Helvetica hep usluluk, ılımlılık, "politik doğruculuk", hijyen, sakinlik ve istikrar çağrışımı yapmıştır ben de, düz ve...

Helvetica hep usluluk, ılımlılık, "politik doğruculuk", hijyen, sakinlik ve istikrar çağrışımı yapmıştır ben de, düz ve tırnaksız hatlar gözü suskunluğa çağırı sanki, kendinden emin bir itaate... Güven demektir aynı zamanda Helvetica; sağlamlık ve gelenek.

Bilgisayarlarınızda her gün kullandığınız çoğu font, aslında görsel ideoloji ve modernizmin tarihi açısından çok önemli kırılmalara denk düşüyor... Örneğin Bauhaus sadece bir yapı market ya da font ismi değil; şu an kullandığımız işlevsel, minimal nesnelerin çoğunun tasarlandığı sosyalist ağırlıklı bir tasarım okulunun adı. Veya Futura fontu, adından da anlaşılacağı gibi 1920 sonrasının kübik, fütüristik çizgileriyle, eski rejimin barok ve süslü ya da dinsel tınılı gotik fontlarına karşı bir başkaldırı, "geleceğe bir çağrıydı". Ya da dünyada en çok kullanılan gazete ve kitap fontlarından Times zamanın ruhunun ve yaygınlaşan kitle kültürünün tırnaklı (serifli) umuduydu. Trajan mı? O da adını aldığı acımasız Roma İmparatoru'nun kudretini lüks otel kataloglarında selamlamaya devam ediyor hâlâ... Helvetica'ya ne demeli peki? Dünyanın en yaygın karakterlerinden olan İsviçreli Helvetica, ideolojisi ne olursa olsun bütün siyasal partilerin logosunu oluşturuyor. Geometrik ve narin kıvrımları, ölçülü harf aralıklarıyla beyaz gömlekli bir şirket çalışanı kadar ciddi ve şık görünüyor beyaz bir zemin üzerinde. Helvetica hep usluluk, ılımlılık, "politik doğruculuk", hijyen, sakinlik ve istikrar çağrışımı yapmıştır ben de, düz ve tırnaksız hatlar gözü suskunluğa çağırı sanki, kendinden emin bir itaate... Güven demektir aynı zamanda Helvetica; sağlamlık ve gelenek. Bu anlamda kurumsal şirketler logotype'larında onu tercih ederler; serifli karakterlerin hafiflik riski vardır belki de...


ERKMEN VERSUS ÇEKİÇ
Türkiye'de grafik tasarımın önemli isimlerinden Bülent Erkmen'in tasarımları ben de hep Helvetica etkisi doğurur. Onun özellikle 90 sonrası Macintosh devrimiyle ivme kazanan işleri sakinlik, entelektüel bir dikkat, bazen insanda sıkıntı uyandıracak bir düzen ve ihtimam hissi de doğurur; en azından bende. Grafik tasarımla uğraştığım yıllarda onu çok yakından takip eder, tipografi ve espas anlayışından etkilenmeye çalışırdım. Çünkü Erkmen'in işleri bir basic (temel) duyumsaması doğurur; önce dersi almak gerekir otoritesi sanki. Hareket yoktur onun tasarımlarında, en küçük bir kımıldama sert bir yer çekimiyle diğer elemanlarla uyumlu genel bir zemine yerleşiverir. Erkmen'den çok şey öğrensem de onun hijyen espası ve geometrik disiplini yine de rahatsız ederdi beni... Daha çok kültür-sanat alanında işler üretmeye çalışsa da (İKSV festival afişleri gibi) sanki kurumsal şirketlere daha uygun gelirdi bana. Erkmen bunu da büyük bir başarıyla yapmış, şu an tabelaları olmasa da birçok bankanın ve şirketin kurum kimliğini de tasarlamıştır. İsviçre'nin sakinliğinde ve Platoncu mükemmelliğinden çok şey öğrenmeye çalışırken, Mac devrimini çok iyi kullanan başka bir tasarımcıyla tanışıverdim o yıllarda. Savaş Çekiç'ti bu. Çekiç Sovyet Avangard'ının tipografi ve leke duygusunu çok iyi kullanarak (Rodchenko, El Litsky vb) Erkmen'in sakin liberalizminin karşısına sol bir konum oluşturmuştu. Neredeyse sol  yayın dünyasının bir çoğunu biçimlendirmişti Çekiç'in tasarımları ve hâlâ da öyle... İşte Bülent Erkmen ben de hep karşıtıyla birlikte önem kazanmış, ve bu ikisini karşılaştırabileceğim bir yazı düşündürmüştü yıllarca... Her halde yazsam, Bülent Erkmen'in en başarılı tasarımlarından biri olan Arremento dergisine gönderirdim diyorum. Uzun zamandır tasarımla uğraşmasam da ne zaman Bülent Erkmen ile ilgili bir etkinlik duysam, bir zamanlar başımı döndüren Mac sevdası ve Savaş Çekiç tutkusunu bir daha duyuveriyorum.

SON İŞLER
İşte Bülent Erkmen’in, 2004 yılından bu yana yaptığı çalışmalarından  oluşan “Son İşler 2” sergisi Milli Reasürans Sanat Galerisi’nde bugün açılıyor ve 5 Mayıs 2012 tarihine kadar izlenebiliyor. Erkmen, 1990-2000 yılları arasında, her biri iki yıllık bir dönemi ele alan beş kişisel sergi/kitaptan oluşan dizisinin sonrasında, 2000-2004 yılları arasında çalışmalarını 2004’te “Son İşler” başlığı altında sergilemiş ve kitaplaştırmıştı. Sanat ve kültür alanına odaklanmış çalışmalarının ağırlık taşıdığı “Son İşler 2” sergisinde; Lizbon Ulusal Çini Müzesi’nde sergilenen çini tasarımı, İstanbul sokak adı ve kapı numarası tabelaları, 15. Tiyatro Festivali ve 4. Tiyatro Olimpiyatları için tasarladığı “İki Kişilik Bir Oyun” ve “İstanbul” çikolataları gibi farklı tasarım konuları da yer alıyor.

Sergide Erkmen’in 15 yıldır aralıksız sürdürdüğü ve son dönemde dışarıdan taşıdığı hazır nesnelerle metaforlar yarattığı Arredamento Mimarlık dergisi kapakları, üç ayrı sezon için üç ayrı konseptle geliştirdiği İstanbul Devlet Tiyatrosu afiş dizileri, Osmanlı Bankası Müzesi’ndeki sergilerin tasarımlarıyla Osmanlı Bankası Müzesi’nin yeni sergileme tasarımları izlenebilir. Ayrıca Erkmen’in uluslararası etkinlikler için yaptığı “Frida ve Diego”, “Fukuda”, “Tomaszewski” ve “İran Seçimleri” afişleri ile Hrant Dink Ödülleri kimliği, “Hepimiz Hrant Dink’iz” kitabı, Ferit Edgü için hazırladığı “Elde Yapım Kitaplar” dizisi ve sekiz adede ulaşan “Akın Nalça Kitapları” da sergilenmektedir.Grafik tasarımın bu büyük ustasına selam yolluyoruz tekrar buradan. Savaş Çekiç'e de doğal olarak...