Geçmişten Günümüze Kooperatifçilik ve Sol adlı yazı dizimizin ikinci gününde Göztepe Kooperatifi gönüllüleri ile konuştuk.

Göztepe Kooperatifi: Gezi sonrası kurulduk

Kooperatifi hangi ihtiyaçtan kurdunuz, kuruluş nedeniniz?

Gezi direnişi sonrası kurulan atölyelerden biri de aktif politika atölyesiydi. Bu atölyede Gezi’yi ortaya çıkaran dinamikleri inceledik. Bu dinamiklerden biri de örgütsüz olmamızdı. Atölyede farklı örgütlenme modellerini inceledik. Bunlardan biri de kooperatifçilik idi. Kooperatif fikri ile birlikte kendi yerelimizde gıda üzerinden örgütlenebileceğimiz bir mahalle çalışması başlattık. Kır ve kentin gitgide birbirinden uzaklaştığını ve bunun hem ekonomik hem de toplumsal sorunlara evrileceğini görerek elimizi taşın altına koyduk. Aracısız ürün almak ve bilge köylü üretimini desteklemek amacıyla yerel bir çalışma olarak kurulmuş olduk.

Kooperatifi nasıl, ne zaman kurdunuz?

2017 Yılında Göztepe mahallesinde bir kooperatif kurmak isteyen gönüllüler olarak bir araya geldik. Açık çağrılı bir toplantı yaptık. Toplantıya gelenlerle birlikte bir iletişim grubu oluşturduk. Açık katılımlı toplantılarımıza pek çok kişi geldi, karşılıklı tartışmalar yaptık. Mahallemizde afişleme, broşür ve paket dağıtımları organize ettik, Göztepe Kooperatif Girişimi’nin tanıtımını yaptık. Tarım ve çiftçilik alanında yetkili dostlarımızdan bilgiler aldık, etrafımızla paylaşarak farkındalığın artırılmasını sağladık. Her toplantımızda gıdayla ilgili bir kavramı ele aldık, kavramlarda kendi içimizde ortaklaşma sağladık. Bu toplantılarla gönüllülerimizin pratik ve teorik olarak deneyimlerini eşitlemeye çalıştık. 2019 Eylül’ünde yaptığımız bir toplantıda Kooperatif fikrini resmi olarak da hayata geçirme kararı aldık ve 22 Aralık 2019’da Sosyal işletme ve Hizmet Kooperatifi olarak dükkanımızı açtık.

Kaç kişi ile kurdunuz, mevcut üye sayınız kaç, kaçı kadın?

Kooperatifi 7 kadın birlikte kurduk. Şu anda bir kadın kooperatifiyiz desek yeridir. Pratik iş yükünü omuzlayan, dışarıdan destek verenlerle birlikte 13 kişiyiz.

Üyelik kriteriniz ne?

Kooperatifçilik pratik iş yükü ağır bir çalışma. Bu yüzden yatay örgütlenmelerden farklı olarak her bir gönüllünün asgari sorumlulukları var. Biz aynı zamanda istihdam öncelikli bir kooperatif olarak kurulduk. Bu sebeple Kooperatife katılmak isteyen gönüllülerle bir katılım süreci yürütüyoruz. Bu süreç çift taraflı olarak işliyor. Kooperatifte gönüllü olarak yer almak isteyenlere bir deneyimli üye eş olarak destek veriyor. İlgili gönüllü belirli bir süreyle karar mekanizmasına katılmadan kooperatifçilik çalışmasını deneyimliyor. Bu süre zarfında gönüllünün soruları olursa ilgili eşe sorabiliyor, kooperatifin modeli, işleyişi, birim çalışmaları gibi farklı konulardaki deneyimlere vakıf oluyor. Belirli süre bitiminde karşılıklı konuşularak birlikte çalışıp/çalışmamaya karar veriliyor.

Kararları nasıl alıyorsunuz, üyeler kararlara katılabiliyor mu? Nasıl bir demokrasi işleyişine sahipsiniz, örgütlenme anlayışınız ne?

Kooperatif içinde farklı konularda birimlerimiz var. Yapılacak işlerle ilgili ön çalışmalar bu birimlerde yapılıyor. Birimlerin kendi belirledikleri takvimde toplantıları oluyor. Bu birimlerde yapılan çalışmalar haftalık toplantılara getiriliyor ve her konuyla ilgili kararlar bu toplantıda konsensüs yöntemiyle alınıyor. Dolayısı ile her bir gönüllünün olumlu/olumsuz fikri önemli oluyor. Toplantıda uzlaşılamayan konular var ise daha sonra bu konuyu zaman kısıtı olmadan tartışabileceğimiz bir gün belirlenerek tartışma devam ediyor. Bu daha çok ilkesel konularda meydana geliyor. Pratik işlerde ise ilk toplantıda gündem atılıyor, sonraki toplantıya kadar tüm gönüllülerin bu konuda fikir beyan etmesi isteniyor, ardından ikinci toplantıda karar alınıyor. Acil işlerde telefonla veya Whatsapp üzerinden hızlıca haberleşiyoruz. Kararların tüm üyelerin rızasıyla alınması mekanizmasının, kooperatifin ve yapılacak işlerin sahiplenilmesini sağladığına, her bir kooperatif gönüllüsünü özne yaptığına inanıyoruz.

Yerel yönetimlerle ilişkileriniz nasıl?

Yerel yönetimlerle olan ilişkilerimizde kendi bağımsızlığımıza önem veriyoruz. Yerel yönetimle ilgili bir araya geleceğimiz herhangi bir zemin için haftalık toplantımızda konuşarak karar alıyoruz. Bu dönem Kadıköy Belediyesi Kent Konseyi’nde Gıda Çalışma Grubu’nda yer aldık. Birlikte gıda festivali, gıda çalıştayı, gıda paneli düzenlenmesi gibi işler yaptık. Gıda çalışma grubu ile yerel kooperatif pazarları kurulması için çalışma başlattık.

Diğer toplumsal örgütlenmelerle ilişkiniz var mı, nasıl?

Birlikte hareket etmenin gücünün ve etkisinin farkındayız. Ekolojik üretim, demokratik katılım, şeffaflık gibi değerlerimizi paylaşan toplumsal örgütlenmelerle kır-kent ilişkisini büyütmek için çalışmalar yürütüyoruz. Kooperatifimizde ürünleri bulunan üreticilerimizin de içinde yer aldığı Kır Kent Ağı çalışmasının bileşeniyiz. Bu çalışmayla hem üreticilerin ortak hareket etmesini hem de kentte örgütlenen kooperatif ve kooperatif girişimleri ile ortak sorunlarımıza ortak çözümler bulmak istiyoruz. Katılımcı Onay Sistemini daha örgütlü olarak hayata geçirmek istiyoruz. Ortak ürün getirme, depolama ve lojistiğin ortaklaştırılması, bilgi paylaşımı ve birlikte öğrenme konularında iş birliği, güç birliği yapıyoruz. Üretici kooperatifleriyle de sürekli iletişim halindeyiz, hem kırsalda hem de kentte karşımıza çıkan sorunlar hakkında istişare ederek sıkıntıları aşıyoruz.

Mevcut kooperatif yasasını nasıl buluyorsunuz, ne tür sınırlar yaratıyor, bu sınırları nasıl aşıyorsunuz?

Her yasa gibi, kooperatif yasası da mevcut iktidarın ve sermayenin çıkarlarına uygun olarak şekilleniyor. 1163 nolu Kooperatifler yasasının güncellenmesi lazım. Kooperatif ortağının güvenceli bir şekilde kooperatifte istihdam edilmesinin sağlanması gerekir. Ayrıca Kooperatiflerin sosyal yönleri var, bu sebeple gelir vergisinden muaf tutulmalıdırlar. Kooperatiflere uygulanan vergiler adil değil ve vergisel avantajların artırılması gerekiyor. Vergi yükü fiyatlara yansıyor ve alım gücü her geçen gün düşen kent yoksulları için adil fiyatlı doğal gıda sorunu ortaya çıkıyor. Bizler gönüllü emekle ayakta kalmaya bu sınırları aşmaya çalışıyoruz.

Demokratik bir kooperatif yasası için ne düşünüyorsunuz, bunun için nasıl bir mücadele?

Genel kooperatifçilik ilkelerinden olan kooperatiflerin bağımsız olması, dayanışmayı ve toplumsal faydayı esas alması bizim içinde demokratik katılımı sağlayacak temel ilkeler. Yeni düzenlemelerle birlikte kooperatifler piyasaya hizmet edecek hale getirilmek isteniyor. İlgili bakanlığın sosyal hizmet kooperatiflerine yönelik düzenlediği çalıştaya katıldık, ihtiyaç ve taleplerimizi bildirdik. Takipte olacağız.

Sözleşmeli üretim için düşünceniz ne?

Sözleşmeli üretim endüstriyel çiftçiliğin bir aracıdır, monokültürü destekler ve çiftçinin sömürülmesine neden olur. Oysa gıda egemenliği ve katılımcı onay sisteminde üreticiye ön ödeme yaparak üretim için gerekli girdilerini satın almasını sağlarız, hasat sonunda da ürünümüzü alırız. Fiyatı üretici ile birlikte belirleriz, sözleşmeli üretimde böyle bir şey mümkün değildir.

Kooperatif vasıtasıyla ucuz girdi sağlamak şirketlere bağımlılığı azaltıyor mu?

Özellikle üretim kooperatiflerinde ucuz girdi sağlamak oldukça önemli. Mesela süt ve süt ürünlerinde ithal yemin kullanılması, çiftçilerin maliyetlerini artıran ve şirketlere bağımlı hale getiren bir etken. Ne yazık ki bir devlet politikası olan ithal yem meselesi tek başına çiftçilerin çözeceği bir sorun olmaktan çıkıyor. Bu da bizi tarımsal girdi konusunda da kooperatiflerin kurulması ve bölgede bir yem mücadelesi başlatmaya kadar götürüyor. Bizim kır-kent ağında tartıştığımız konulardan biri de bu. Ayrıca kullanılan ortak ürünleri birlikte alarak maliyetleri düşürmeye de çalışıyoruz. Örneğin kavanoz ihtiyacını birlikte karşılamak birim maliyetleri düşürüyor. İnsanlar kooperatif çatısı altında örgütlendikçe, farklı alanlarda yeni kooperatifler kuruldukça, şirketlere mahkûm olmadığını anlar ve üretimin her safhasında kendileri oldukça çok daha nitelikli ve refah bir hayata kavuştuklarına şahit olurlar.

Sağlıklı gıda üretimi ve erişimi için neler yapıyorsunuz?

Öncelikle ürünle ilgili ürün raporu oluşturuyoruz. Böylelikle üreticiye sormamız gereken doğru soruları ortaya çıkarıyoruz. Ürünler çeşitlendikçe ürün formlarımız da çeşitlendi. Pirinç, bal, ekmek gibi farklı ürün formlarımız var. Bu hem ürünün üretim süreçlerini öğrenmeye hem de kolektif içinde ki deneyimleri eşitlemeye ve bilginin kişilerden bağımsız hale gelmesini sağlıyor. Ürünlerle ilgili anlamadığımız konular olursa Ziraat Mühendisleri Odası, Kimya Mühendisleri Odası, Çiftçi-Sen gibi kurumlardan destek alıyoruz. Üreticilerle sürekli bir iletişim halindeyiz ve Katılımcı Onay Sistemi’ni uyguluyoruz. Üretici ziyaretleri yaparak bizlere beyan edilen bilgileri yerinde görüyoruz. Herhangi bir konuda sorun olursa, “nasıl olumlu bir tavır geliştirebiliriz”i üreticiyle konuşuyoruz. Konvansiyonel tarımdan bilge köylü tarıma geçmek isteyen üreticileri destekliyor, bu ürünlerle ilgili bilgileri de kooperatife gelenlerle açıklıkla paylaşıyoruz.

Üreticilerin ve tüketicilerin birlikte örgütlenebildiği kooperatifler mümkün mü?

Üretici ve tüketicilerin bir arada ortak olduğu kooperatif çalışmaları var elbette. Ancak birlikte örgütlenmek için aynı kooperatif çatısı altında olmaya gerek olmaya da bilir. Özellikle gıda egemenliği ve KOS’u savunan kooperatiflerde tüm taraflar aynı perspektifi paylaştığından, tarladan çatala, gelene kadar olan tüm süreç demokratik ve katılımcı bir şekilde üretici ve tüketiciler tarafından tasarlanan ve uygulanan yeni bir örgütlenme modeli üzerine çalışıyoruz… Buna toprağın kalitesini belirleyen su, hava, flora ve iklim şartlarını etkileyen olumsuz koşullara karşı mücadele etmek de dahildir. Böylelikle kenttekiler üretim süreçlerine dahil olmakta ve yarı üretici olmaktadırlar.

Toplumsal cinsiyet eşitliği bakımından ne tür sorumluluk içindesiniz?

Ürün alırken kadın kooperatiflerine öncelik veriyoruz. Ürünlerin geri planında toplumsal cinsiyete dair sorular soruyoruz. Aile çiftçiliğinde gelir yönetimini kim yapıyor, çocuk çalışan var mı, kadın üreticiler kooperatif yönetimlerinde yer alıyor mu gibi. Katıldığımız veya kendimizin düzenlediği çalıştaylarda, panellerde kadın katılımcı sayısına özellikle dikkat ediyoruz. Ayrıca LGBTI+ bireylerin ayrımcılığa, tacize uğramayacaklarını, kendilerini güvende hissedecekleri bir mekân olarak sugar mekanlar içinde yer alıyoruz.

İklim adaleti ve ekolojik bilinç konusunda ne tür çalışmalarınız var?

Aslında kooperatifçiliğin kendisi doğaya dost kadim yöntemlerle toprağın, suyun, havanın, tohumların korunmasını esas alıyor. Uluslararası Çiftçi örgütünden öğrendiğimiz agroekoloji yöntemlerini üreticilerimizle buluşturmaya, onların geleneksel yöntemlerini kentte anlatmaya çalışıyoruz. Kooperatif dükkanına gelenlere doğayı, üreticilerimizi, üretim yöntemlerini anlatarak, yeri geldiğinde üretici söyleşileri düzenleyerek farkındalık oluşturmaya çalışıyoruz. Doğanın dengesinin bozulmasının ne demek olduğunu özellikle bu salgın günlerinde daha çok konuşur olduk. Örgütlü üretici ile çalışmamızın asıl nedenlerinden biride üretim yapılan bölgenin temizlenmesidir. Bölgedeki toprağın, havanın ve suyun temizlenmesi ortak bir sorun olarak görülür ve birlikte mücadele edilir.

Kooperatifçiliğin sizlere kazandırdığı nelerdir?

Kooperatifçilik bize en çok da yalnız olmadığımızı, üzüldüğümüzde, sıkıldığımızda, bezdiğimizde, çaresiz olmadığımızı, tam da yanı başımızdakilerle bir çıkış yolu bulabileceğimiz, kimsenin dışarıda kalmayacağı, en çok ihtiyacı olandan başlayarak bir dayanışma ekonomisini inşaa edebileceğimizi gösterdi. Kolektif karar alarak, aşağıdan yukarıya başka bir dünyayı var edebilmeyi imkanlı hale getirdi.

Katılımcı sertifikasyonu duydunuz mu? Bu sizin için ne anlam ifade ediyor?

Katılımcı Onay Sertifikasyon sistemi bizim hali hazırda uyguladığımız bir sistem. KOS neden önemlidir, çünkü üretici ve tüketici/yarı üretici tüm sürecin içinde birliktedir, güvene dayalı, “dürüstlük temelli yaklaşım” esastır, şeffaflık vardır, sürekli bir öğrenme ve bilgi paylaşma hali vardır. Katılımcı sertifikasyon sürecine katılan üretici ve tüketiciler, bir ürünün veya sürecin kalitesini belirleme konusunda aynı sorumlulukla hareket eder. Dolayısıyla tam bir yatay bir örgütlenme modelidir.

Üye olmayanlar da sizden ürün talep ediyor mu?

Biz sosyal işletme ve hizmet kooperatifi olduğumuz için herhangi bir ek düzenleme yapmadan ortak dışı satış yapabiliyoruz. Göztepe Kooperatifi olarak mahalleli tarafından sahiplenildik. Oldukça ilgi var. Salgınla birlikte doğal ürüne olan ilgi arttı.

Tüketiciler sizi niye tercih ediyor?

Giderek artan bireyci politikalar insanların birbirine güvenini azalttı ve bu tür dayanışma ekonomilerinin varlığı umudu örgütler hale geldi. Bir şeylerin değişebileceği, hala katkısız doğal ürünlerin üretildiği, doğaya dost yöntemlerin varlığı ve kooperatifin gönüllülük temelinde var olması tercih nedenleri arasında. Kooperatif dükkanına adım atan herkesi kooperatif dostları olarak görüyoruz ve dostça karşılıyoruz. Ruhsuz süper marketlere karşı dostane bir kooperatif dükkanı bizi çekici kılıyor diye düşünüyoruz.

Sizleri bu çalışmada motive eden nedir?

En büyük motivasyonumuz üreticiler. Onlara alternatif bir kanal açmak ve üretimlerinin devamını sağlamak bizi motive ediyor. Diğer yandan kentte aracıları ortadan kaldıran, istihdam öncelikli bir çalışmayı örebilmenin sevinci içindeyiz. Bir taraftan da ülkede ve dünyada iyi gitmeyen, kapitalizmin bizi sarıp sarmaladığı bir yerde dayanışmayı önüne alan, piyasacı düzenden uzak, hiyerarşik olmayan bir çalışma bize moral veriyor. Ayrıca bu çalışmanın bizi motive eden toplumsal bir boyutu da var. Mesela salgınla birlikte kooperatif dükkanını açmayı bir sorumluluk olarak görerek, sokağa çıkma yasakları hariç her zamanki çalışma saatlerinde dükkanımızı açtık. İnsanların böylesi zor zamanlarda piyasacı bir gıda sistemine mahkûm olmadıklarını göstermeye çalıştık.

Ürünlerinizi nasıl ve kimlerden sağlıyorsunuz?

Ürünlerimizin neredeyse tamamını kooperatif, vakıf, dernek gibi örgütlü üreticilerden sağlıyoruz. Örgütlü üretici bulamadığımız yerlerde küçük aile işletmelerinden de ürün alıyoruz. Kentte ve kırda örgütlü olmayı önemsiyor, sorunlarımızın üstesinden birlikte çalışarak gelebileceğimizi biliyoruz. Kooperatifler içinde de kadın kooperatiflerine öncelik veriyoruz. Ürünlerimiz kooperatife kargolar üzerinden geliyor. Şu an için bizim gibi kooperatiflere hizmet verecek bir nakliye kooperatifi kurulsa çok iyi olacak.

Ürün kriterleriniz nedir? Hangi ürünleri alıyorsunuz, neden?

Ürünün yerel/yadigâr tohumlardan üretilmesi, üretim süreçlerinde kimyasal gübre, kimyasal ilaç kullanılmamasını istiyoruz. Üreticilerin örgütlü olması diğer bir kriterimiz. Tüm temel gıda maddelerini kooperatifte bulundurmaya çalışıyoruz. Ara sıra kooperatiften alışveriş yapanlardan gelen talepler doğrultusunda da ürün arayışı içine giriyoruz. Amacımız insanların ihtiyaç duyduğu tüm gıdaları Kooperatif dükkanından bulabileceği bir çalışmayı var etmek. Son zamanlarda haberlerde yer alan ürünlerde ki tağşişlerin, hilelerin hepsi güvenimizi derinden sarstı. Ispanak alırken iki kere düşünmek yerine bildiğimiz, tanıdığımız, güvendiğimiz üreticilerden ürün almak güven veriyor.

Diğer kooperatiflerle dayanışma ilişkiniz var mı, ne düzeyde?

Kır kent ağı üzerinden, İstanbul ve farklı illerdeki kooperatiflerle sürekli iletişim halindeyiz. Birbirimize her konuda destek veriyoruz. Ürün-üretici bilgileri paylaşmaktan tutun da mevzuat, ruhsat vb. konularda desteğe kadar. Farklı kooperatiflerle ortak atölyeler düzenliyor, birlikte üretici ziyareti gerçekleştiriyor, ortak sorunlarımızı konuşuyoruz. Ayrıca bu ağ içinde bir dayanışma kumbarası oluşturduk.

Fiyatları nasıl belirliyorsunuz?

Kooperatiflerin de şirketler gibi ödemesi gereken faturaları, mali müşavirlik ücretleri, kirası, vergisi vb. giderleri var. Bu sebeple kooperatif dükkanının sabit giderlerini hesaplayarak bulduğumuz minumum bir masraf yüzdemiz var. Üreticinin birim maliyetleri üzerine, kargo ücreti ve dükkan masraf yüzdesi ekleyerek satış birim fiyatlarımızı hesaplıyoruz. Kooperatif dükkanına gelenlere de bu fiyatları nasıl belirlediğimizi şeffaflıkla açıklıyoruz.

Gıda egemenliği hareketi yaratmak için nasıl bir anlayışa sahip olmak lazım? Anlayışınız nedir?

Gıda egemenliği ne üretileceğine, nasıl üretileceğine, ne kadar üretileceğine ve kim için üretileceğine üreticilerin ve tüketicilerin bir araya gelerek karar vermesi, kır ve kent emekçilerinin kapitalist gıda tekellerine karşı, halkın bir örgütlenme biçimidir. Biz mevcut tarım politikalarına karşı mücadele etmek isteyen, hali hazırda KOS üzerinden gıda egemenliğini hayata geçirmeye çalışan bir kolektifiz. Gıda egemenliği temel ilkelerimizden biri. Gıda egemenliği perspektifi üzerinden başlattığımız bu çalışmayı büyütmek ve farklı kooperatiflerle güç birliği yapmak için uğraş veriyoruz.

Toplum destekli tarımdan ne anlıyorsunuz?

Kente yakın üreticilerle, gıda topluluklarının ön ödemeli alım yaparak, üretimin risklerini de alarak üreticiyle aracısız bir bağ kurmasıdır. Burada hem üretici hem de üretim sürecine katılan tüketici/yarı üretici kazanca da zarara da ortak oluyor. Üretici ürünleri adil fiyattan satabilirken tüketici/yarı üretici dönem boyunca mevsiminde çıkan taze ürünlere ulaşmış oluyor. Bizde benzer şekilde KOS’u hayata geçirerek üreticilerle doğrudan bir bağ kuruyoruz. Ayrıca meseleyi ürün almanın bir adım ötesine geçirip gıda ve tarım politikalarına karşı tarım arazilerinin talan edilmesinden, enerji santrallerine, çiftçinin geçimlik ücretinden, güvencesine dek pek çok konuyu masaya yatıracağımız gıda egemenliği perspektifiyle çalışıyoruz.