Görülmeyen emek
Hastanede temizlik personeli olarak çalışan ve koronavirüse yakalanan Kaya, “Bakanlık zaten bizi bir ekip olarak görmüyor. Oysa çok ağır bir süreç geçirdik” diyor. Temizlik personeli Samet de Bakan Koca’ya sitemli: “Hemşireden, doktordan çok hastalarla biz vakit geçiririz. Sağlık Bakanı sağ olsun bizi hep görmezden geliyor.”
UĞUR ŞAHİN
Koronavirüsle mücadele sürecinin görünmez kahramanlarından olan temizlik personeli, bir hayli dertli. Kimsenin dokunmak istemediği yerlere de dokunsalar, girmek istemediği alanlara da girseler ekip olarak görülmemekten şikâyetçiler. Üstelik bu süreçte birçok temizlik emekçisi, koronavirüse yakalandı. Onlardan birisi de Şişli Hamidiye Etfal Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde çalışan Kaya. Nisanda koronavirüse yakalanan Kaya, tedavi sürecini tamamladı. Ancak Kaya’ya göre Covid-19’a yakalanmasının nedeni ekipman eksikliği. Kaya, bunu şu sözlerle açıklıyor: “Bir gün nöbette koronalı bir hasta geldi, ekipman yoktu, sadece eldiven ve bez maskeyle hastayı aldık. Büyük ihtimalle oradan bulaştı. Bez maskeyle odalardaki çöpü alıyorduk. O maskeler ne kadar koruyabilirdi ki? Doktorlara N95 maske verilmiş, bize verilmemişti. Bir gün kendimi iyi hissetmediğimi fark ettim ve kendi imkânlarımla hastaneye gittim. Test sonucum pozitif çıktı. Ancak onun öncesinde işe otobüsle gidip geliyordum. Bana sordular, ‘Kimlerle temas ettin, neden otobüse bindin,’ diye. Bilmiyordum ki, üstelik nöbet çıkışı nasıl eve dönebilirdim?”
Kaya, Sağlık Bakanlığı’nın temizlik personelini sürecin parçası olarak görmediği görüşünde. Bu konuya değinerek sözlerini noktalıyor: “Bakanlık zaten bizi bir ekip olarak görmüyor. Oysa çok ağır bir süreç geçirdik.”
İzmir’deki bir devlet hastanesinde temizlik personeli olarak çalışan Samet’in anlattıkları da oldukça çarpıcı… Samet, Sağlık Bakanı Fahrettin Koca’ya sitemli. “Bakan sağ olsun bizi hep görmezden geliyor” diyor ve ekliyor: “Ödülü geçtik, bir teşekkür bile etmedi. Hep sağlık çalışanı diyoruz ya… Bakan açıklamalarında temizlik personelini, güvenlikçileri ve bilgi işlemde çalışanları hiç dile getirmedi. Ben oturduğum mahalleye geldiğimde arkadaşlarım, ‘Bak devlet memurusun, sağlık çalınasın, ekstradan maaş alacaksın,’ dedi. Ama inanın olmuyor, aynı maaş… Bakan sadece doktorları düşünmesin.”
Peki, Samet’in hastanede bir günü nasıl geçiyor? Covid-19 korkusuyla çalışmak nasıl bir his? Ben sormadan kendisi anlatıyor: “Covid süreci başladıktan sonra bizi bölüm bölüm ayırdılar. 12 kişilik bir hasta bakım ekibinde temizlikçi olarak görev yapıyorum. Hasta acilden bize gelir, biz onu alırız, yatağına yatırırız. Bütün ihtiyaçlarını biz karşılarız. Bazen bakımevinden hasta gelir, onların kişisel temizliğiyle de ilgileniriz. Hemşireden, doktordan çok onlarla biz vakit geçiririz. Onlarla göz göze geliriz. Bize ilk başta bizlere bone ve cerrahi maske haricinde hiçbir şey verilmedi. Hastaların yanında böyle gittiğimiz zamanlar oluyordu. Babam kalp hastası, annem şeker hastası… Ben hastaneden çıktıktan sonra tabii ki korkuyorum. Üniformalarımız sınırlı sayıda, bizlere yeterli sayıda üniforma da vermiyorlar. Yeterli sayıda terliğimiz bile yok, bunları kendi imkânlarımızla karşılıyoruz.”
KAPİTALİZMİN KURBANLARIYIZ
ABD’de bir süpermarket zincirinde kasiyer olan Brogan, BirGün’e konuştu. Brogan, “Salgın sırasında market çalışanı olmak demek, kapitalizmin kurbanı olmak demektir” ifadesini kullandı ve ekledi: “ABD’de üzeri örtülmüş ‘kast sistemi’ hiç bu kadar görünür olmamıştı. En fazla para kazanan insanlar güvenli bir şekilde evlerinde kalıp bilgisayarlarının başında çalışıyorlar. Diğer insanlar ise ya işlerini kaybettikleri için işsizlikle mücadele etmek zorunda ya da işlerine gitmeye devam edip kendilerini virüse maruz bırakmak zorundalar”
ABD’nin Oregon eyaletindeki Portland’da bir süpermarkette kasiyer olarak çalışan Karleigh Frisbie Brogan, bugünlerde evde. Aynı zamanda yazar olan Brogan, tam 16 yıl boyunca aralarında San Francisco ve New York’un da bulunduğu şehirlerdeki süpermarket zincirlerinde ter döktü. Koronavirüs salgının ilk günlerinde çalışmak zorunda kalan Brogan artık izinde çünkü çalışırken kendini güvende hissetmiyor. BirGün’ün sorularını yanıtlayan Brogan, “Sürekli izinde olamam, bir noktada markete çalışmak için geri dönmek zorunda kalacağım” diyor.
Koronavirüs salgını günlerinde, kasiyer olarak markette çalışmak size ne hissettirdi?
Salgın sırasında market çalışanı olmak demek, kapitalizmin kurbanı olmak demektir. ABD’de üzeri örtülmüş “kast sistemi” daha öncesinde hiç bu kadar görünür olmamıştı. En fazla para kazanan insanlar güvenli bir şekilde evlerinde kalıp bilgisayarlarının başında çalışıyorlar. Diğer insanlar ise işlerini kaybettikleri için işsizlikle mücadele etmek zorundalar ya da işlerine gitmeye devam edip kendilerini virüse maruz bırakmak zorundalar. Her şeyi geri açmamızı isteyen ve bunun için toplanan insanlar ön cephede emek harcayan insanlar değiller. Onlar istedikleri zaman her şeye sahip olabileceklerine inanan tarzda insanlar. Zengin bir CEO tarafından “kahraman” ilan edildiğimiz zaman bunun bir reklam kampanyası olduğuna inanıyorum. Bu manipülatif bir vicdan rahatlatma çabasıdır. Yoksul insanlar ve emekçi sınıf ekonomiyi su üzerinde tutmak için kurban ediliyor. Otobüs şoförleri büyük olasılıkla hâlâ işe gitmek zorunda kalan insanları götürüyor.
Markette çalışırken koronavirüs salgını sürecinde yaşananları aktarır mısınız?
Şirket yöneticilerimiz yeni önlemlerin alınmasının zorunlu olduğu zamana kadar bekledi. Örneğin nisanın bir noktasına kadar maske takmamız yasaktı. Bunun nedeni ise CDC’nin (Hastalıkları Kontrol ve Önleme Merkezi) faaliyetlerinin tasdik edilmemesiydi. Ancak asıl sebep görseldi. Patronlar çalışanların maske takmasının insanları alışveriş yapmaktan korkutacağını düşündüler. Bu durum bir noktada tersine döndü: Müşteriler biz maske takmasaydık kendilerini güvende hissetmeyeceklerdi. Müşterilere her durumda ne isterlerse vermek zorundayız çünkü onlar binlerce dolar demektir.
Sizin bu düşük gelirli toplumsal grupların yaşadığı yerlere, mahallelere ilişkin gözlemleriniz neler?
Oregon Sağlık Müdürlüğü tarafından paylaşılan verilere göre, diğer şehirlerde olduğu gibi en yüksek enfeksiyon oranı şehrin metropol alanlarındaki düşük gelirli hanelerle, banliyö mahallerinde görülüyor. Bu insanların dışarıya çıkmak zorunda kaldıklarını biliyorum. Banyo havalandırmasını üst ve yan komşularımla paylaşmak durumunda kaldığım pahalı olmayan bir apartman dairesinde yaşıyorum. Pek çoğumuz kalabalık evlerde yaşamak zorundayız çünkü kendi evimizin sahibi olabilmeyi göze alamayız.
16 yıldır çalıştığınız işiniz sayesinde ‘sağlık sigortası’na sahipsiniz. ABD’de sağlık sigortasına sahip olmak nasıl bir şey?
ABD’de sağlık sigortasına sahip olmak bir gelirinizin olması kadar önemli bir şey. Bir işim olduğu için ayda 200 dolar ödeyerek hem kendim hem de eşim için sigorta sahibi olabiliyorum. Bu durum lüks olarak görülebilir. Geçmişte sağlık sigortasına sahip olabilmek için gereken çalışma saatlerinin altına düştüğüm ve bu yüzden sigortamın olmadığı zamanlar oldu. Bu süreçte hasta olsaydım yapabileceğim hiçbir şey olmayacaktı. Tam teşekküllü bir özel sağlık sigortası akıl almayacak kadar pahalıdır. Bu yüzden birçok insanın toplamda bir sağlık sigortası yoktur.
Son olarak süreci nasıl özetlersiniz?
Maalesef çoğunlukla yoksul insanlar önümüzdeki bir ya da iki yıl boyunca virüse maruz kalmak zorunda kalacak. Bu uzun zaman boyunca izinde kalamam, bir noktada markete çalışmak için geri dönmek zorunda kalacağım. Bir restoranda çalıştığı için işsiz olan eşim eninde sonunda müşteri hizmetleri tarzında bir işte çalışmaya başlayacak. Arada sırada merak ediyorum. Bu salgın 1980’lerden önce yani internetten ve herkesin bilgisayar sahibi olduğu zamanlardan önce yaşansaydı nasıl olurdu? Bazı yönlerden hepimiz aynı gemideydik. Bir ihtimal bu yaşananlara tepkimiz farklı olurdu. Bernie Sanders başkanlık yarışından çekildiğinden beri kendimi umutsuz hissediyorum. Ancak salgınla kötü bir şekilde mücadele edilmiş olmasının merkezi demokratları ve asla Trump’a oy vermeyecek insanları Sanders’ın evrensel sağlık sistemi planında aynı gemide buluşturabileceği konusunda iyimser hissediyordum.
İLK BAŞTA ENGELLİLER İŞTEN ATILIYOR
Koronavirüs krizinin işsiz bıraktıklarından biri de İzmir’de yaşayan Erhan Özdemir. Özdemir, engelli bir birey. Bu süreçte çalıştığı market, onu işten çıkarttı. Özdemir’e yaşadıklarını soruyorum, şöyle cevaplıyor: “Devlet, engellilerin işe girmesini sağlamak için, kimi işyerlerine bunu zorunlu tutuyor. Ama böyle kritik noktalarda, böyle süreçlerde ilk başta kapının önüne engelliler konuyor. Peki bu süreci destekleyen devlet, neden kapı önüne konulan engellilere destek sağlamıyor? Market sektöründe çalışıyordum, işimden oldum. Ulaşım sıkıntısı yaşadığım için koronavirüs bahane edilerek işten çıkartıldım.”
Özdemir, sözlerini şöyle noktalıyor: “Bütün engelliler ve yaşlılar koronadan dolayı evlere kapatıldı. Tamam, bunu yapıyorsunuz, insan sağlığını düşünüyorsunuz, buraya kadar hiçbir sıkıntı yok. Ama bunu yaparken ortopedik engellilerin rutin kontrolleri vardır. Bunlar bile düşünülmedi. Ulaşımda da sıkıntı yaşıyoruz. Otobüsler sayılı yolcu alıyor. Şoförler, engellilere, ‘Sen engellisin, seni alamam’ gibi onur kırıcı laflar kullanabiliyor.”
Yarın: Koronaya yakalanan işçiler anlatıyor