Girdi fiyatlarındaki artış ve daralan mera alanları İstanbul’da manda yetiştiricilerini vurdu. Yem ve akaryakıt fiyatlarına gelen zamların ardından üreticiler, mandıraları bir bir kapatmaya başladı. Hâlâ yetiştiricilik yapanlar ise ya küçüleceklerini ya da kapanacaklarını söylüyor.

Girdi fiyatları yetiştiricileri vurdu: "Ya küçüleceğiz ya da kapatacağız"
Fotoğraf: ANKA

İstanbul, manda yetiştiriciliği açısından Türkiye’de ve dünyada önemli bir yere sahip. Buna karşın manda yetiştiricileri, yem ve akaryakıt fiyatlarındaki artış, mera alanlarının daralması nedeniyle olumsuz etkilendiklerini dile getiriyor.

Silivri’nin Danamandıra Mahallesi’nde yaşayan Cihat Erdoğan, ne yapacağını bilemediğini, belki şoförlük yapabileceğini ama bu yaştan sonra kimsenin kendisine iş vermeyeceğini söyledi. Üç kuşaktır manda yetiştiriciliği yaptıklarını belirten Sezai Ural ise girdi maliyetlerinin artmasının yanında mera alanlarının da giderek daraldığını belirterek, bu gidişle ya küçüleceklerini ya da mandırayı kapatacaklarını dile getirdi.

“MİLLETLE DALGA GEÇİYOR BUNLAR”

"Doğduk manda vardı, öleceğiz yine manda var; şu şartlara dayanamadık” diyerek bütün mandalarını geçen 15 Mayıs’ta sattıklarını anlatan Erdoğan, “Mesela bir çuval yem 450- 500 lira. Sütün litresi yine aynı para. Şu anda süte bir lira zam yapmışlar diye söylüyorlar. Milletle dalga geçiyor bunlar” dedi.

“PARA KAZANIYORUM DİYENİN ALNINI KARIŞLARIM”

İstanbul Damızlık Manda Yetiştiriciliği Birliği’nden manda başına yaklaşık bin lira aldıklarını belirten Erdoğan, “Onu da ikiye bölüyorlardı. 2- 3 taksitle aldık. Şartlar kötü. Şu anda ‘hayvancılıktan para kazanıyorum’ diyenin alnını karışlarım. Bakın, benim burada arpam, otum var. Bunların hepsini kendim çıkarıyorum. Kendim çıkardığım hâlde yetiştiremedik. İtalya’da bugün çoban parasının yarısını devlet veriyor” diyerek kendilerine yeterli destek verilmediğini ifade etti.

“BİR TANE MANDA ALACAĞIM, KENDİM BAKACAĞIM”

Erdoğan, mera alanlarının da bittiğine dikkat çekerek “Mandaya açıklık yer lazım. Ekiliyor. Bizim eskiden bu ormanlar tıraşlama, kırmalık oluyordu, çayır gibi oluyordu. Burası mahalle oldu şimdi. O komşu şimdi orada, ‘Of, manda kokuyor. Manda pisliğinin üzerine basacağım’ diyor ama gelip manda sütü alıyor. Bir tane manda alacağım şimdi; sağacağım, kendim bakacağım. Bir tane alacağım. Arpam, yulaf otum, çayır otum var. Şimdi yine gideceğim arpa ekmeye. Ne yapayım? Ben şimdi alışmışım. Sabah kalkıyorum, manda yok. Ben 05.00’te kalkarım, onları doyururum, altlarını temizlerim. Bir meşgaleydi bana. Çobandan önce götürürüm meraya” dedi.

“BİTMİŞ MEMLEKET, GELEN GÖTÜRÜYOR”

Hükümetin manda yetiştiricilerine yalnızca 3 bin 500 lira verdiğine dikkat çeken Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Hükümet de bizi 3 bin 500 lira maaşa talim ediyor. Başka yok. O da elektrik, su parası; tamam. Manda dedemden, babamdan kalmaydı. Bu evde hiç manda bitmedi. Şimdi biraderin çocuklarında var 100 parça filan. İkisinin de yan gelirleri var. Oralardan karşılamaya uğraşıyorlar ama onların da buralarına geldi. 4-5 kişi hep sattık. Burada önceden bin tane manda vardı. 80 mandaya düşmüştü. Ondan sonra yine 300’e çıkardık 2010 yılından bugüne kadar. Zamlar, zamlar biz dayanamaz olduk. Hilekârlar çıktı meydana. Manda sütü almadan manda yoğurdu satanlar, koyun- keçi sütü almadan koyun- keçi peynir satanlar, soya unundan sucuk yapanlar… Bitmiş memleket. Denetim yok. Gelen götürüyor, gelen götürüyor.”

“BU GİDİŞLE KÖYLERDE HAYVAN BAKILMAYACAK”

“Vallahi nereye kadar gidecek bilmiyorum, ne zaman patlayacak” diyen Cihat Erdoğan, “Geçinmeyi düşünüyorum ben. Yani para biriktirmeyi değil. Geçinecek kadar para çıkaracağım deyip bir şey yapsalar, destekleseler yeniden yaparım. Olmadı, olmadı, olmadı, olmadı. Şartlar bozuk. Şimdi traktörün deposunu dolduracağım, 3- 4 bin lira mazot. Hani para, yok para. Herkes vazgeçecek bu gidişle, köylerde hayvan bakılmayacak. Mahalle oldu zaten buraları. İstanbul’un bir mahallesiyiz şu anda burada” diyerek yaşadığı sorunlara tepki gösterdi.

“YEMLERİN BORCU VARDI, ZOR ÖDEDİM”

Mandalarının şu anda boş olan ahırını gösteren Erdoğan, “30 tane manda bağlıyordum buraya. Tertemiz kaldı. Yemleri orada kaldı. Onları bitirmeye fırsat bile kalmadı. O kadar dayanamadı. Yemlerin da borcu vardı. Zor ödedim. Şimdi hiçbir planım yok. Bir tane hayvan alacağım buraya, bağlayacağım. Onunla oyalanacağım. Şu samanın balyası 45 lira. Dalga geçiyorlar milletle. 80 liraya ot balyası” dedi.

“HEP UĞRAŞTIK TIRNAK TIRNAK”

Erdoğan, ahırdan çıkarken “Hayvanlar vardı, şenlik vardı. Hepsi darmaduman oldu. Yılların birikimi. Hep uğraştık tırnak tırnak. Buradan kaçacağım şimdi, beni kimse de kabul etmez. 50 yıllık da ağır vasıta şoförüyüm. Gideceğim, bir tarafta şoförlük yapacağım. Alırlarsa tabii, onu da yaştan vermezler araba. Ne yapalım, kısmet bu kadarmış” diyerek sözlerini tamamladı.

“MAZOT VE GÜBRE FİYATLARI DA EKLENİNCE SIKINTI YAŞADIK”

Arnavutköy’deki Baba Nakkaş Mahallesi’nde hâlen manda yetiştiriciliği yapan Sezai Ural’da 3 kuşak bu işi yaptıklarını söyledi. Yem fiyatlarında son zamanlarda ciddi bir artış olduğunu belirten Ural, “Tabii ister istemez mali olarak bizi etkiledi ama tarım ve hayvancılığı beraber yürüttüğümüz için mevcut olan işletmemizdeki, hayvanın mübayaa döneminde çıkarmamız gereken yem ve otumuzu çıkarttığımız için daha az etkilendik. Bizi etkileyen mazot ve gübre fiyatları da üstüne eklenince biraz o konuda sıkıntı yaşadık. Orta ölçekli işletmeler olduğumuzdan dolayı küçük krizlerde kriz yönetimini başarabiliyoruz” diye konuştu.

“İŞÇİ BULMA, EN BÜYÜK KORKULU RÜYAMIZ”

Derinleşen krizle birlikte sorunlarının da arttığına vurgu yapan Ural, “Geriden gelen neslin bu işi yapmaması, gençlerin bu konuda bakışının çok pozitif olmaması ve işçi bulma konusundaki sıkıntılar, en büyük korkulu rüyamız hâline geldi. Ne kadar teknolojik yatırım olsa bile insan gücüne ihtiyaç var. İnsan gücü olmadığı zaman mevcut işletmelerde küçülmeye veya kapanmaya gidiliyor. İstanbul’da olmanın artıları kadar eksileri de var. Pazar konusunda sıkıntı yaşamıyoruz ama Büyükşehir Yasası’na bağlı olan bir alanda ister istemez imar durumunda sıkıntı yaşıyoruz. Bir işletmenin gübre yönetimindeki dışkıları atma konusunda sıkıntı yaşıyoruz” sözleriyle sorunlarını anlattı.

“NÜFUS YOĞUNLUĞU BİZİ BU ALANLARDAN UZAKLAŞTIRIYOR"

Ural, mera alanlarına ilişkin de “Büyükşehir Yasası tamamen tasarrufunu aldı bazı alanlar için. Ne kadar ıslah edilse bile ister istemez büyükşehrin nüfus yoğunluğu bizi bu alanlardan uzaklaştırıyor, faydalanamıyoruz. Doğal olarak küçüleceğiz veya kapanacağız. Kapanınca birileri bırakacak, başka birileri yapacak anlamına gelir veya mandacılık zor bir iş olduğu için ‘bir zamanlar manda sütü vardı’ denilecek. Yani çok da karamsar olmak istemiyorum. Bu konuda Trakya’nın Kırklareli, Lüleburgaz tarafında da bu işi yapabilecek insanlar olsa iyi olur” dedi.

“20 SENE ÖNCE ALIM GÜCÜNÜN BİR DEĞERİ VARDI"

Arnavutköy’e 2018’de yapılan İstanbul Havalimanı’nın da mandacılığa zararını anlatan Sezai Ural, “O bölgedeki mandacılar ister istemez kapanma noktasına gidiyor. Kanal İstanbul’un adı söyleniyor ama etkisi olacaktır mutlaka. Nüfus, trafik yoğunluğunun, çevre kirliliğinin etkisi bizim aleyhimize gelişir” diye konuştu. Gelirin gideri karşılamasıyla ilgili “Çok iç açıcı değil” diyen Ural, “Bundan 20 sene önceki işletmelerde alım gücünün bir değeri vardı ama şimdi o kelimeler artık hayal oldu. Hep takla attırılarak gidiliyor. Zarar mı; hayır, zarar yok. Ben şöyle bakarım, 100 tane mandam var. Bir dahaki seneye 100 tane manda ile devam ediyorsan batıyorsun demektir. Çünkü 100 tane yavru alıyorsun, 100 tane satış yapıyorsun demektir” dedi.

“GÜNÜ KURTARMANIN DERDİNDEYİZ”

“Büyüyemediğimiz için zarar hanesine geçiyor matematiksel olarak” değerlendirmesini yapan Ural, sözlerini şöyle tamamladı:

“Keşke ‘Büyüyoruz, memnunuz, işletmemi yeniledim’ diyebilsem. Biz şimdi günü kurtarmanın derdindeyiz. Tabii pandeminin etkisiyle çok ciddi anlamda dünya krize girmişti. Olaya global olarak bakmak lazım. Amerika’da da Avrupa’da da aynı hikâye, Türkiye’de de aynı. Bugün doğal gaz, petrol, enerji ve artık gıda, çok ciddi anlamda arttı.”

(ANKA)