Doğal sulak alanlara ve karalarda suyun dolaşımını sağlayan dere ile çayların üzerine yerli yersiz aşırı sayıda gölet, baraj, HES yapıldı. Su artık bir meta görülüyor ve bilim dışı yönetiliyor

Gölet, baraj, HES ve aşırı tüketim

EROL KESİCİ - Yrd. Doç. Dr., Türkiye Tabiatını Koruma Derneği Bilim Danışmanı

2 Şubat Dünya Sulak Alanlar Günü! Kuraklık artık kapıya dayandı. Son yıllarda giderek artan ve bu yıl son 50 yılın en kurak dönemini yaşadığımız şu günlerde sulak alanlarımız çok ciddi su kayıplarıyla karşı karşıya… Başta Beyşehir, Eğirdir , Burdur, Acıgöl, Gölcük; Karataş, Eber, Karamık, Gölhisar, Yazır gölleri gibi doğal göllerimizde kıyı kesimlerinde kuraklıktan dolayı 100 metreyi aşan kurumuş bölgelere ve su seviyelerinde ise 20-30 oranında kayıplar söz konusu. Bunun yanı sıra yöredeki baraj ve göletlerde ciddi oranda (30-65) su kayıpları ve kurumalar söz konusudur. Yazın ise bu oran giderek artacak.

Kuraklık nedir?

Kuraklık; en basit anlatımla nem azlığıdır. Nem oranındaki düşüş meteorolojik kuraklığın, toprakta yeterince nemin bulunmaması tarımsal kuraklığın, yağışlarla oluşan su birikimlerinin miktarı ( göller, dereler vb) yer altı sularının yağış dengesini etkilemesi hidrolojik kuraklığın nedenidir. Kurutmalar, kirlilik, ormansızlık, her şeyin aşırı tüketimi ve bilim dışı yönetim nemi yok ediyor.

Su; yerkürede her zaman tasarruflu; kullanılması gereken, fabrikalarda üretilemeyen, en temel doğal kaynaktır. Su yaşam hakkıdır. Su kullanımında ve yönetiminde ülkemizin buzdağının ucunu göstererek çeşmeleri açık bırakmayından çok daha fazlasını yapmasının zamanında geçmektedir. Suyu meta haline getirip, ‘sağlıksız denilen’ şişelenmesine izin verilmemelidir. Bir çok kentte içme suyu altyapılarında kullanılan sağlığa zararlı ve yüzde 35’e varan su kaçaklarına neden olan boruların değiştirilerek günümüz teknolojisinin sunduğu arıtma sistemlerinden yararlanılarak musluklardan güvenle suya ulaşabilmelidir. Günümüzde; petrolün alternatifi var, suyun alternatifi yoktur.

Kuraklık çatışmalara kadar götürebilir

Nemin kaynağı; yeraltısuları, dereler, çaylar, göller ve denizler gibi dünyanın su birikimleridir. Güneş ışınları bu tür birikim sularının buharlaşmasına neden olarak nem oluşturur, nemin bir kısmı ağaçlar tarafından tutulur, bir kısmı da bulutları oluşturur ve soğuk hava teması nemin yağışlara dönüşmesine neden olur. Çözüm bu kadar basit. Sağlıklı su birikimin ve nem tutucuların varsa yağışın bol olacaktır. Yağışlara etki eden diğer bir önemli faktör de hava kirliliğidir.

Susuz yazdan susuz mevsimlere gelinmekte. Sulu arazilerin bile kuraklıktan etkilendiği, yağışların olmaması nedeniyle tarlaya ekilen buğday tohumlarının çürüdüğü ve bazı yerlerde belirli zamanlarda su kesintilerinin yaşandığı günlere gelindi. Kış en şiddetli olması gerektiği ocak aylarında bazı meyve ağaçlarının çiçek açması da gelecek günler için önemli sorunların göstergesidir. Sorun gerçekten çok ciddi boyutlara ulaşabilecektir. Tarım alanlarına zararları, gıda güvenliği ve fiyatlarında aşırı artış, suya ulaşımın giderek azalması ve oluşabilecek hastalıklar, her alanda sorunların, sosyal, ekonomik gerginlik, göç, su mültecileri, çatışmalara kadar gidebilecektir!

***

Doğanın hali neyse insanın hali de o!

Bu günlere gelişin nedenleri; sadece küresel ısınma ve doğal felaket değil; doğal sulakalanların ve karalarda suyun dolaşımını sağlayan dere ve çayların üzerine yerli yersiz aşırı sayıda gölet, baraj, HES yapımlarıyla; suları yönetenlerin suyu meta olarak yönetme istekleri, bilim dışı uygulamalardır.

Küresel ısınmanın, kuraklığın-su kıtlığının ve bunun sonucu oluşan sosyal-ekonomik-sağlık sorunlarının sorumlusu mevcut anlayıştır. Yaşananlar insanın doğanın bir parçasının olması yerine, doğaya hükmetmesinin sonucudur. Gelişen teknoloji ve bilim, kuraklığın ve küresel ısınmanın çözümlerini bilimsel olarak anlatıyor. Fakat insanların her türlü hırsları ve her şeyi gelecek yokmuş gibi aşırı tüketmeleri, günümüzde yaşanan ve ileride ‘savaş’ boyutuna ulaşacak sıkıntıların sorumlusudur.

Diğer canlılar bir yana vücudunun 3/4’ü su olan insan, susuz bir ortamda para kazanma, hem beslenme hem de hayatta kalma dengesini koruyamayacaktır. Unutmayalım 200 milyon yıl öncesi dinozorların içtiği suyu aynı yöntemlerle elde ediyoruz. Su üretiminin teknolojisi, bilimi, fabrikası doğa… Doğanın hali neyse insanın hali de o.