Bahadır Grammeşin anısına Ankara Haziran Emek Forumunun Gezi’nin yıldönümünde düzenlediği panelde, bilimsel ve laik eğitim tartışıldı

Gezi’nin yıldönümünde Bahadır’ın anısına: Bilimsel ve laik eğitimin alternatifi yok

BirGün Ankara

Gezi Parkı eylemlerinin başlangıcı kabul edilen 31 Mayıs 2013’ün ikinci yıldönümü, Ankara’da Birleşik Haziran Hareketi Emek Forumunun düzenlediği panelle anımsandı. 31 Mayıs Paneli, 9 Mayıs’ta İstanbul Kadıköy’de öldürülen ÖDP ve Birleşik Haziran Hareketi Sarıyer Meclisi üyesi Bahadır Grammeşin ile Gezi Parkı eylemleri sırasında yaşamını yitirenlerin anısına düzenlendi. Prof. Dr. Korkut Boratav’ın açılış konuşmasını gerçekleştirdiği Laik, Bilimsel Eğitim Mücadelesi başlıklı panelde Ankara Üniversitesi öğretim görevlisi Fevziye Sayılan, ODTÜ öğretim görevlisi Mustafa Şen, CHP Tunceli Milletvekili Hüseyin Aygün ve BirGün yazarı Ünal Özmen konuştu.

‘MÜCADELE SİYASAL İSLAM'LA'
Açılış konuşmasını yapan Boratav, “İddiaya göre yüzde 99’u müslüman olan bir ülkede devlet din işlerinden nasıl soyutlanabilir? İki boyutu ayırmak lazım; kültürel bir olgu olarak Müslümanlık ve siyasal İslam. Siyasi bir akım olarak İslam’ın hedefleri ve programı vardır; toplumu ve devleti yeniden kendi ilkelerine göre düzenlemek ister. Bunla mücadele etmeden birlikte yaşamak bizler için mümkün değildir. Müslümanlık veya halk İslamı ise kültürel bir ögedir; toplumsal kültürün bir olgusudur, bizle birlikte yaşar” ifadelerini kullandı.

‘FASULYE DUAYLA ÇİMLENİYOR'
Hem laiklik kavramının doğuşunu hem de Anadolu’da devlet idari geleneğine laikliğin girişini tarihsel süreçten örnekler vererek aktaran Hüseyin Aygün, laikliğin yalnızca burjuva değil sosyalistler tarafından da sahiplenilmesi gerektiğini vurguladı. Laik eğitimin yoğun bakımda olduğunu söyleyen Fevziye Sayılan, “Toplumu dini vesayetten, bireyi dinin tasallutundan kurtaran modern eğitimdir. Dolayısıyla siyasal islamın talim alanı için okulları seçmesine şaşırmıyoruz” ifadeleriyle laiklik konusundaki savaşın merkezinin okullar olduğunu aktardı. Müfredat yoluyla eğitimin ideolojik içeriğinin dinselleştirildiğini belirten Sayılan, “Okul kitaplarında, ekilen fasulyenin duayla daha iyi büyüyeceği yazıyor. En önemlisi sorgulayıcı düşünce ve eleştiriel akıldır ama artık Türkiye’deki okullarda bilimsel eğitim yapılamıyor” diye konuştu.

DEVLETİN DİNİ VARLIĞI ARTIYOR
Mustafa Şen, Anayasa’da “kısıtlı” veya “sakat bir laiklik” düzenlemesi bulunmasına karşın devletin imam hatip okulları, Diyanet İşleri Başkanlığı ve zorunlu din dersleri yoluyla din alanındaki varlığını sürdürmesini, Türkiye’ye özgü bir paradoks olarak niteledi. Bu üç unsurun 1960’tan itibaren, kentleşmenin artması ve Milli Görüşün güçlenmesiyle de birlikte sürekli genişlediğini söyleyen Şen, “Dinselleştirme, emekçilerin eğitim yoluyla yükselmesinin önünü kesiyor” dedi. Ünal Özmen’se bilimsel ve laik eğitim mücadelesinde öğretmenin rolüne değindi. “Toplumun eleştirel düşünmesini, kararlarını dah bilinçli almasını istiyoruz. Yetkisini kullanırsa sistemin arzulandığı gibi işlemesini önleyebilir.”