Geleneksel Haikunun sesi Bahri Ömeroğlu: Doğa insanla özleşince sanat ortaya çıkar

Nuray Salman

Geleneksel haiku felsefesini modern şiirin teknik yönüyle de birleştirerek aslını yaşatmak derdinde olduğunu hissettirdi ‘Ham Toprak.’ Yazar Bahri Ömeroğlu ile dünyadaki en kısa şiir biçimi özelliğine sahip olan Japon Edebiyatı şiir türü haikuyu konuştuk.

Doğa, insan ve şiir yolculuğuna nasıl başladınız?

Sanırım 1968’de L. Sami Akalın’ın Varlık Yayınları’ndan çıkan ‘Japon Şiiri’ adlı kitabı edindiğimde ilk haikularla da orada tanıştım diyebilirim. Sonrasında günümüze gelinceye kadar onlarca, yüzlerce, binlerce haiku okudum-yazdım ya da yazdığımı sandım. Geçmişe göre günümüzde haiku hakkındaki bilgilere ulaşmak kolay olsa da haiku yazmanın güçlüğünü öğrendim geçen zaman içinde. İkinci bir dili bilmemenin sıkıntısını yaşadım öğrendikçe. Şimdilerde suyu kaynağından içmenin tadı bambaşka bir duygu benim için.

Neden haiku?

Benim için haiku, yazmaktan çok okuma sanatıdır diyebilirim. Her haikunun bir görsel imgesi olduğu kanısıyla ucundan köşesinden küçücük atıl kâğıtlara çizimler de yapmaya başladım. Her bir çizim de zamanla iyi yönde dönüşerek tıpkı haiku gibi bir üst basamağa taşıdı beni. Ve böylece doğadan edindiğim izlenimleri kendimi kendimle donatarak okuyarak-çizerek günümüze kadar emekleyerek gelmeye çalıştım.

Ham Toprak, haiku felsefesinin özünde var olan yüzeysel anlatımlardan uzaklaşmak fikrine de sadık kalıyor mu?

Doğa bağırmaz gösterir sadece. Her haiku geçmişin isli-puslu anılarından olduğu kadar da doğanın kendi içindeki döngüsünden beslenir. Suyun damlaları gibi kirlenerek-beslenmek-temizlenmek tekrar kirlenmek yolu ilk seçeneğim oldu zamanla. Öncesinde çok aceleci yazdıkça kolaya kaçtığımı fark ettim. Bu da bana zamanla daha duru ve yalın haikuları bulup çıkarmama yaradı. Bir kuyumcu titizliğiyle önümdeki sözcükleri doğanın bana gösterdiği ya da sunduğu görselliği işleyip takıyı son haline getirmeye çalıştım.