'de bir gelecek göremiyor, işsizlik var. Bir başka sonuç, okumak için bir başka şehre gitme oranlarının azalmış olması. Çünkü Türkiye'nin bir şehrinde düzen kurmak, özel bir yurda yerleşmek, ev tutmak çok maliyetli şeyler. Sadece büyükşehirlerde değil, Edirne'de de özel bir yurdun aylığı 10 bin lira. Bu nedenle şehir değişikliklerinin azaldığını insanların kendi şehirlerinde alternatif bölümlere girmeye çalıştığını görüyoruz. Bir başka ekonomik etki de vakıf üniversitelerinde belli ücretlerin üstündeki programlara girme oranının azaldığını görüyoruz.

Gençler hangi alanlara daha fazla ilgi göstermiş ya da neden vazgeçmiş?

Son iki-üç yıldır bilgisayar, yazılım mühendisliği gibi bölümlere ilgi var. Endüstri mühendisliği, matematik, matematik mühendisliği, yönetim bilişim sistemleri gibi bölümlere talep arttı. Yani ‘Matematiğe gireyim, buradan devam ederim’ diyor. Devlette iş yapılabilecek programlara ilgi ise azaldı. Örneğin, sosyal hizmette patlama vardı, öğretmenliklerde de. Bir ara iki yıllık ya da 4 yıllık sağlık programlarından mezun olup devlette çalışmak garanti olarak görülüyordu. Şimdi atanmıyorlar. Atansalar da Türkiye'deki çalışma şartlarının güçleşmesi de sağlık programlarına ilgiyi azalttı. Elbette kontenjan politikalarında da çok ciddi sorunlar var.

Nur Erdem Özeren

EĞİTİMLİLERİN ALIM GÜCÜ DÜŞÜRÜLÜYOR

Tıp fakülteleri genelde ilk 100’e, ilk 1000’e giren öğrencilerin tercihiydi. Bu ilgi düştü. Neden? Bir de ‘tıpta boş kontenjan var’ denildi. Nerede bu boş kontenjanlar daha çok?

Tıp fakültelerinde az da olsa boş kontenjan var. ‘Nasıl olsa tıp fakültesine öğrenciler gelir’ düşüncesiyle bazı vakıf üniversiteleri fiyatta çok ‘cesur’ oldu. Yani ‘Tıp olsun, taştan olsun, kaç para gerekiyorsa veririz’ deme durumu bitti. Ayrıca taban başarı sıraları geçen yıl düşmeye başladı. Bu yıl da devam etti. Doktorların alım gücü eskisi kadar yüksek değil. Son 10-15 yıldır uygulanan politikalarla, alınan kararlarla eğitimli insanların kazançlarının ve satın alma güçlerinin günden güne düşürüldüğü bir dönemi yaşıyoruz. Mesleğin itibarı da düşürülüyor, insanlar sokakta ‘Artık doktor dövebiliyoruz’ diye övünebiliyor. Tıp yerine daha rahat iş ortamı bulabileceği alanlara yöneliyor. Eskiden ‘Elinde altın bilezik olsun, tıp oku’ diyen ailelerin de oranı da azalmaya başladı. Aynı sıralamadaki öğrenci, artık mühendisliklerdeki alternatiflere yönelmeye başladı. Bundan 7-8 sene önce 12 bin tıp fakültesi kontenjanı vardı. Dönemin Sağlık Bakanı, ‘Biz bunu 2023’e kadar kademeli olarak 10 bine düşüreceğiz. Bunu yapmazsak doktor fazlası olacak’ dedi. Yıl 2023, tıp fakültesi kontenjanları 19 bine dayandı. Şu an yurtdışına giden genç doktorların sayısı az değil. Ama yine de atanamayan doktorları konuşabiliriz yakın gelecekte.

BARINMA SORUNU İSTANBUL’DAN KAÇIRDI

Birçok bölümün İstanbul’da puanı düşerken Ankara ve bölge illerde yükselmiş. Neden?

Öğrenci bazı bölümler için şehir değiştirmiyor. Şimdi siz mimarlık bölümünü, hukuk bölümünü, tıp bölümünü ister büyük bir şehirde okuyun, ister küçük şehirde okuyun. Alacağınız diploma ve alacağınız eğitimin sonunda yapacağınız şey, çok değişmeyebiliyor. Bu nedenle ucuza yaşayabileceği bir şehirde okuması daha kolay. O yüzden de Anadolu’ya talep artarken İstanbul'da düştü.

DİĞERLERİNDEN AYRILAN 50 ÜNİVERSİTE VAR

Bunun dışında başka neden yok mu?

Var tabii. Vakıf veya devlet diye ayırmadan söylüyorum, Türkiye'de 200 üniversite var gibi gözüküyor. Gerçekten uluslararası alanda rekabet edebilen 10 tane üniversitemiz var, gidilmeye değer 20 üniversitemiz daha var. Hani olur bir şekilde işe yarar diyebileceğimiz bir 20 üniversitemiz daha var. Geri kalan 150 üniversitemizden hangisine gittiğiniz, ne diploması aldığınız fark etmeyecek. Ne akademisyen kalitesi anlamında ne de sağladığı öğrenme ortamı anlamında. Aslında mezuniyet sonrasında çok da ciddi bir katkı yaratmadığını aileler ve çocuklar da görüyor. Bunu gördükleri için zaten iki yıl önce baraj kaldırıldı. Çünkü artık öğrencilerin üniversiteden ve eğitimden beklentisi azalmaya başladı.

Gençler istediği ve sevdiği bölümde okusun diyoruz. Ama başlarında işsizlik problemi var. Gençlerin tercihinde bu endişe çok baskın mı gelmiş?

Hiçbir bölümün artık iş garantisi kalmadı. Üniversite eğitimi almanın katma değeri azaldı. Ben burada sadece ilgi görmesi gereken ve ama gösterilmeyen birkaç bölüm hakkında bilgi paylaşayım…

TURİZM PROGRAMLARI: Turizmde iyi eğitimli birinin müdür olması için sadece 5-10 sene yeterli. Bu işi kaliteli yapan insanlara tüm dünyada gerçekten ihtiyaç var. Ama tercih edilmiyor hâlâ. En çok boş kalan bölümlerden.

GAZETECİLİK VE MEDYA: Türk Dil Edebiyatı, gazetecilik, yeni medya, grafik tasarım, görsel iletişim, video prodüksiyon, sinema, televizyon, animasyon ve benzeri... Bakın bunlara geleneksel medya üzerinden bakılıyor oysa bu sektör her geçen gün dijitalleşiyor. Ve dijitalleşirken gelir modelleri artıyor. Ve şirketler video prodüksiyona, içerik üretimine, tasarımına para vermeye başlıyor.

LOJİSTİK VE ULUSLARARASI TİCARET: Salgınla birlikte bunun ne kadar önemli olduğunu anladık. Ama Türkiye'de iki yıllık dış ticaret ve lojistik bölümleri var. Türkçe okutuluyor. Bu programı Türkçe okuduğunuzda mezuniyetinizde ilerleyemezsiniz. Ama yabancı dil bilen bir lojistikçi iseniz dünyanın her yerinde size hep ihtiyaç olacak.  Uluslararası ticaret tüm dünyada çok büyüdü. Ama kimsenin ilk tercihi değil.

İKTİSAT-İŞLETME: İşletme, ekonomi. Bunlar da veri yazılım tarafına giriş olmasaydı bu bölümleri hâlâ talep olmayacaktı. Bu yıl var. Oysa 15 kişi de 10 bin kişi de çalıştıran şirketin işletme ve ekonomi mezununa ihtiyacı var. İşsizliğin olduğu görüldüğünde kaçılıyor. Şimdi hukuktaki işsizliği gören ekonomiye, işletmeye kaymaya başladı.

PSİKOLOJİ: Psikoloji deyince yalnızca klinik psikoloji ve terapi geliyor herkesin aklına. Oysa psikoloji mezunlarının yüzde sekseni insanı temel alan davranış bilimiyle ilgili farklı bir sürü alanda çalışıyor. Şimdi bu bilgi yayıldıkça psikoloji talebi yavaş yavaş bu taraflara kaymaya başladı. Klinik dışında örgütsel endüstriyel, sosyal psikoloji, spor psikolojisi gibi farklı alanlara kaymaya başladılar. Bu mühendislik için de mimarlık için de aynı. Herkes son üç-dört yıldan beri inşaat mühendisliği ve mimarlığa gitmekten imtina ediyor. Neden? İnşaat sektörü Türkiye'de bitti diye. Bitmedi, bir ara fazlasıyla balonlaştırılmış bir dönem yaşanıyordu, o bitti.

ÇOCUK GELİŞİMİ-AŞÇILIK: Diğer taraftan, iki yıllık bölümlerde de sağlığı hariç tutuyorum. O tamamen belli bir dönemin politikasıydı ve herkes iş garantisi var diye gitmişti. Çocuk gelişimi, grafik tasarım, kimya üretimi, makine, elektrik mezunlarına ihtiyaç var.  Ayrıca tüm küçük şehirlerde zanaatkar olduğunuzda para kazanmanız daha kolay. Bir su tesisatçısı örneğin.

5 YILDA AVUKAT SAYISI İKİ KATINA ÇIKACAK

Daha önce ilgi gören hukuk bölümüne bakalım. Bundan yalnızca 10 15 yıl önce Türkiye'de 20 bin civarında avukat vardı. Bugün 100 binin üzerinde avukatımız var. 20 bine yakın hukuk fakültesi kontenjanımız vardı. Şu an hukuk fakültesi öğrencileri ve yeni mezun stajyerlerinin toplam sayısı mevcut avukatlarla aynı. Yani beş yıl içinde Türkiye'deki avukat sayısı, iki katına çıkacak. Dolayısıyla hukukta iş garantisi kalmadı. Hukukun, sadece diplomasını almanın itibarı diye bir şey de kalmadı.

***

KADIN KONTENJANI SEÇİM YATIRIMI 

Kadınlara kontenjan ayrılmasıyla ve çok düşük puanlarla Boğaziçi, ODTÜ fizik bölümüne girdiler. Adaletsiz mi bu durum?

34 yaş üstü kadınlar için ayrılan kontenjan binlerce değil. Ama tabii ki Boğaziçi, ODTÜ, İTÜ gibi okulların fizik vb. bölümleri olunca daha fazla dikkat çekti. Sıralama barajı da yok. Bazı öğrencilere pozitif ayrımcılık doğası gereği normal. Örneğin okul birincisi. Derslerde iyi ama sınavda düşük performans gösterdiyse YÖK “Ben sana ayrı yer açıyorum” diyor. Aynısı depremzede gençler için bu sene için vardı. 34 yaş üstünde ise farklı bir durum var. Herhangi bir mağduriyet yok orada. Yani depremzedenin bir mağduriyeti var. Siz 34 yaş üstü kadın diye Boğaziçi fiziğe, ODTÜ fiziğe girme imkânı verdiğinizde orayı girer ama mezun olamaz. 35 yaş üstü her yıl zaten 2 3 bin kişi giriyor üniversitelere. Yani girmek isteyen çok da mağdur değildi. Biz sadece yine bir başka popülist politikayla seçim dönemi olduğu için “Kadınlara üniversite hakkı tanıyoruz” diyerek böyle bir şey yapıldı.

DEPREMZEDE ADAYLARA HAKSIZLIK

Bir şunu eklemeliyim depremzedelere kontenjanlarda haksızlık yapıldı. Onlara sadece vakıf üniversitelerinde ve tam burslu kontenjanlarda yer açıldı. 

Bir de sadece deprem bölgesindeki devlet okullarında yer açıldı. Yani o öğrenciler deprem bölgesi dışındaki devlet üniversitelerinde herhangi bir kontenjana giremediler.