GETT: Viviane Amsalem’in Boşanma Davası | Muhtemel hikâyemiz

Aysun GEZEN  

Bu İsrail yapımı filmi ilk izlediğimde Viviane’in içine itildiği ağır cenderenin yükü üstüme çökmüştü. Bir de üstüne hayatın her alanında adımları hızlandırılan dinselleştirme politikalarını durdurup, laikliği kazanamazsak “başımıza geleceklerin” ağır yükü çöktü.  

2014 yapımı filmde Viviane 15 yaşında bir çocukken, katı dini kurallara göre yaşayan ailesi tarafından “evlendirilmişti”. Evlilik adı altında çocuk istismarıydı yani. 20 seneyi aşkın evliliğinde 4 çocuğu da kendisiyle birlikte büyütmüştü. Evliliğinde şiddetin  farklı türünlerie maruz kalmış, yok sayılmış, ihtiyaçları görmezden gelinmiş ve “evin” ihtiyaçlarına indirgenmiş, iradesi hiçleştirilmiş bir kadın Viviane. Üstelik avukatının tabiriyle "profan" bir kadın, dinin kurallarına göre yaşamak istemiyor. Ancak “hayat işte, bir bakmışsın evlenmişsin” cümlesinde saklı olduğu gibi iradesi hiçe sayılarak içine itildiği bu mutsuz yaşamdan özgürleşmesinin tek yolu da tıpkı evliliği gibi, dini kurallara göre düzenlenen ve sadece kocanın vermeye yetkili olduğu boşanma belgesini (Gett) alabilmesidir. 

Elisha (Viviane’in evli olduğu erkek) boşanmak istemez, dini mahkemedeki duruşmalara gelmez. Dini esaslara, kutsal kitaba dayandırılan evlilik “zorunluluğu” ve erkeği önceleyen kurallarla birlikte hahamlar her defasında uzlaşma kararı verir. Viviane’i evliliğini kurtarmak için o eve dönmeye zorlar ve boşanmak için bir gerekçe isterler. Çünkü Viviane’in o eve dönmek istememesi ve yaşadığı farklı şiddet biçimleri boşanmak için yeterli değildir. Şiddet salt fiziksel şiddete indirgenir.  

Oysa Viviane’in şahidi olan abisi “cehennem ateşi kadar yakıcıydı” der evlilikleri için. Komşu ise ailedeki katı cinsiyetçi iş bölümünü faş eden sözler kaçırır ağzından; evde yaşadığı korku ve uğradığı şiddetten küçük bir kesit yaşanır duruşma salonunda; ona da mutlu bir evliliğinin sırrının kocaya itaat olduğu öğretilmiştir. Viviane ise o anlattıkça çektiği acıları tekrar yaşar. Yargılanan Viviane’in ve avukatının da hayat tarzıdır aslında. 5 yıl geçmiştir ve nihayet Elisha, Gett’i vermeyi kabul eder. Viviane’in dua eder gibi açmak durumunda olduğu ellerine bir lütuf gibi Gett’i bırakacakken belge ile başkasıyla evliliğine izin vereceği hatırlatıldığında yine vazgeçer. Viviane’den şantajla bunun sözünü alıp öyle verir Gett’i. Boşanmak isteyen kadınları öldürmeye varan bu sahiplik kibri, kadınların boşanabildikleri durumda bile hayatlarına ipotek koymak isteyen erkek aklın tezahürüdür; özgürlüğün kadınlar için anlamını asla kavrayamaz. 

Medeni yasanın ve aslen laikliğin topyekün saldırı altında olduğu, üç kuruş nafakaya göz dikildiği, boşanmanın erkekler lehine kolaylaştırılırken, kadınların daha fazla şiddete maruz bırakılacağı arabuluculuk cenderesine sıkıştırmak istendiği böylesi kritik bir dönemde, haklarımızı ve hayatımızı düzenleyen kuralların dinselleştirilmesinin sonuçlarının bir ön izlemesi gibidir Viviane Amsalem’in boşanma davası. 

Dini esaslara göre düzenlenen evlilik ve boşanma, Viviane’i ne eski hayatına dönmek istediği ne de yeni bir hayat kurabildiği belirsizlik mıntıkasına hapsederek bütün bir boşanma sürecini şiddete, tahakküm kurma çabasına dönüştürmüştür. 

Haklarımıza yönelik saldırılar ve dini referanslarla yeni bir hukuk yaratma çabası ataerkinin karanlığını koyulaştıracak; kadınları itiraz edilmesi mümkün olmayan o belirsizlik mıntıkalarına hapsedip kişiliksizleştirecek, özne olmaktan çıkaracak. Laikliği kazanmak işte bunun için önemli. Viviane’in yaşadığı cehennem ateşi değil de kararlı direnişi olsun bizim hikâyemiz!