Geçmiş yazılarda fütürizm ve  Meyerhold üzerinden ikili okumalar yapmıştım…  Antonin Artaud  ve  vahşet tiyatrosunu yazmadan önce

Geçmiş yazılarda fütürizm ve  Meyerhold üzerinden ikili okumalar yapmıştım…  Antonin Artaud  ve  vahşet tiyatrosunu yazmadan önce belki dönemi, gerçeküstü salınışları gözden geçirmek gerekir.
Birinci Dünya Savaşı sırasında ve sonrasında dada ile başlayan yeni bir sanat arayışı savaş sonrasında sürrealizm akımını oluşturmuştur.
Dadaizm gerçekçi sanat anlayışına alaylı bir karşı çıkıştır. Akımın sözcüsü şair Tristan Tzara’nın bulduğu iki hecelik “da-da” sözcüğü başka bir dilde kekelemedir. 1916-1920 yılları arasında yedi bildirge sunan dadaizm, savaşan dünyaya karşı duyulan kuşkuyu, inançsızlığı dile getirir. Yöntemi, tasarlanmış çılgınlık, düzensizlik ve uyumsuzluk olarak tanımlanan gürültülü gösterilerde, bütün yerleşik değer yargılarına, akıl, sağduyu ve edep ölçülerine saldırılmıştır. Bu gösteriler, söyleşilerden, şiir okumalarından, kısa oyunlardan oluşmakta, seyirciye öfkeyle yaklaşılarak, alışılmış düşünme biçimlerinin sarsılmasına çalışılmaktadır. Amaç düşüncenin uyuşukluktan kurtarılması, şaşkınlık yaratılmasıdır. Madem ki dünya çığırından çıkmıştır, ona en uygun sanat, uyumsuz ve kuralsız olacak, bir kaosu dile getirecektir.
Dadaizm, fütürizmin savaş hayranlığına karşı olmakla beraber, eşzamanlı anlatım tekniğini ve farklı anlatım araçlarını bir arada kullanması bakımından fütürizmin yönteminden yararlanır. Gösteriler, Fransa ve Almanya’da hem ilgi çekmiş hem de skandal yaratmıştır. Tiyatro gösterileri çoğu zaman kavga ile son bulmuştur. Dadaizm yönelimine uygun olarak, kendi kendisini de yıkmakla sonuca gitmiştir.
Dadaizmin tüm ölçüleri ve değerleri yadsımasına karşın, sürrealizm yadsınanın yerine konacak olanın arayışı içerisindedir. André Breton sürrealizmin ilk bildirgesini 1924’te yayımlar.
Yaşamın anlamsızlığı ve günün sanatının yetersizliği karşısında, görünen gerçeğe sırtını dönerek mutlak olanı ruhun derinliklerinde arar. Sürrealizm öncelikle bir başkaldırıyı, bir yadsımayı dile getirmiştir. İnsanı bağımlı kılan makineleşmeye, otomatizme öfkeyle karşı çıkar.
Sürrealist yazarlara göre, toplumun yüzeydeki uyumu düzmece bir uyumdur; ikiyüzlülüğü maskelemektedir. Aslında dünya çıldırmıştır. Savaş bir saçmalıktır, yokluktur; gene de insan savaşa susamıştır. Bunun için insanın kendisini alışılmış bağlardan kurtarması gerekir. Yaşama başka açıdan bakmalı, düşünceyi canlandırmalıdır. İnsanın mutlak özünü bulabilmek için dış gerçeklerden kurtulmalıdır.
İnsan karmaşık bir bütündür. Bilinçdışının parçalı, kopuklu, tutarsız imgelerinin ardına düşerek çelişik ve tutarsız gibi görünenin ardındaki bütünlüğe ulaşmaya çalışır, insan kendi korkunç iç gerçeği ile yüz yüze gelmeli, bastırılmış istekleri bilinçlendirerek kişiliğini genişletmeli, bilincin ussal yapısı ile bilinçaltının düşsel ve karmaşık yapısını birbirine bağlayıp bütünlüğe kavuşturmalıdır. Düşüncenin özgürleşmesi ve ruhsal gücün yeniden elde edilmesi için bu zor görevi üstlenmek gerekir. Ancak bu süreçten sonra düşünce gerçeğe sıçratılabilecek, gerçek ve düş evrenlerini kapsayan yepyeni bir felsefi tavra ulaşacaktır.
Gerçeküstü bakış,  çevresine, alışkanlıklarına koşullu, kalıplaşmış değer yargılarının tutsağı olan insan kavramını yıkarak yeni insanı biçimlerken, yeni toplum düşüncesini de geliştirmiştir. Tıpkı, yasak, günah, ayıp korkusunun birey tarafından aşılması gibi, sınıf ayrımı kavramı da ortadan kaldırılmalıdır.
Gerçeküstücülüğün tekniği, gizli beni, doğanın gizli isteğini, derindeki gerçeği dile getirmek için sözcükleri gelişigüzel kullanmak, çağrışımlardan yararlanmak, paranoyak, benmerkezci çarpıtmalar yapmak, sık sık değişen, birbirine karışan birbiri içinde eriyen görüntüler ve biçimlerle imge sarsıntısı yaratmak, böylece özgür fantezinin tartışılmaz gücüne inanılmasını sağlamaktır.
Alfred Jarry’nin, ‘Kral Übü’ adlı oyunu özde ve biçimde alışılmış tüm değerleri alt üst ederek şaşkınlık yaratmıştır. Sürrealist tiyatronun görüntü dilinin ortak özelliği, zamanın ve mekânın mantık bağını koparması, sahnede şekilleri bozması, çarpıtması, değiştirmesidir. Jean Cocteau’nun denemeleri bulunmaktadır. Bununla beraber sürrealist akım tiyatro türünde fazla etkin olmamıştır. Bu akımın uzantısı olarak en önemli görüşleri ileri süren ve tiyatro düşüncesinde bir aşama gerçekleştiren yazar ve kuramcı Antonin Artaud’dur.