Siyasal İslamcı ideoloji, ataerkil bir hesaplaşma ile kadınların hukuksal kazanımlarını hedef alarak şiddet aracı olarak kullanıyor. İktidar eril tahakkümünü bu yolla sürdürmeyi amaçlıyor. Saray rejiminin İstanbul Sözleşmesi’nden çekilmesi de bu hesaplaşmanın bir sonucu.

Güç-erkeklik-para
Fotoğraf: Depophotos

EDİTÖRDEN…

Kadınlar, 1930 yılında yerel yönetimlerde seçme ve seçilme hakkını elde etmelerine rağmen yüksek bir siyasal temsil düzeyine ulaşamıyor. 1930'dan beri belediye başkanı olarak seçilen adayların sayısı sadece 150'de kaldı. 5 yıl önce yapılan 2019 seçimlerinde 1.389 belediyeden sadece 42’sinin başkanı kadın.

Her seçim döneminde farklı hesaplar güdülür, her dönemin kendine özgü tartışma konuları ile seçime gidilir. Bu seçim döneminde de son ana kadar adaylıklardan seçim stratejilerine kadar birçok konu tartışıldı. Fakat değişmeyen nokta güç-erkeklik-para üçgenindeki siyasette kadınların önündeki engeller oldu. Kadınlar, bir yandan karar alma mekanizmalarında var olmak için mücadele verirken diğer yandan önlerine konulan engelleri yıkmaya çalıştı.

Aday belirleme sürecinde kadın adaylara öncelik tanınacağı nidaları havada uçuştu. Birçok kadın hareketi, kadınların, kazanılmasına kesin gözüyle bakılan bölgelerden aday gösterilmesi gerektiği yönünde çağırılar yaptı. Ama gelinen noktada iktidarından muhalefetine partiler, kadın aday belirlenmesinde sınıfta kaldı. Adaylar adeta ‘erkekler kulübü’ görüntüsü verirken aynı zamanda ‘inşaatçı’, ‘müteahhit’, ‘iş insanı’ kimlikleriyle öne çıktı. Yalnızca DEM Parti'de eş başkanlık sistemi olduğu için açıklanan bütün seçim bölgelerinde kadın ve erkek adaylar yer alıyor.

ATAERKİL HESAPLAŞMA VAR

Gücün, paranın ve erkekliğin ortaklaştığı yerel seçimler, eril restorasyonun bir tezahürü olarak yansıdı. Toplumsal cinsiyet çalışmalarıyla bilinen Prof. Dr. Deniz Kandiyoti, eril restorasyonu Türkiye’de kadın-erkek ilişkilerinde değişen dinamikleri okumak için kullanıyor. AKP’deki ve temsil ettiği siyasal İslamcı ideolojik kutuptaki erkekler, ataerkil bir hesaplaşma ile kadınların hukuksal kazanımlarını bir şiddet aracı olarak kullanıyor ve böylece eril iktidarlarını sürdürmeyi amaçlıyor. İktidarın İstanbul Sözleşmesi’nden çekilmesi de tam da bu ataerkil hesaplaşmanın bir sonucu.

İktidar, kadınların eril restorasyonla yeniden yerleştirilecekleri geleneksel bakım alanları ile ekonomik krize de bir çözüm olarak bakıyor. Kadınların eve dönmesi, bakım sorununa en kestirme çareyken hem devletin sırtındaki yükü azaltacak hem de erkeklere istihdam alanları açarak işsizlik sorununa eril kurtuluş sunacak.

HER MEVZİDE MÜCADELE

Her alanda kadınlara yönelik saldırılara, erkek düzene, laiklik karşıtı büyüyen karanlığa ve gericiliğe karşı başta yerel yönetimlerde olmak üzere siyasette kirli pazarlıkların ve merkezinde erkekleri önceleyen duruşa karşın muhalefet de farklı bir pencere açamadı.

Tüm bunların karşısında kadınlar, saldırıların olduğu her mevzide var olamaya mücadele etmeye devam ediyor.