ABD'nin Arizona eyaletinde göçmen çalışanlara yönelik çıkarılan bir yasa tüm ülkede tartışma konusu oldu. Ancak dünyanın birçok

ABD'nin Arizona eyaletinde göçmen çalışanlara yönelik çıkarılan bir yasa tüm ülkede tartışma konusu oldu. Ancak dünyanın birçok bölgesinde büyük tartışmalara yol açan başka göçmen yasaları mevcut.
KRİZ AYRIMCILIĞI ARTIRDI
Özellikle tüm dünyayı etkisi altına alan ekonomik kriz ve işsizliğin tüm toplumlarda başat sorun haline gelmesi, göçmenleri direk hedef konumuna getirdi. Hükümetler, işsizliğin kolay 'çözümü'nü göçmenleri sınırdışı etmekte buldular.
ABD'li Foreign Policy dergisinde yer alan habere göre, Arizona eyaletinde yürürlüğe giren yasa, zaten zor şartlar altında çalışan ve karşılığında düşük ücret alan Latin Amerikalı göçmenleri çok zor duruma düşürdü. Yasa, çalışma belgesi olmayan tüm göçmenleri iş ve özgürlüklerini kaybetme tehlikesiyle karşı karşıya bıraktı. Ancak Avrupa ve Okyanusya ülkeleri dahil olmak üzere, dünyanın dört bir yanında göçmen nüfusa sahip ülkelerde benzer yasalar söz konusu. Para kazanmak için tek çare olarak başka ülkelere göç eden düşük ücretli işçiler, katlanması güç olan yaşam koşulları yetmezmiş gibi haklarını kısıtlayan yasalarla da boğuşmak zorunda kalıyor. Sivil toplum örgütleri, Birleşmiş Milletler (BM) ve insan hakları örgütlerinin göçmenler için gösterdikleri çaba çoğu zaman yeterli olmayabiliyor.
Tüm dünyada göçmenler, çalıştıkları ülkerlerde genel yaşam standardının çok altında hayat şartlarını kabul etmeye zorlanıyor. Sosyal güvenlikten yoksun, ayrımcılığa tabi ve pek çok konuda söz hakkı tanınmayan topluluklar olarak, kentlerin varoşlarında ikamet ediyorlar.
Erdoğan Ermeni
göçmenleri hedef yapmıştı
Başbakan Erdoğan, bir süre önce Ermenistan'la olan ilişkilerin normalleşmemesi durumunda Türkiye'de kaçak olarak çalışan 100 bin Ermeni'nin sınırdışı edilebileceğini söylemişti. Erdoğan'ın bu tutumu Türkiye'deki Ermenileri kaygılandırmıştı.
Başbakan Erdoğan Der Spiegel'e verdiği bir mülakatta, Ermeni iddialarıyla ilgili ABD ve İsveç'te alınan kararlardan dolayı "neden Türkiye'de yaşayan Ermenilerin cezalandırıldığı" şeklindeki soruya karşılık şunları söylemişti:
"Ermenileri bundan sorumlu tuttuğumuzu kim söyledi? Ben bunu hiçbir zaman iddia etmedim. Türkiye ve Ermenistan arasında 1 yıl önce bir yakınlaşma süreci başlattık. İlişkilerimizi normalleştirmek istiyoruz. Ve böyle bir anda Amerikan Kongresinin Dış İlişkiler Komitesi, Ermeni diasporasının talimatıyla 1915 olaylarını soykırım olarak nitelendiren bir karar çıkartıyor. Bunun hiç kimseye bir faydası yok. Ermeni diasporasına ve bu diasporayı destekleyen tüm ülkelere şunu söylüyoruz: Türkiye'de vatandaş olan ya da yasa dışı olarak yaşayan Ermeniler var. Bugüne kadar sınır dışı etme konusunu hiç gündeme getirmedik, ancak diaspora baskı yapmaya devam ederse kendimizi bunu yapmak zorunluluğunda görebiliriz."
İtalya’da 6 ay hapis cezası
Birçok Avrupa’nın güneyindeki birçok ülke gibi, 3.9 milyon göçmenin yaşadığı İtalya da Kuzey Afrika ve Akdeniz’den gelen büyük göçmen dalgalarının önüne geçebilmek için çözüm yolları arıyor. İtalya hükümetinin yasadışı göçü kontrol etmek ve düzenlemek adına aldığı birçok önlem var. Bu önlemlerden en ağır olanı 2009 yılında parlamentoda kabul edildi. Buna göre yasadışı göçmenler, 5 ile 10 bin avro arası para cezası ve altı aya kadar hapis cezasına çarptırılabilir.
İtalya Başbakanı Silvio Berlusconi’nin getirdiği uygulama göçmen sorunuyla baş edebilmek adına beklenen başarıyı gösteremedi. Tersine, 2010’un Ocak ayında birçoğu Afrikalı olan 20 bin göçmen işçinin yaşadığı Rosarno kentinde iki gün süren şiddetli çatışmalar yaşandı; 50 göçmen ve polis memuru yaralandı, birçok isyancı tutuklandı.
İsviçre ‘sürgün
yasası'na hazırlanıyor
1.7 milyon göçmenin bulunduğu İsviçre’de son yıllarda giderek güçlenen İsviçre Halk Partisi (SVP) ile 2009 yılında düzenlenen ve minareleri yasaklayan referandum, ülkede Müslüman göçmenlere yönelik bakış açısını olumsuz etkiledi. Bugünlerde ise kamuya pek yansımasa da İsviçre’nin gündeminde göçmenlere yönelik bir yasa çalışması var. Referanduma sunulması beklenen yasa, İsviçre’de bulunan tüm göçmen suçluları büyük ihtimalle aileleriyle beraber ülke dışına göndermeyi teklif ediyor.
İsviçre Halk Partisi’nin 2007 yılında “Daha fazla güvenlik için” sloganıyla hazırlattığı üç beyaz koyunun siyah bir başka koyunu tekmeyle dışarı atmasını gösteren posterleri çok tartışıldı. Posterin yayılmasının ardından Avrupa Birliği (AB), İsviçre hükümetinden özel bir açıklama istedi çünkü o dönemde SVP koalisyonda önemli sandalyeye sahipti. 2007 yılında göçmenlerin haklarını kurmak için kurulan “Kara Koyun Komitesi”nin ömrü kısa sürdü. Diğer yandan, SVP’nin faaliyetlerine ilgi İsviçre’de günden güne büyüyor.
Avusturalya'nın sesi uzaktan güzel
Dışarıdan bakıldığında kültürel çeşitliliğin güzel bir örneği olarak görülse de, 5.5 milyon göçmeni bulunan Avustralya oldukça sert göçmen yasalarına sahip. Ancak 1992 yılında kabul edilen “Göç Reformu Yasası” bunlar içinde en ciddisi. Yasaya göre geçerli vizesi olmadan Avustralya’da yakalanan tüm yabancı uyruklu kişilerin gözaltına alınması söz konusu. Bu yasa kapsamında 1999 ile 2003 yılları arasında Güneydoğu Asya ve Ortadoğu’dan Avustralya’ya iltica 2 binden fazla çocuk gözaltına alındı. Avustralya’nın adı kötüye çıkan gözaltı yasası sayısız sivil toplum örgütünden tepki gördü. İnsan Hakları İzleme Örgütü 2001 yılında dönemin Başbakanı John Howard’a insan haklarının ve göçmen yasasının ihlal edildiğine yönelik sert eleştiriler içeren bir mektup gönderdi. Üç yıl sonra Avustralya İnsan hakları Komisyonu’nun hükümeti eleştiren bir rapor yayınlaması, hükümetin yasaya ait bazı hükümleri değiştirmesini sağladı. Ancak yasa günümüzde yasadışı göçmenlerin alıkoyulması ve gözaltına alınması için halen kullanılıyor.
Japonya'da 'Nikkei yasası'
1.7 milyon göçmen nüfusuna sahip Japonya uzun yıllar nüfus yapısındaki sorunlar ve yasadışı göçle mücadele etti. Ülkenin yaşlanan nüfusu genç göçmen çalışanlara ihtiyaç duysa da, Japon hükümeti son zamanlarda işsizliği engellemek için göçü durdurmayı planlıyor.
Japonya’nın bu alanda sunduğu yeni göçmen karşıtı yasalardan bir tanesi “Nikkei Yasası.” Nikkei, Amerika kıtasında yaşayan Japon asıllı göçmenlere deniyor. Bu yasa kapsamında, Japon hükümeti işsiz olan her nikkeiye 3 bin, aile üyelerine ise 2 bin dolar yardım yaparak memleketlerine dönmelerini sağlamayı planlıyordu. Yasanın en ilginç noktası şuydu: Bu kişiler bir daha asla Japonya’da çalışamayabilirlerdi. Bu arada, yasanın yürürlüğe girdiği dönemde Japonya’da 366 bin Japon asıllı Brezilya ve Peru vatandaşı yaşıyordu.
GÖÇMENLERE KİBARCA RED
Japon asıllı göçmenlere ülkelerine dönmek için bir fırsat tanıyan yasa isteğe bağlı olmasına karşın Japonya’da büyük tartışmalara yol açtı.
Bazıları yasanın ekonomik olarak mantıklı olduğuna inansa da, Tokyo Musashi Üniversitesi öğretim üyesi Angelo Ishi, yasanın Japonya’nın göçmen toplumlarına bir hakaret olduğunu belirtti. Batı medyası yasa hakkında genel olarak tarafsız görünürken, en ilginç başlıklardan bir tanesini Time dergisi kullandı: “Japonya’dan göçmenlere: Teşekkürler, ama artık evinize dönebilirsiniz.”
BAE'de göçmenlerin sendikalı olması yasak!
Birleşik Arap Emirlikleri'nde toplam nüfusun yüzde 83.5'îni göçmenler oluşturuyor. Güneydoğu Asya ve Hindistan’dan sağlanan ucuz göçmen işçiler, Birleşik Arap Emirlikleri’nin (BAE) doğrudan yabancı yatırım için temel noktalardan biri haline gelmesini sağladı.
Geçtiğimiz 10 yılda birçok göçmen yasasını kabul eden BAE’nin en göze çarpan kanunu, yabancıların işçi sendikalarına ve benzeri faaliyetlere katılma hakkının bulunmaması. Sonuç olarak son derece ağır iş şartlarını kabul etmek zorunda kalan göçmen işçiler, haftalık 80 saatlik çalışma süresi, bel büken ağır işler ve asgari ücretin altında maaşlarla çalışmak zorunda kalıyor. İşçiler ayrıca, 12 kişinin yattığı küçük prefabrik odalar, kirli suda banyo ve taşan tuvaletlere bitişik mutfaklarda yemek pişirmek gibi berbat yaşam şartlarına katlanmak zorunda kalıyorlar.
PROTESTO EYLEMLERİ YAPTILAR
BAE’de çalışan işçilerin maruz kaldıkları şartlar sivil toplum örgütleri, uluslararası kurumlar ve Birleşmiş Milletler (BM) tarafından sık sık gündeme getirildi.
Ancak son yıllarda işçilerin kendileri de seslerini yükseltmeye başladı. İlk olarak 2006 yılında Dubai’de çalışan mavi yakalı işçiler bir sendika toplantısı düzenledi ve iş ve yaşam şartlarını protesto etti. Son olarak, daha yüksek çalışma ve mesai ücreti talep eden inşaat işçileri Eylül 2009’da greve gitti ve protesto yürüyüşü düzenledi.