Gözükara

MELDA ONUR- @meldaonur

2014’ün son duruşmalarından biriydi. Takvimler 30 Aralık’ı gösteriyordu. Saatler ise 9’u biraz geçmişti.

Belirli gün ve saatte ikinci celse açıldı. Açık yargılamaya devam olundu. Ama bu kez geçen celseden farklı bir kitle vardı.

Avukat katılımı da bir hayli fazlaydı. Geçen celsedeki İstanbul ve Eskişehir Barosu avukatlarına bu kez Ankara Barosu avukatları da dahil olmuştu. Katılımcı sayısı da bir hayli yüksekti.  63. Asliye Ceza Çağlayan Adalet Sarayı’nın cep salonlarından biriydi; salona katılımcılar ve avukatlar sığmamış, bir grup vatandaş kapı açık, duruşmayı dışarıdan izlemek durumunda kalmışlardı. Salonun şekli 11 Temmuz 2013 günü Taksim Dayanışması sözcülerinin savunma yaptıkları 38. Sulh Ceza Mahkemesi’nin salonuyla aynı ebattaydı. Kalabalık o kadar yoktu tabii... Ama davanın içeriği düşünüldüğünde 30 Aralık 2014 günü de hiç de fena değildi katılım.

Jet Hâkim
Hâkim kalabalığa bakmamayı tercih ediyordu. Muhtemelen de zamanını çaldığını düşündüğü bu dosyayla anılmak dahi istemiyordu. Bir an önce kapatılmalıydı bu dosya. Hem kamuoyu ona “Jet Hâkim” adını boşuna mı takmıştı? Neydi Jet Hâkimin özelliği? Mesleğe başladıktan sonra verdiği çok hızlı kararlarla ilgili meslektaşları ona “Jet Hâkim” ismini takmıştı. Dosyalara tek celsede karar çıkaran Jet Hâkim, “Tek rakibimiz Türk Hava Yolları” diyordu - şaka değil kendi ifadesi, gözü karaydı bu konuda. Ancak hızı adalete engel olmamalıydı: “Herkesin savunma hakkına riayet ediyoruz, delilleri en ince ayrıntılarına kadar topluyoruz” diyordu.

Bu ülkede “jet” lakabıyla anılmak her dönem iş yapıyor. Yanış anlaşılmasın, konuyu 3 kere vatandaş dolandıran Jet Fadıl’a getirmeyeceğim. Ama hırsız bile aynı evi 3’üncü kez soyarken çekinir. Bu vakada vatandaşın hala kapı pencere açık uyumasını da anlamış değilim. Fadıl’dan çok vatandaşın gözü kara.

Her mahkemeye lazım
Tabii ülkede herkes “Jet Hâkim” olamıyor. Sorun değil. Sabık eski bakan Erdoğan Bayraktar “Herkes yargıya başvurabilir ama yürütme devam edecek” derken bu uzun yargılama sürelerinin keyfini sürüyordu. Öyle ya Sulukule Yağması yargıdan döndü, ama geçmiş oldu. “Aa... ama bitti, şimdi yıkamayız da... Hay Allah!” Aynen bu minvalde bir şey demişti Fatih Belediye Başkanı Mustafa Demir. Perisuyu üzerine yapılan Pembelik Barajı’nı yargı durdurduğunda her şey bitmişti ne yazık ki. Dersim coğrafyasının cenneti, ekili alanlar, dini, kutsal yerler sular altında kalmıştı bile. Vatandaşın acil kamulaştırma kararıyla el konulan arazileri baraja kurban gittikten sonra geldi iptal kararları. Kırıkkale’de Kızılırmak’ın 25 kilometresini kurutacak olan HES’e durdurma, gelecek ama santral, kanal bitmek üzere. O yüzden her mahkemeye bir “Jet Hâkim” lazım. Gerçi bu ülkede HES yapanların gözü kara. Durdurma murdurma da takmıyorlar zaten.

“İtin sahibi kim”
Gelelim 63. Asliye Ceza’ya... Herkes Jet Hâkim’in vereceği jet karara kilitlenmişti. “Tek Rakibimiz Türk Hava Yolları” sloganıyla yargı tarihine geçen Jet Hâkim, geçen celsede ettiği çok daha da yaratıcı bir cümle ile hukuk literatürüne geçmişti: “İtin sahibi kim?” ‘İt’ten kasıt ‘köpek’ti. Gerçek bir köpek, kapıda bekleyen, sahipli. Jet Hâkim acaba hız konusunu dikkate alarak mı “köpek” yerine “it” kelimesini kullanmıştı. 3 harf 3 harfti. Bu soru üzerine 3000’e yakın kişi imza atarak “it’in sahibi biziz, hadi bitirelim şu işi, keselim cezayı jet gibi” dedi ve duruşmaya katılabilecek hayvanseverlere müdahil olma vekaleti verdi.

Nilayım isimli sahipli köpeği bacaklarının arasına sıkıştıran Hamdi Yalçın, hayvana tecavüz ederken yakalanmıştı. Cumhuriyet Başsavcılığı yapılan soruşturma sonucu toplanan delillere göre sanığın sahipli köpeğe aleni alanda tecavüz ettiği kanaatine varmıştı.

Alenen teşhircilik  
Hamdi Yalçın tam 454 TL para cezasına çarptırıldı; ancak tecavüzcülerinin para verip bu işten sıyrılmamaları için bu tür suçların TCK kapsamına alınması için bir düzenleme Genel Kurul gündeminde beklerken, avukatlar mevcut düzenlemelerden yola çıkarak, bu kişinin hapis cezasına çarptırılmasını talep ettiler. Zira Cumhuriyet Savcısı şöyle diyordu:

“... şüphelinin eyleminin TCK 151/2 ve eylemin herkesin gelip geçtiği aleni bir yerde işlenmesiyle, hayasızca hareketler başlıklı TCK 225 maddesine uyduğu kanaatine varılmıştır. Bu nedenlerle şüphelinin mahkemenizde yargılanmasının yapılarak eylemine uyan TCK151/2, 225/1, 53/1 maddeleri gereğince cezalandırılmasına karar verilmesi kamu adına talep ve iddia olunur.”

Yani ne diyor savcı “Alenen cinsel ilişkide bulunan veya teşhircilik yapan kişi, altı aydan bir yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır” diyor.

Twitter Mwitter
Jet Hâkim’in bu ceza kararını jet hızıyla vereceğinden emin olarak beklerken, jet hızıyla beraat geldi. Üstelik de tutanaklara, 454 TL’lik kabahat işlediği sabit bu kişinin “Her ne kadar sanık hakkında hayasızca hareketlerde bulunma suçundan dolayı kamu davası açılmış ise de, isnat edilen suçun sanık tarafından işlendiğinin sabit olmaması sebebiyle... beraatine” diye geçti.

Jet Hâkim ününe halel getirmezken, aynı saatlerde Çağlayan Adalet Sarayı’da bir kadın gazeteci, yolsuzluklarla ve bir savcı ile ilgili attığı muhalif bir tweet nedeniyle gözaltına alınarak ifadeye getiriliyordu. Kabaş “17 Aralık soruşturmasına takipsizlik veren hâkimin ismini unutmayın” diye tweet attığı içindi bütün bunlar. Yargı, meydanlarda “twitter mwitter kalmayacak” diye bağıran dönemin başbakanından feyz alan alıyordu. Yargının gözü karaydı. Tıpkı “daha ne fetva versem yaranırım bu kafaya” diye her gün yeni sürpriz yumurtalarla karşımıza çıkan Diyanet gibi...

Bir efsaneydi senle...
Köpek tecavüzcüsünün Jet Hâkim tarafından beraat ettirildiği; Kabaş’ın attığı tweet yüzünden Adliye’ye getirildiği aynı gün; “efsane, kahraman” ilan edilmiş bir savcı da, diğer iki savcı arkadaşıyla birlikte haklarındaki soruşturma sonuçlanıncaya kadar Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK) 2. Dairesince görevlerinden uzaklaştırılıyordu. Oysa o savcı ki ne Ergenekonlar, ne Balyozlar, ne Oda TV’ler sunmuşu altın tepsilerde AKP iktidarına. Ülkenin Genelkurmay Başkanı’nı terör örgütü lideri olarak itham edecek kadar gözü karaydı. Gözler öyle karardı ki, canım cicim yıllar bitti, birbirini yeme yarışı başladı. Bu yeme yarışı öyle dev bir öğütme makinasına dönüştü ki yargı hallaç pamuğu gibi atılırken mağduriyetler araya sıkışıyor, eziliyor. Kim davalar sürünüyor; kimileri de zaman kaybı diye kısa kesiliyor. Köpek tecavüzü diye bilinecek davanın 2. celsesi, TC İstanbul 63. Asliye Ceza Mahkemesi’nde 30/12/2014 tarihinde görüldü. Hâkim Hacı İbrahim Gözükara “beraatine” dedi.

NOT: Bu yazıya başlarken esas amaç 2014 değerlendirmesiydi aslında. Ama zaten bir tek gün yeter 2014’ü anlatmaya.

* CHP İstanbul Milletvekili