Google Play Store
App Store

Afganistan’dan ABD’nin çekilmesini ve Taliban’ın yönetimi ele geçirmesini değerlendiren Prof. Dr. Siret Hürsoy, göç dalgasının Batı’da korku yarattığına dikkat çekti. Prof. Dr. Hürsoy ayrıca Türkiye’nin Taliban’ı meşrulaştırmaması gerektiğini belirtti.

Göç akınından korkan Batı’da tedirginlik hâkim

Namık ALKAN

ABD’nin Afganistan’dan çekilmesinin ardından Taliban, yönetimi ele geçirdi. Taliban’ın hükümet çalışmaları sürerken ülkede ve dünyada bir dizi hareketlilik yaşanıyor. ABD’nin çekilme kararını ve Taliban’ın yönetimi ele geçirmesinin dünyadaki sonuçlarını değerlendiren Ege Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Siret Hürsoy, Batı’nın Afganistan’ın radikal İslamcı terör örgütlerinin yuvası haline gelme ihtimali ve büyük bir göç dalgası nedeniyle çok korktuğunu söyledi. Sorularımızı yanıtlayan Prof. Dr. Hürsoy, Türkiye’nin Taliban’ı tanıyarak meşrulaştırmaması gerektiğine dikkat çekti.

ABD yönetimi Afganistan’dan çekildi. Ancak yönetimi Taliban’ın ele geçirmesi dünyada tedirginliğe yol açtı. 20 yıl boyunca Afganistan’ı işgal eden ABD bugün neden çekildi?
11 Eylül 2001’de ABD’ye gerçekleştirilen terör saldırıları sonrası Afganistan’ı El-Kaide ve kendi elleri ile kurduğu Taliban’ı (Osama Bin Ladin’i koruduğu için) yok etmek amacı ile işgal etti. Ama tabii ki Orta ve Güney Batı Asya’da da hâkimiyet jeostratejik olarak ABD’nin iştahını kabartmıştı. İran'ı Doğu’dan da kuşatabilmek bu işin ayrıca başka bir boyutu. Çekilme nedenleri ilk olarak, 20 yılı aşkın bir süredir ABD’ye ciddi bir mali külfet ve askeri can kayıplarına neden olması; ikinci olarak ise bir devlet oluşturmadaki başarısızlığın sonucu.

Afganistan’ı çoğu zaman ABD’nin Vietnam’daki yenilgisine benzetildiğini göz önünde bulunduracak olursak yenilgiden çok başarısız oldu diyebiliriz. ABD dış politikasında yaptığı değişikliklerle inandırıcılığını yitirmeye başladığı gibi müttefiklerinin de güvenini yitirip artık güvenirliliğini de zedeleyecek bir noktaya geldi. Katar’da 2020 yılında ABD’nin Taliban ile yaptığı antlaşma üzerine Afganistan’dan çekileceğini duyurmasının ardından Taliban Afganistan’daki hükümet ve güvenlik güçlerini hedef almaya başlamıştı. ABD aslında bir yerde kurulan hükümeti ortada bırakarak çekildi. 300 bin hükümet kuvvetlerine karşı 75 bin Taliban elini kolunu sallayarak çatışmadan Kabil’e girdi.

Afganistan’da ABD’nin çekilip Taliban’ın yönetimi almasına Çin, Rusya, İran ve Hindistan gibi bölge ülkelerinin de onayladığı görülüyor. Neden ABD’yi değil de Taliban’ı tercih ediyorlar?
Özellikle Çin, Rusya ve İran’ın ABD’ye olan karşıtlığını düşünecek olursak ABD kontrolünde bir Afganistan’dan ziyade Taliban kontrolünde zayıf bir Afganistan’ı tercih etmektedirler. Çin ayrıca kendi ‘bir kuşak bir yol’ projesi için Afganistan’dan ABD’nin ayrılmasını büyük bir fırsat olarak görmektedir. İran ise Afganistan üzerinden bir petrol ve doğal gaz boru hatlarıyla Afganistan üzerinden Pakistan, Hindistan ve Çin’e enerji taşıyabilme fırsatını da yakalamış olabilir.

Türkiye’de bazı çevreler Taliban’ın yönetimi ele geçirmesini Kurtuluş Savaşı olarak nitelendirdi ve Atatürk benzetmesi yapıldı. Bu benzetme doğru mu? Afganistan ve Afgan halkının kurtuluşunu Taliban sağlayabilir mi?
Taliban’ın Atatürk’e benzetilmesini yakışıksız olarak algılıyor ve uzaktan yakından hiçbir şekilde bir benzerliğini göremiyorum. Bu çok saçma, mesnetsiz ve talihsiz bir benzetme. Taliban ile diyalog kurmak başka bir şey, diplomatik olarak tanımak başka bir şey. Diplomatik olarak tanımanın erken olduğunu düşünüyorum çünkü tanımak demek Taliban’ı meşrulaştırmak ve ona açık çek vermek demek anlamına gelecektir.
Aslında ABD 2001 yılında Taliban’nın en zayıf olduğu zamanda, sürekli diyalog peşinde ve tavizler verme noktasındayken Batı tarafından oluşturulan hükümet yapısı ve parlamento (Loya Jirga) içerisinde kontrol altında tutulmalıydı. Şimdi Taliban güçlenmiş ve zafer çığlıkları atarken çok da fazla iç politikada değişik etnik gruplarla müzakere etmeye ve taviz vermeye yatkın olmayacaktır.

Türkiye’nin Afganistan’da yaşananlara ve Taliban’a karşı tutumu nasıl olmalı?
Türkiye kesinlikle Afganistan meselesinde Taliban ile diyaloğunu koparmadan ilişkilerini aktif tutmalı (bunu zaten tüm diğer Batılı ülkeler yaparken Türkiye’nin diyaloğunu kemesi kadar yanlış bir hamle olamaz) ve bekle gör politikalarının ötesinde Taliban’ı kışkırtmadan kol mesafesinde diplomatik, kültürel ve ekonomik yöntemlerle ülke bütünlüğüne katkı yapmaya çalışmalı.

Taliban’ın Afganistan’da yönetime gelmesi cihatçı örgütler için bir mevzi kazanma anlamına gelir mi? Uzun vadede Afganistan cihatçı örgütlerin bir toplanma ve eylem merkezi haline gelebilir mi?
İşte bu çok kritik bir soru. Bu yüzden Batı çok korkuyor ve Taliban ile diyaloğu kopartmak istemiyor. Birincisi terör örgütlerinin yuvası haline gelme ihtimali; ikincisi büyük bir göç dalgası korkusu. Afganistan’ın tarihine ve etnik yapısındaki karmaşıklığa bakacak olur isek bu iki tehlikenin de orta ve uzun vadede gerçeğe dönüşme ihtimali yüksek gibi gözüküyor.

Afganistan’ın geleceğini nasıl görüyorsunuz? Taliban Afganistan’ı yönetebilir mi?
Afganistan’ın geleceği maalesef pek de parlak gözükmemektedir. Demokrasi deneyimi, uzun vadeli ve istikrarlı hükümet yapısı, öncü bir liderin eksikliği ve komşu ülkelerin de benzer bir sorun içinde olmaları Afganistan’ın tarih boyunca büyük güçler tarafından yönetilmesi durumunu ortaya çıkartmıştır. İngilizler, SSCB, ABD ve gelecekte de bakalım kimler Afganistan’a dahil olacak. Bu yüzden Taliban’ın Afganistan’ı yönetebilecek mi sorusundan çok çeşitli Afgan etnik gruplar Taliban’ın Afganistan’ı yönetmesine rıza gösterecekler mi sorusu da sorulmalı. Bunun da cevabı bu rızayı göstermelerinin çok zor olacağından Afganistan’ı Taliban çok zor yönetir diyebiliriz. Taliban da kendi içinde pek çok gruptan oluşmaktadır ve en önemlisi El-Kaide ve Taliban iç içe geçmişlerdir! Taliban karşı olsa da İŞİD-Horasan diye bir grup zaten, Afganistan’da aktif faaliyet göstermektedir.

Taliban’ın Afganistan’ı bizim bildiğimiz Batı tipi bir devlet olarak yönetebilmesi de kadrosuna bakıldığı zaman mümkün olmadığı görülmektedir. “Başarısız devlet” yapılarında devreye girmesi gereken öncelikli olarak BM iken bu örgütten de maalesef bir girişim beklemek imkânsız. Afganistan’ın geleceğinde Pakistan çok büyük bir rol üstlenebilir. Bu açıdan Türkiye-Pakistan yakınlığı da göz önünde bulundurulur ise bu Türkiye açısından önemli bir fırsat. Diğer taraftan Pakistan-Çin yakınlığını da düşünecek olursak Şangay İşbirliği Örgütü (ŞİÖ) üyeleri de aktif rol üstlenmek isteyecekleri kesin. Yakın bir zamanda ŞİÖ’nun gelecekteki etkinliği açısından Afganistan bir test alanı olarak görülecektir diye düşünüyorum.