George Floyd kararı ardından
Alexis Karteron-Ric Simmons
Akademisyen Alexis Karteron ve Ric Simmons, eski polis memuru Derek Chauvin’in, George Floyd cinayeti davasında suçlu bulunmasını değerlendirdiler. Duruşma salonunun dışında kararı bekleyen binlerce insan sevinç yaşadı, kiliseler çanlarını çaldı. Davaya bakan Minnesota başsavcısı, “Adalet sözcüğünü kullanmayacağım, adalet için hasarın giderilmesi gerekir. Fakat sorumluların hesap verdiğini söyleyebilirim” dedi.
Irk, Duruşmaya Konu Olmadı
Alexis Karteron, Rutgers Üniversitesi
Derek Chauvin davası sonuçlandı fakat George Floyd’un trajik ölümüne benzer ölümlerin tekrar yaşanmaması için mücadele yeni başlıyor. Geçtiğimiz sene tepkilerini ifade etmek için sokağa dökülen milyonlarca insanın aklında ırk olgusu vardı. İnsanlar, siyah olmayan birinin yaşananları asla anlayamayacağını düşünüyordu.
Fakat davada ırk olgusunun üzerinde neredeyse hiç durulmadı.
Buna şaşırmamalı çünkü ceza hukuku sistemimiz ırk olgusunu sistematik olarak görmezden geliyor. Medeni haklar avukatı olarak, New York polisinin ‘durdur ve ara’ programını ırkçı olması gerekçesiyle yargıya taşıdığımda, polis biriminin temel savunması anayasanın dördüncü maddesine dayandırılıyordu. Polisin yolda yürüyen birini durdurmada yalnızca ‘makul şüpheye’ göre hareket edebileceği söyleniyordu. Polisi gördüğünde yolunu değiştiren biri de tabii makul şüphe başlığı altında değerlendirilebilir. Halbuki gözlem yeteneği olan herkes buradaki toplumsal dinamiklerin ırk olgusuyla birçok yönden ilintili olduğunu anlayabilir.
Amerikan polisinin en ivedi sorunları, halen ırk ile ilgili. Kimine göre Amerika’da polis gücünün köle devriyelerinden evrilmiş olması ve on yıllardır süren reform çabalarının sonuçsuz kalması Amerikan polis gücünün onarılamaz olduğunu gösteriyor ve tek çözüm polis gücünün ‘bütçesinin kesilmesi.’ Bazıları ise güç kullanımına dair politikaların sıkılaştırılması, hesap verebilirliğin güçlendirilmesinin yeterli olacağını düşünüyor. George Floyd Adalet Genelgesi de buna bir örnek.
George Floyd’unkine benzer bir ölümün tekrar yaşanmaması için herkes farklı çözümler deneyecek. Hatta kimileri hiçbir şey yapmayacak. Ancak bu konuda ilerleme kaydetmek Amerika’nın ırk meselesiyle bir bütün olarak ilgilenmesi gerek. Hukuk sistemimiz bunu başarmaktan aciz.
Bu Dava Neden Farklıydı?
Ric Simmons, Ohio Eyalet Üniversitesi
Chauvin davasından çıkan kararlar şaşırtıcı değil fakat alışıldık da değil. Çünkü geçmişte polisin öldürücü güç kullandığı vakalarda davaların cezasızlık ile sonuçlandığını gördük, bilhassa kurban siyah ise.
İddia makamının birçok durumda davayı isteksizce yürüttüğünü gördük. Savcılar ve polis memurları gündelik olarak yakın çalışma ilişkisi içindeler. Bu da savcıları kolluk kuvvetlerine ılımlı yaklaşma eğilimine sokuyor. Chauvin davasında ise başsavcının davaya hazırlanırken ve davayı yürütürken müthiş bir emek sarf ettiği, aynı zamanda bolca kaynak ayırdığı açık. Dava savcılarına destek olmaları için sürece iki harici avukatı da dahil etti. Bunlardan biri medeni haklar alanında oldukça yetkin bir avukattı.
Suçlanan polis memurları genelde meslektaşlarının destekleyici ifadeleri ile de aklanabileceklerini, hareketlerinin neden meşru görülmesi gerektiğini açıklayabileceklerini düşünüyorlar. Bu defa böyle olmadı. Söz alan tüm polis memurları Chauvin’in aleyhinde konuştu.
Son olarak, polislerin işledikleri cinayetler genelde cezasız kalıyor çünkü jüri üyeleri eğitimli bir polis memurunun anlık kararını düşünüyor, memurun yaşamının o an tehlike altında olabileceğini zihninde canlandırıyor ve neticede bu anlık kararın önüne kendi yargısını koymakta isteksiz kalıyor. Polis şiddetini lanetleyen eylemlere rağmen ABD’de kolluk kuvvetleri halen güçlü toplumsal desteğe sahip. Kısa süre önce yapılan bir ankete göre toplumun yalnızca yüzde 18’lik bir bölümü ‘polisin bütçesi kesilsin’ hareketini destekliyor.
Davada Chauvin kendi can güvenliğinin tehlikede olduğuna dair bir kanıt sunamadı, hareketlerinin tehdit karşısında ‘içgüdüsel’ tepkiler şeklinde değerlendirilebileceğini de gösteremedi. George Flloyd bu memurun acımasız müdahalesini meşru kılacak bir harekette bulunmamıştı ve savcıların sundukları güçlü kanıtlar da 12 jüri üyesinin bu yönde karar almasına imkan tanıdı.
Çeviren: Fatih Kıyman
Kaynak: The Conversation