Geleceğin mirası: Ekolojik borç
Fotoğraf: AA

Hakan YURDANUR

Her yanımız borçlarla kaplanmış durumda. İnsanlar insanlara, devletler devletlere borçlu. Fakat en önemlisi insanlık toptan doğaya borçlu! Doğanın bir yılda ürettiğini insanlar beş, altı ayda tüketiyor ve borç her geçen gün artıyor. Bugün yaşayan toplumlar gezegendeki ekolojik bütünü daha fazla yok etmeden gelecek nesillere miras olarak bırakabilecekler mi? Böyle giderse mirasın borç şeklinde bırakılacağı gayet net.

Ekolojik borcun yaratıcısı ile bu borcun ödeyeni farklıdır. Bu fark kendisini Dünyanın sahibi olarak gören küçük azınlığın geri kalan büyük çoğunluğa ve doğanın tamamına uyguladığı ekonomik, siyasal ve ekolojik baskı ve yıkımların sonucu oluşuyor. Gelecek kuşakları hiç gelmeyecekmiş, kendisini de hiç gitmeyecekmiş gibi gören küçük azınlık borç faturasını sürekli artırıyor.

Borcun azaltılması anlamında bireysel çabalar gerekli fakat yeterli değildir. Toplumsal düzeyde önlemler, eylemler, örgütlenmeler ortaya konmalı. Borç ve zaman arasındaki sıkı ilişki göz önüne alındığında harekete geçmenin aciliyeti sürekli anlatılmalı, bir araya gelmenin önemi vurgulanmalı. Bir araya geliş ekolojik borçla birlikte siyasal borç faturasını da indirecektir. Çünkü bu ikili birbirlerinden asla ayrılamaz.

Sermayenin sınırsız ve sürekli büyüme isteği onu yeni alanlar bulmaya, daha fazla kâr elde etmeye zorlar. Motosiklete binmek gibidir kapitalizmin işleyişi. Sürekli ileriye gitmek, onun için de gaz kesmemek zorunda. Yavaşlar veya durursa devrilir. Onun için hızla yol almak durumunda. Hızla yol alabilmek için de yeni yollar keşfetmek, işgal etmek, yok etmek zorunda. Bu yol alış sürecinde sermaye ile doğa sık sık karşı karşıya gelir. Sermaye, doğanın tüm varlıklarını kendi lehine çeker. Sermaye büyüdükçe borç da büyür.

Borç faturasının üzerindeki ilk kalem oldukça tanıdık; iklim krizleri. İklim krizi özünde gökyüzünün özelleştirilmesidir. Önce toprağın altı, sonra üstü, en sonunda da gökyüzü… Özelleştirme, bize ait olanı bizden alıp, bize karşı kullanmaktır. Özelleştirme sosyal hakların metalaşması, parasal ilişkilere indirgenmesi, içinin boşaltılarak yok edilmesidir. Özelleştirme, toplum ve doğanın ortak alanlarının işgal edilmesidir.

İklim krizlerinin en belirgin unsuru küresel ısınma. Biliyoruz ki kapitalizm ısıtmadan var olamaz. Motosikletin hareketi için ısınması ve ısıtması şart. Bugün atmosferdeki karbondioksit salınım miktarı en makul seviyelere indirilse bile yaşanabilir boyuta tekrar dönülmesi en az yetmiş, seksen yılı alacakmış. Bu uzun sürenin katlanarak arttığını ve mirasa eklendiğini unutmamak gerekli.

Bugünkü borç olduğu gibi devredilirse ödenmesi imkânsız halde. O halde borcun azaltılması bizim yapacaklarımızla doğru orantılı. Uygarlık ile kuraklık arasındaki ciddi ilişkiler bu uygarlık altında borcun nasıl yükseldiğinin önemli bir göstergesi. Tüm bunların karşısında sermayedar kârlarım eriyeceğine buzullar erisin diyebiliyor!

Vakitlice hareket etmezsek geriye kurtarılacak pek bir şey kalmayacak. Borcun son ödeme tarihi geldi!