Düşünün biyoloji, tıp okuyacak bir öğrenci evrim hakkında bilgi sahibi olmak için üniversiteyi bekleyecek. Sadece fen bilimleri okuyanlar için değil, sosyal bilimler açısından da kıymetli olan evrimi, akademik seviyeye gelen bir öğrenci bilmeyecek. Ama cihat bilecek! Çünkü cihat bilmeyen matematik bilmiş ne fayda!

Gerçekleri gizleyen sistem

Gaye Usluer - Prof. Dr., CHP Milletvekili, Meclis Eğitim Komisyonu Üyesi

Ben bir tıp doktoruyum. Milletvekili olduğumda daha çok kendi alanımda, yani sağlık alanında çalışmalar yapmam beklendi. Kendi alanımda çalışmak belki daha kolay olabilirdi fakat akademisyen kimliğimin de etkisiyle ve de ülkedeki en temel sorunun eğitim sorunu olduğu bilinciyle eğitim alanında çalışmalar yapmaya karar verdim. Meclis’in Milli Eğitim Komisyonu Cumhuriyet Halk Partisi grubunun sözcüsü oldum. Ben, milletvekili olmadan önce de söylenecek çok şey vardı fakat bu söylenecekler zamanla azalacağına gün geçtikçe arttı. Şimdi sorun, içinden çıkılmaz bir halde.

2017 eğitim yılını değerlendireceğim fakat bunu iktidarın hükmünü sürdürdüğü 16 yıldan bağımsız incelemek eksik olacağından kısaca şunları söylemek gerek; AKP iktidarı bugün eğitim alanında bu kadar bocalıyorsa en büyük nedeni FETÖ ile yapmış olduğu işbirliğidir. Eğitimin “E”sinden anlamamaları, ellerine yüzlerine bulaştırmaları, akşamdan sabaha sistem değiştirmeleri de bu alanı tamamen FETÖ’ye bırakmış olmalarının göstergesi. O zamanın 'Fetullah Hoca Efendi’si eğitimi kendi istediği şekilde yani ülkenin temeline dinamit döşeyerek şekillendirmişti. Bizler o zaman da şimdiki gibi cemaatlere teslim edilen bir Milli Eğitim olamaz derken, onlar Türkçe Olimpiyatları'nda birilerine hasretlerini dile getiriyorlardı gözyaşları içinde. Bugün gelinen nokta; çalınan KPSS, ALES ve daha birçok alanda sınav soruları! Yani asılında çalınan insanların hakkı, gençlerimizin geleceğiydi!

Bu TEOG nerden çıktı yahu?
Bu yıl da, her yıl olduğu gibi büyük bir kaos ile başladı eğitim öğretim yılı. Birileri kalktı bir yerde “Bu TEOG nedir yahu?” dedi, birden TEOG sınavının kaldırıldığını öğrendik Eğitim Bakanı'mız İsmet Yılmaz ile birlikte! Bu üzücü, yani Sayın Bakan'ımız adına da üzülüyorum gerçekten. Onun da iradesinin burada bir önem arz etmediğini anlıyoruz. Geçen yılın sonunda müfredat değişikliği tartışmaları başlamış ve sürerken, şimdi bir de “TEOG yerine ne gelecek?” sorusu insanların kafasını kurcalıyor.

Öğrenciler, veliler endişeli bir bekleyişe terk edildi. Düşünün, okulların açılmasından sadece iki gün önce sınav sisteminin değiştiğini öğrenen öğrenci kaygılanmaz mı? TEOG yerine gelecek olan sistem ise kendi beceriksizliklerini itiraf niteliğinde. Bu sistemde, onların deyimi ile “nitelikli- niteliksiz” okullar var. Bunların içinden nitelikli okullar sınav yapacak! Geri kalanlar evine yakın olan okula gidecek. Peki, çok güzel de evine yakın okulların niteliksiz olduğunu siz kendiniz söylüyorsunuz. Üstelik bu okulların büyük bir kısmı imam hatip okulları. İmam hatip okullarına gitmek istemeyen çocuklar ne yapacak? Bu çocuklar imam ya da hatip olmak istemiyorlarsa ne olacaklar? Malum, her 5 imam hatipliden sadece 1’i üniversitelerin lisans programına girebildi. Bu da gösteriyor ki sizin eğitim bütçenizin en büyük payını ayırdığınız imam hatip liseleri niteliksiz okullarınız arasında! Özel okullar sınav yapmayacak dediler, isteyen okul sınavsız alacak dediler fakat Anadolu’daki öğrencilerin özel okulların sınavına gelip gelemeyeceği, velilerin çocuklarını göndermek istedikleri okulun yakınına taşınıp taşınmayacağı gibi pek çok soru gündeme geldi. Bu soru işaretleri henüz noktalanmadan 22 gün sonra sistem yine değişti ve sınavın 6 dersten 90 soruyu içereceği, öğrencilerin yalnızca 8. sınıfın müfredatından sorumlu olacağı duyuruldu. 22 gün! Yapboz tahtası haline getirdiler derken boşuna demiyoruz!

Üniversiteye giriş sistemi değişti
2017’nin incilerinden biri de üniversiteye giriş sistemindeki değişiklik. TEOG şoku geçmeden üniversiteye giriş sınavının değiştiği açıklandı. Ayrıca birçok köklü üniversitenin de statüsü değişti. Sınava hazırlananlar başta olmak üzere eğitim gören neredeyse tüm çocukların ve velilerin kafası fena karıştı. Özetle zaten kaygılı olan bir güruhu daha da büyük bir kaygılı güruh haline getirdiler!

7 yıldır uygulanan Yükseköğretime Geçiş Sınavı (YGS) ile Lisans Yerleştirme Sınavı (LYS) kaldırıldı. Yüksek Öğretim Kurumları Sınavı (YKS) getirildi. Bu YKS de 1 ay içinde tam 5 kere ‘güncellendi’. Benim en son bildiğim, eski sistemde iki sınav (YGS ve LYS) toplamda 5 günde altı oturumda yapılıyordu. YKS ise iki günde üç oturumda tamamlanacak. Öğrenciler önce TYT’ye (Temel Yeterlilik Testi) girecek. Bu teste 120 sorudan oluşan Türkçe, Temel Matematik, Fen Bilimleri ve Sosyal Bilimler olmak üzere 120 soruyu yanıtlayacak. YGS’den farklı olarak tek bir puan türü olacak. Bunun dışında bir “güncelleme” daha yapmışlarsa kaçırmış olabilirim çünkü bu hıza yetişmek zor! Güncelleme deyip meseleyi hafifletmeye çalışmam, inanın utancımdandır!

Zifiri karanlıkta yollara düşen çocuklar!
Eğitimin ilk kademesi olan anaokulu için bu yıl yapılan değişiklik okula başlama saatlerinde yaşandı. Bakanlık talimatı ile valilikler okula başlama saatlerini değiştirdi. Değişimin gerekçesi malumunuz erken okula başlama nedeniyle çocukların karşılaştıkları zorluklar. Çocuk okula gittiğinde zifiri karanlık olduğu için doğal olarak korkuyor. Kış saati uygulamasına geçilmesi yönünde Danıştay kararına karşın Bakanlar Kurulu, inatla kış saati uygulanmayacağını söyledi ve çocuklar yine zifiri karanlıkta yollara düşürüldü!

1 ayda 180 bin görüş değerlendirildi!
MEB, önceki yılsonunda duyurduğu ve üzerinde çalıştığı yeni öğretim programlarının taslağını 2017’nin başlangıcında duyurdu. Hazırlanan taslak öğretim programları 1 ay süreyle askıya çıkarıldı. Bu sürede de Bakanlık, internet üzerinden 180 binin üzerinde görüş ve öneriyi değerlendirdiğini ve hatta sunulan katkılardan faydalandığını ifade etti. İşin ilginç iki yanı var; 180 binin üzerinde görüş 1 ay gibi kısa bir sürede nasıl bir değerlendirmeye tabi tutuldu? Ve nasıl bir değerlendirme yapılmış ki hükümetin yanında yer alan sendika dışında hiçbir sendika, dernek veya bireysel öneri bu müfredata ufacık da olsa sirayet etmiyor?

gercekleri-gizleyen-sistem-407834-1.

Evrim teorisi kalktı
Müfredata cihat, muamelat ve ukubat gibi çocukların bilişsel süreçlerini nasıl etkileyeceği konusunda ciddi şüphelerin olduğu konular eklendi. Sayın Bakan’ın nazarında çocuklar bu konuları algılayabiliyor, fakat aynı çocuklar evrim teorisini algılamakta güçlük çekiyorlar. Bu yüzden evrim “zaten bir teori” olduğu için üniversitede okutulmak üzere müfredattan çıkartılıyor! Düşünün biyoloji, tıp okuyacak bir öğrenci evrim hakkında bilgi sahibi olmak için üniversiteyi bekleyecek. Sadece fen bilimleri okuyanlar için değil, sosyal bilimler açısından da kıymetli olan evrimi, akademik seviyeye gelen bir öğrenci bilmeyecek. Ama cihat bilecek! Çünkü cihat bilmeyen matematik bilmiş ne fayda! Bu adım, çok net bir biçimde laik ve bilimsel eğitime yapılmış bir darbedir!

Öğretmenlere performans değerlendirmesi
Gelelim öğretmelere yapılan sürprizlere; eğitimde kaliteyi artırmak için müthiş bir yöntem geliştirdi Bakanlık. Şöyle ki; öğretmenler için performans değerlendirme sistemi getirildi! Bu sayede öğretmenlerin ihtiyaçlarını belirleyeceklermiş! Öğretmenleri daha nasıl alaşağı ederiz bunun derdindeler. Böyle kutsal bir meslek ancak bu kadar ayaklar altın alınır! Biz, bir meslek yasası çıksın diye uğraşıyoruz ama hükümet hem öğretmenlerin itibarını yerle bir ediyor hem de çalışma ortamlarında iş barışını bozacak uygulamalar getiriyor!

Öğretmen değil ama rehber öğretmen
Bu yılın şapkadan çıkan komikliklerinden biri de “Milli Eğitim Bakanlığı Rehberlik Hizmetleri Yönetmeliği” işgüzarlığı. Yönetmelikle “Rehberlik ve Psikolojik Danışma” hizmetleri ‘Rehberlik’ hizmetleriyle sınırlandırılmış, “Rehberlik ve Psikolojik Danışma” öğretmenlerinin öğrencilere psikolojik danışma hizmeti vermesine olanak tanıyan bütün kurallar yürürlükten kaldırılmış. Bu hangi akla hizmettir? Bunun altında art niyet aramak, kötü niyetlilik midir şimdi?

2017’de tüm öğretmen atamaları sözleşmeli
2016 yılının sonlarına doğru sözleşmeli öğretmenlik yeniden getirildi ve bu konu üzerine hem komisyonda hem mecliste çok tartıştık. Milli Eğitim Bakanlığı kimse Doğu’da görev yapmıyor diye bu düzenlemeyi getirdiğini ifade etti. Fakat bu sorunun çözümü böyle olmaz! Doğu’ya, Güneydoğu’ya gitmek istemeyen öğretmenin, doktorun, polisin vs. her ne meslekten olursa olsun, hiç kimsenin hakkını ipotek altına alamaz devlet. Devletin görevi aksine güvence sağlamaktır. Bakın yine söylüyorum doktorların bir meslek yasası varsa öğretmenlerin de olmak zorundadır! Siz Doğu ve Güneydoğu’nun geri kalmışlık sorununu çözmek için önce memleketin her yerine eşit fırsat sunun! Bunları söylerken bir de baktık 2017 yılında öğretmen atamalarının tamamı sözleşmeli olarak yapıldı. Sözleşmeli öğretmenlerin eş ve özür durumuna göre tayin hakkının olmaması ve diğer özlük haklarının olmaması da nur topu gibi bir sorun olarak önümüze koyuldu!

2017’de kamu bütçesinin daha düşük kısmı eğitime
Yakın zamanda Meclis’te 2018 MEB bütçesi üzerine konuşma yaptım.Üzülerek söylüyorum, 2017 bütçesi 2018’den daha fazlaydı. Biz geçen sene bu bütçeyle eğitimde ilerleme kaydedemeyiz etmeyin, eylemeyin derken bu yıl 2017’ye göre daha düşük bir bütçe ayrıldı eğitime. Şöyle açıklayayım; Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası (TMEB) bütçe ödeneğinin merkezi yönetim bütçesine oranı 2010’dan (%9,84) 2016’ya (%13,38) kadar sürekli artmışken, 2017’de %13,18’e düştü ve 2017’de kamu bütçesinin daha düşük bir oranı MEB’e ayrıldı. Bu, bugün geldiğimiz tabloyu özetliyor işte. Bu durumda öğrencinin bütün yükü velinin sırtında!

ALES sorularının çalındığını öğrendik
Bir sabah uyandık ve öğrendik ki 2005 ile 2013 yılları arasındaki tüm Akademik Personel ve Lisansüstü Eğitimi Giriş Sınavı (ALES) soruları çalınmış. Bu ne demek? ‘Yardımcı doçent’ ve ‘doçent’ unvanlı akademisyenler dahil 20 bin şüpheli var! Bu binlerce hırsız ve niteliksiz kişi, bizim akademilerimizi işgal etmiş durumda! Bu hırsızlar akademide fakat bizim çok değerli hocalarımız ihraç edildiler. Öyle ki bazı üniversitelerde kürsüler kapatıldı! Bu durumda şunu söyleyebiliriz: Üniversitelerde parmakla gösterilecek kadar akademisyen kaldı. Üniversiteler bu hırsız ve darbeci zihniyet tarafından ele geçirildi! Bir ülkenin geleceği ile böyle oynadılar!

Ve en büyük sorun!
2017 yılının sadece ilk beş ayında eğitim alanında 182’den fazla cinsel istismar vakası yaşandı. Dehşet içinde duyduğumuz haberlere tepki göstermemize bile sorun çıkaran bir iktidar var kaşımızda. Elbette ki çocuklarımızı'Bir kereden bir şey olmaz’cılara bırakmayacağız! Bu yazıyı yazmadan saatler öncesinde bir istismar vakası daha yaşandı! Bu kez Dikili’de! Bu zihniyet, okullarda çocuklarımızın ensesindeyken bize rahat uyku yok! Sosyal medya paylaşımları sebebiyle aylardır içerde tutulan gazeteciler var bu ülkede fakat aynı sosyal medyada sapkın fikirlerini paylaşan sözde öğretmenler, çocuklarımızın diri diri yanmasına neden olan idareciler, mülki amirler gereken cezayı almadıkça bizim içimizdeki yangın bitmeyecek! 2017, AKP iktidarının eğitimi yerle bir ettiği bir yıl oldu. Ben 2017’de şehir şehir, mahalle mahalle gezip velilerle, öğretmelerle, öğrencilerle bir araya gelip mücadeleyi büyütme yollarını konuştum. 2018’de de gerekirse kapı kapı gezip anlatacağım. Bu mücadelede omuz omuza yürüdüğümüz eğitim sendikalarımız Eğitim Sen, Eğitim-İş, Türk Eğitim-Sen ve Anadolu Eğitim-Sen’e, Laik ve Bilimsel Eğitim platformuna, araştırmaları ile bizi bilgilendiren Eğitim Reformu Girişimi’ne ve katkı sunan tüm topluluk ve bireylere selam ediyorum! Mücadelemiz kazanana kadar sürecek!