Bütün bu kurmaca örneklerden anlaşılabileceği gibi, toplumsal düzenin olduğu biçimiyle sürmesi için tonla yalana gereksinim duyulur. Ancak yalancı toplumdan dürüst topluma geçiş kurumlar için olduğu kadar rahatına, huzuruna, düzenine düşkün hiç kimse için de kolay olmayacaktır.

Gerçek ötesinin toplumsal istemi

Meriç Kırmızı - Ondokuz Mayıs Üniversitesi, Fen Edebiyat Fakültesi

Ralph Keyes (2019) Hakikat Sonrası Çağ: Günümüz Dünyasında Yalancılık ve Aldatma adlı kitabında en başta ABD olmak üzere, birçok toplumda genelin benimsediği toplumsal bir değer olduğu varsayılan dürüstlüğün d’sinin kalmamasını kendine dert edinip, gerçeklik sonrası dönemi bütün ayrıntısıyla inceliyor. Yalanla ilgili çeşitli psikolojik araştırmaların bulgularını aktarıp, gerçek yaşamdan tanınmış kişilerden örnekler vererek, insanların yalan söylediklerini artık ayırt edemeyecek ölçüde yalan söylemeyi içselleştirdiklerini gösteriyor. Keyes’in kitabıyla iyice kavramsallaşan “gerçek ötesi” 2016’dan Oxford Sözlükleri’nce yılın sözcüğü olarak seçilmeden önce, Steve Tesich adlı bir oyun yazarı ilk olarak sözcüğü bir magazin yazısında kullanıyor (Flood 2016; Keyes, 2019, s. 22).

Keyes çalışmasında gerçek-ötesi çağın nasıl ortaya çıktığını, neden yalancılığın günümüz toplumlarında bu denli yaygınlaştığını irdeliyor. Ona göre yalan söylemenin eğlence, kandırmaktan zevk alma, serüvencilik, denetim sağlama gibi farklı gerekçeleri olabilir. Bunun gibi gerekçelerle insanlar hem özel yaşamlarında, hem de kamusal alanda yalan söyleyip duruyorlar ve bundan çok az suçluluk duyuyorlar, çünkü her zaman yalanları için haklı bir açıklamaları oluyor. Keyes bu kitabıyla gerçek ötesi çağda yalanın normalleştirilmesi durumunu saptayıp, sorunsallaştırıyor. Yalan söyleme eğilimini özel ilişkilerde, psikiyatride, yasal alanda, siyasette, akademide, medyada, baby boomer kuşağında, teknolojide gözlemleyip, gözler önüne seriyor. Kitabın son bölümlerinde yaşamın bütün alanlarını kuşatmış türden bir yalancılığın kimsenin kimseye güvenmediği kuşkucu bir topluma yol açacağı uyarısında bulunup, neden dürüst olmak gerektiğini okurlara bir kere daha anımsatıyor.

Keyes’in Hakikat Sonrası Çağ’ı kendisinin de kitabında altını çizdiği gibi, gerçeğin kendisinin sorgulanır olduğu, herkesin kendi gerçeğinin olabileceği düşüncesinin yayılıp, böylece gerçeğin görecelileştirildiği postmodern ortamda saygıdeğer bir çaba... Postmodernizmin kafa karıştırıcılığını bugün artık sorgulayan ve reddeden Keyes, Sennett ve Žižek gibi insanlar da var elbette. Yine de, Keyes’in kitabına ufak bir eleştiri olarak, yazarın yalanın arzını detaylı bir biçimde ele almış olsa da, yalan istemini yeterince dikkate almadığı söylenebilir. Örneğin, bir sosyolog işin medya, siyaset, akademi gibi kurumsal yalan üretimi boyutu denli toplumun yalana olan gereksinimini de merak edecektir --örneğin, Frankfurt Okulu da insanların neden otoriteye gereksinim duyduğunu merak edip, araştırmıştı. Keyes çalışmasında insanların gerçeği kaldıramayacakları varsayımını reddediyor ve bunu ileri süren kişi ve kurumları halkı küçümsemekle suçluyor. Gerçekten kimse aptal yerine konulmak istemez. Ancak, dürüstlükten kaçınmanın yalan söyleyen kişiler gibi karşılarındaki kişilerin de beklentilerini karşıladığı ve yalanın yalan söylenilen kişileri rahatlattığı durumlar da olabilir.

Keyes’in ustalıkla saptadığı gerçek ötesi çağ aynı zamanda bir konformizm ve umursamazlık çağıdır. İnsanlar başkalarının onlara birçok konuda yalan söylediğini sezer ve bunu zaten bildikleri ve dürüstlük beklentileri düşük olduğu için pek umursamazlar. Dürüstlükse, dokuz köyden kovulur. Aile, arkadaşlık, işyeri gibi yakın çevrelerinizde bunun basit deneylerini yapabilirsiniz. Keyes de bu durumun farkında olarak, kitabında şöyle der: “Açık yüreklilik zamanla daha da tehlikeli bir hal alır. Hatta birini ne kadar önemsiyorsak o kadar çok yalan söylediğimiz öne sürülebilir” (Keyes, 2019, s. 144). Buna kurmaca örnekler gösterebiliriz. Örneğin, Franzen’in (2018) Saflık romanında Leila adındaki bir kadın gazeteci Julian Assange gibi gerçek bilgi sızdırıcılarının romandaki kurmaca versiyonlarıyla ilgili eleştirel bir yorumunda, yetişkin olmanın kendini filtrelemek ve çirkin gerçekleri olduğu gibi başkalarına boca etmemek olduğunu söyler. Acaba, Keyes buna katılır mıydı?

Bir başka örnek olarak Ishiguro’nun (2015) masalımsı romanı Gömülü Dev’de oğullarını arama serüvenleri boyunca yaşlı ve çocuksu eşi Beatrice’e bir prenses gibi davranan, centilmen Axl romanın beklenmedik sonunda eşine karşı kusursuz, içinde en ufak bir kuşku barındırmayan sevgi sınamasını aşamayarak, eşiyle oğullarına ulaşmak için bir nehri geçebilme hakkını yitirir. Oysa anlatı boyunca Axl’ın onca sevecenlik gösterdiği eşini sevmiyor olabileceğinden bir an bile kuşku duymayız. Belki Axl bu gerçeği kendisine bile söyleyememiştir. Bu sonuca karşın, Axl’ın dürüst olmayan sevgisi bizce değerinden bir şey yitirmez, hatta daha dokunaklı bir anlam kazanır. İçten gelmese de, özenilmiş ve yıllar boyu üzerine titrenmiş bir sevgidir onunkisi çünkü. Keyes de böyle bir sevgi yalanı karşısında Axl’ı içtenlikle bağışlar mıydı?

Son bir örnek olarak, Östlund’un (2014) Türkçeye anlamsız bir biçimde Turist diye çevrilmiş, ama doğru çevirisi “Zorlayıcı Neden” (mücbir sebep) olabilecek filminde çağdaş bir evlilik ilişkisinde yalanın açığa çıkması durumuna odaklanılır. Filmde Ebba ve Tomas çocuklarıyla Fransız Alplerinde bir kayak tatiline giderler. Burada zorlayıcı neden olarak yapay bir çığ denetimden çıkar ve günlük güneşlik bir terasta kahvaltı eden aile bireyleri ve diğer müşterilerin üzerine doğru bütün hızıyla gelir. Tomas kendi canının derdine düşünce, eşi Ebba ve küçük çocuklarını olduğu gibi terasta bırakarak kaçar. Bu beklenmedik olay, eşlerin güven ilişkisini zedeler ve bütün tatil keyiflerini kaçırır. Filmin olayı izleyen bölümü boyunca eşler ve çocuklar arasındaki sözsüz bir düelloyu izleriz.

Bu Kuzey anlatısında olgun, sorumluluk sahibi bir kadın olan Ebba’nın kendisine ve çocuklarına sevgi ve sorumluluk duyguları beslemesi beklenen bir eş inancının gerçekte karşılıksız olduğu ortaya çıkmıştır. Filmin başındaki fotoğraf çekiminde pahalı bir kayak tatilindeki mutlu aile sahneleri koca bir yalana dönüşür. Ailenin bu yalanla yüzleşmesi çok acılı ve güç olacaktır. Filmin sonlarında mutlu aile yalanını yeniden kurmak için, zeki bir kadın olan Ebba yeni bir kahraman erkek, eş ve baba yalanı kurgulayıp, sahneler ve kocasına rolünü oynatır ki sarsılmış aile düzenleri sağlanabilsin. Östlund’un filmini değerli kılan bize ataerkinin yalancılığını göstermesidir.

Bütün bu kurmaca örneklerden anlaşılabileceği gibi, toplumsal düzenin olduğu biçimiyle sürmesi için tonla yalana gereksinim duyulur. Keyes’in yalancılığa büsbütün karşı çıkmasının gerekçesi de bu olmalı; dürüst bir toplum yaratmak için, önce yalancı toplumu açığa çıkarmak gerekir. Ancak yalancı toplumdan dürüst topluma geçiş kurumlar için olduğu kadar rahatına, huzuruna, düzenine düşkün hiç kimse için de kolay olmayacaktır.

Kaynaklar

Flood, A. (2016). ‘Post-truth’ named word of the year by Oxford Dictionaries. The Guardian, https://www.theguardian.com/books/2016/nov/15/post-truth-named-word-of-the-year-by-oxford-dictionaries
Franzen, J. (2018). Saflık (Çev. E. Serdan). İstanbul: Sel Yayıncılık.
Ishiguro, K. (2015). Gömülü Dev (Çev. R. Hakmen). İstanbul: Yapı Kredi Yayınları.
Keyes, R. (2019). Hakikat Sonrası Çağ: Günümüz Dünyasında Yalancılık ve Aldatma (2. baskı, Çev. D. Özçetin). İzmir: Tudem Yayın Grubu.
Östlund, R. (yönetmen) (2014). Force Majeure (Sinema Filmi). İsveç: BLS Business Location Südtirol-Alto Adige, Beofilm, Centre National du Cinéma et de L’image Animée (CNC).

cukurda-defineci-avi-540867-1.