Üniversitelerde uzaktan eğitim kararını BirGün’e değerlendiren eğitim uzmanları, “Yükseköğretimde yalnızca 1,5 yıl yüz yüze eğitim almış çocuklar yetişecek. Gençliği kendi ellerimizle yok ediyoruz” dedi.

Geleceğimizi yok etmeyin
Beyazıt Kampusu’nde öğrenciler üniversitelerin kapatılıp uzaktan eğitime geçilmesini proteso etti.

Mustafa BİLDİRCİN

Türkiye’de AKP iktidarları döneminde hemen her krizin ardından ilk vazgeçilen şey eğitim oldu. Uzaktan eğitim modelinin teknik altyapı eksikliği ve bölgeler arası sosyoekonomik eşitsizlikler nedeniyle uygulanabilir olmadığı Covid-19 salgını sürecinde ortaya konulurken 6 Şubat’ta yaşanan depremin ardından üniversitelere yönelik yine uzaktan eğitim kararı çıktı. Uzmanlar, milyonlarca öğrencinin pandemi sürecinde eğitimden uzak kaldığını belirterek, “Bu karar ile eğitimden mahrum bir jenerasyon üniversite mezunu olacak” değerlendirmesinde bulundu.


Kahramanmaraş merkezli depremlerin ardından açığa çıkan organizasyonsuzluk, hemen her alanda etkisini gösterdi. Depremzedelere yeterli sayıda çadır ulaştıramayan, barınma sorununa çözüm getiremeyen iktidar, çözümü üniversiteleri uzaktan eğitime geçirerek KYK yurtlarını boşaltmakta buldu. Uzmanlar, sonuçları düşünülmeden alınan kararın uzun vadede büyük zararları olacağını belirtti.

UYGULANABİLİR DEĞİL

Eğitim Uzmanı Salim Ünsal, depremin yarattığı travmanın en kolay kampus ortamındaki arkadaşlık ile aşılabileceğini söyledi. Türkiye’nin uzaktan eğitim karnesinin kırıklarla dolu olduğuna dikkati çeken Ünsal, “Evet eğitimde, ‘Uzaktan eğitim’ diye bir model vardır ancak geçmiş deneyimlerimiz bu modelin ülkemizde uygulanabilir olmadığını bize gösterdi” diye konuştu.

Ünsal, üniversite öğrencilerinin pandemide kötü bir eğitim sürecinden geçtiğinin altını çizerek, şunları kaydetti:

“Çok sayıda üniversiteli, dört yıllık yükseköğreniminin neredeyse iki yılını uzaktan eğitimle geçirdi. Salgında, aralarında uygulamalı eğitim alınması gereken bölümlerin de olduğu çok sayıda bölümde uygulamalı eğitimler gerçekleştirilemedi. Yalnızca teknik bölümler değil, saha ve laboratuvar çalışmalarına ihtiyaç duyulan birçok bölüm var. Uzaktan eğitim argümanlarıyla buralarda eğitimin sürdürülebilmesi mümkün değil. Zaten biz uzaktan eğitim yoluyla bir gelişme kaydedemediğimizi pandemide gördük.

Öte yandan, depremden doğrudan etkilenen kentlerdeki öğrencilerin de eğitimlerine devam etmesi gerekiyor. KYK yurtları illa ki kullanılacaksa deprem bölgelerinden çıkarılan öğrencilerin eğitimlerini başka kentlerde sürdürebilmesi için kullanılmalı. Ayrıca sormak gerekiyor, deprem bölgelerinde çocuklar hangi teknoloji, hangi teçhizat ile dersleri takip edecek?

İMKAN SAĞLANMALI

Depremden doğrudan etkilenmeyen öğrenciler ile afet bölgelerindeki öğrencileri aynı kabul etmek de doğru değil. Afet bölgelerindeki yükseköğretime ortaöğretimde olduğu gibi bir süre ara verilebilir. Oradaki öğrencilere başka kentlerdeki üniversitelere yatay geçiş imkanı verilebilir. Bu karar yeniden gözden geçirilmeli ve bir şekilde üniversite eğitim sürdürülmeli.”

Eğitim Uzmanı Ali Taştan ise ilk feda edilen alanın hep eğitim olduğunu vurguladı. Türkiye’deki eğitimsizliğin sonucunun çok acı şekilde yaşandığını belirten Taştan, “2019 yılından bu yana önce salgın sonra deprem nedeniyle neredeyse sürekli uzaktan eğitim yapılıyor. 2019 yılında üniversiteye giren çocuklarımız sadece 1,5 yıl yüz yüze eğitim almış olacaklar” ifadesini kullandı.

Yüzbinlerce eğitimsiz müteahhitin olduğu Türkiye’de, uzaktan eğitim nedeniyle yeni eğitimsiz müteahhitlerin orta çıkacağını kaydeden Taştan, sözlerini şöyle sürdürdü: “Uygulamalı eğitim görmeyen mühendis, mimar, öğretmen ortaya çıkaracak. Tüm eğitim kademelerinde deprem bölgesi de dahil yüz yüze eğitime derhal başlanmalı. Konteyner okullar kurulmalı ve devlet tüm gücü ile çocuklarımıza sahip çıkmalıdır. Aksi halde önümüzdeki yıllarda yine eğitimsizliğimizin acısı karşımıza çıkacaktır. Kamu misafirhaneleri, oteller boş dururken neden yurtlara göz dikiliyor? Gençlerimizin geleceğini kendi ellerimizle yok ediyoruz.

LGS KALDIRILMALI

Ayrıca çocuklarımızı sıralamaktan başka hiçbir işe yaramayan LGS derhal kaldırılmalı. Eğitim sisteminde çocuklarımızın ilgi, istek ve yeteneklerini öne çıkaracak programlar uygulanmalı. Bunu yapmadığımız sürece akademik ve sosyal başarı sağlanamaz. Okul çocuklarımızın stresten uzaklaştığı eğlenceli alanlar olmalı. Sadece eğitim-öğretim yeri değil hem öğrenciler hem de öğretmenler için adeta bir terapi merkezidir. Sosyalleşerek, paylaşarak, acıları azaltmanın, mutlulukları çoğaltmanın, birlikten kuvvet doğar ilkesinin önemini yaparak yaşayarak öğrenme yeridir.”