Bundan üç-dört yıl önce bir maç için Almanya’daydım. Oranın en iyi spor yazarlarından Tobias Schaechter’le maç öncesi laflıyorduk

Bundan üç-dört yıl önce bir maç için Almanya’daydım. Oranın en iyi spor yazarlarından Tobias Schaechter’le maç öncesi laflıyorduk. Tobias bir zamanlar Radikal’e de yazardı. Türkiye’yi çok iyi bilir. Hatta Süper Lig’le ilgili bir kitabı yayınlandı Almanya’da.

Konuşurken Tobias birden bana “Melih Gökçek kim?” diye sordu. Ama o kadar alakasız bir şekilde sordu ki, ne diyor, niye diyor hiç anlamadım. “N’oldu, niye Melih Gökçek’i soruyorsun” dedim. Bana Gökçek’lerin Almanya’da amatör bir kulüp aldıklarını ve acayip paralar harcamaya başladıklarını söyledi. Tobias’ın dediğine göre amatör bir kulübe bu kadar para harcanınca doğal olarak medyanın gözü bir anda buraya çevrilmiş. Tobias da Türk futbolunu orada en iyi bilenlerden biri olarak işin öyküsünü yazmak istiyormuş. Vesaire...

Sonra merak ettim. Dönünce bakındım nedir bu iş diye. Bilmiyorsanız diye kısaca özetleyeyim. Söz konusu olan Berlin Athletik Klub isminde bir kulüp. Epey eski. 1907’de adından da anlaşılacağı üzere atletizm kulübü olarak kurulmuş, zamanla futbol kulübüne dönüşmüş. 2006’da yolları Gökçek familyasıyla kesişene kadar da bir amatör kulüp olarak kendi yağında kavrulmuş, ne uzamış ne kısalmış. Gökçekgiller belli ki bir tür Nuri Alço olarak girmiş bu kulübün tarihine. Büyük vaatler, havada uçuşması sözü verilen euro’lar, gazoza atılan hap oluvermiş. Üçüncü lige çıkma vaatleri, şampiyonluk sözleri derken Melih Gökçek’in oğlu Ahmet Gökçek 2006 Temmuz’unda kulübün başına geçivermiş. Her zamanki Gökçek kibiriyle kulübün adı Berlin Ankaraspor olarak değiştirilmiş, logosu Ankaraspor logosunun birebir aynısı yapılmış. Ne olmuş, nasıl olmuşsa tam bir yıl sonra Ahmet kardeşimiz sıkılmış bu işten, bırakıp gitmiş.

Sadece bırakıp gitmiş olsa iyi tabii... Kulüp sözümona büyüyecek ya, bir dolu borç yapılmış, Gökçek familyası alıp başını gidince de borçlar şampiyonluk rüyasından zamansız uyandırılan eski ekibe kalmış. Eski ekibin Gökçekgillere mektubundan çok kısa bir bölümü alıntılayayım, siz ne olduğunu anlayın:

“Son günlerde gelen icra kararları borçlar nedeniyle yönetimsizlik kulübü kapanma noktasına getirdi. İstanbul'dan ısmarlanan spor malzemelerinin ödemesini yapmadığınız için dönemin yöneticileri için tutuklama kararı çıkmış. Kulübümüzün resmi kanal yolu ile iflası isteniyor. Biz eski kulübümüzü geri istiyoruz. Sayın Ankaraspor yöneticilerinin 'Borçsuz' devredeceğiz sözünü yerine getirmesini istiyoruz. 100 yıllık kulübümüzün kapanması ve alt yapıdaki çocukların ailelerinin kapı önünde bırakılmasını hangi vicdan kabul eder.”

Ah be canlarım... Başta Melih Gökçek olmak üzere Gökçek familyasının vicdanı yoktur ki. Keşke buralardan birilerine sorsaydınız, kulübün tapusunu Melih abimize vermeden önce.

Şimdi Ankaragücü’nü yiyip bitiriyor, muhteşem oğluyla birlikte.

Daha önce Ankaragücü’nün parıltısıyla şehvete kapılıp Ankaraspor’u bir dakika düşünmeden bir kenara atıvermişti.

Melih Gökçek bu ülkenin çarpık politikleşmesinin yarattığı açgözlü, doymak bilmeyen politikacı/idareci türünün en güzide örneğidir. Pişkin pişkin “Ankaragücü de artık bu yıl küme düşer herhalde” diyor, oturduğu rahat koltuğundan. Diyebiliyor.

Bilirsiniz, Melih Gökçek Cemil Çiçek’leri, Ali Müfit Gürtuna’ları yetiştiren Milli Mücadele Birliği kökenlidir. Muhafazakar çevrelerle birlikte hareket ettiğine bakmayın, aslında bildiğiniz sağcı bir geçmişe sahiptir.

Dinle ilişkisinin ne kadar yakın olduğunu bilemeyeceğim. Lakin Savaş Ay’ı evine konuk ettiği bir programda Ay’ın buzdolabını açmak istemesi üzerine nasıl bir kaplan gibi atlayarak gövdesini siper ettiğini iyi hatırlıyorum. Artık ne varsa o buzdolabının içinde...

Kısacası zemini çok net olmayan, “seveni kimdir bu adamın” sorusunu sıkça sorduran bir adamdır Melih Gökçek.

Türk futbolunun üzerine çökmüş kara bir bulut gibidir. Üstelik bugün iktidar çevrelerine yakın olduğu bilinen federasyonla bile kavgalıdır. AKP içerisinde kendisine “aman üstümüze sıçramasın” diye ses çıkarılmadığı konuşulur hep. Belki de tam bu yüzden yıllardır Ankara belediye başkanlığından bir adım öteye gitmemiş, gidememiştir.

Hayat ne tuhaf. Niye, ne sebeple ve nasıl Türk futbolunun içinde olduğunu bir türlü anlayamadığımız bu adama ve ailesine yıllardır katlanıyoruz.

Melih Gökçek eline nifak tohumları almış Türk futbol tarlasını yıllardır ekip biçiyor. Bir Allah’ın kulu da çıkıp “Yeter artık be kardeşim. Senin başka işin gücün yok mu, belediyenin işleriyle ilgilensene” demiyor.

Herkese aslan kesilen Türk futbolunun büyükleri ne hikmetse Gökçekgillerin züccaciye dükkanında fil gibi takılmalarına gıkını çıkaramıyor.