Ülke gündemi yine seçim atmosferine kitlendi. İktidardan meclis muhalefetine kadar yürütülen ittifak ve aday tartışmaları halkın sorunlarını görünmez kılarken, Özak işçilerinin örgütlenme hikâyesi topluma yol gösteriyor.

Güçlü olduğumuzu direnirken anladık
Hakları için direnişe başlayan Özak Tekstil işçileri fabrika önünde nöbetlerine devam ediyor.

Öncü DURMUŞ  

Ülke gündemi bir kez daha yerel seçimlere odaklanırken hem Meclis gündeminde hem seçim söylemlerinde halkın gerçek gündeminin neredeyse bahsi geçmiyor. 31 Mart’taki yerel seçimler için başlayan çalışmalar da ittifak ve aday tartışmalarıyla sınırlı. 

AKP iktidarının topluma dayattığı yoksulluk, gericilik, baskı ve şiddet ortamı her gün biraz daha fazla kendini gösterirken buna karşı ülkenin birçok yerinde toplumun farklı kesimlerinden itirazlar yükseliyor. Bu itirazlardan biri de Urfa’da 21 gündür sendikal hakları için direnen Özak Tekstil işçilerinin. 

Hak-İş’e bağlı Öz İplik-İş Sendikası’ndan ayrılarak BİRTEK-SEN’de örgütlenen Özak Tekstil işçilerinin, bir kadın arkadaşlarının bu sebeple işten çıkarılmasının ardından başlattığı direniş, topluma yol gösterecek bir mücadele örneği sergiliyor. 

Direniş sadece emekçilerle sınırlı da değil. Gericiliğe karşı düzenlenen laiklik mitingi, yoksulluğa karşı emeklilerin isyanı, barınma, niteliksiz eğitim, ulaşım sorunlarına karşı üniversitelerde bir araya gelen gençler de halkın gerçek sorunlarını bir kez daha gün yüzüne çıkartıyor. 

Direnişin başladığı günden bu yana birçok kez müdahale, gözaltı, engelleme ve baskı ile karşılaşan Özak işçileri, örgütlenme süreçlerini ve nasıl bir mücadele ortaya koyduklarını BirGün’e değerlendirdi.  

DİRENİŞİ ADIM ADIM BÜYÜTTÜK  

Özak Tekstilde paket dikim bölümünde çalıştığını belirten Sevgi Doğan, işçilerin birlikte hareket etmesinin önemini vurguladı. Doğan “Biz aslında doğrudan hayatımız boyunca mücadele içerisinde olan insanlardık. Ancak bugüne kadar hepimiz kendi hayatlarımızda tek başımıza olduğumuzu sandık. Haksızlıklar karşısında tek başımıza bulunduğumuz yerden hayata tutunmaya çalışan insanlar olduk hep” dedi. 

Yaşadıkları baskı ve kötü koşulları, yeni görmediklerini dile getiren Doğan, mücadelenin kendilerine bilinç sağladığından bahsetti. Doğan şu ifadelere yer verdi:  “Sendika değişikliği ile başlayan süreç bizim için her şeyi biraz daha netleştirmeye başladı. Ben kadınların olduğu paket dikim bölümünde çalışıyordum ve yöneticilerin bizlere yaptığı baskıya her gün şahit oluyorduk. Çalışma koşullarımızın ağırlığının yanı sıra yöneticilerin hakaretlerine varan günler yaşıyorduk. Hatta herkesin seferber olduğu deprem günlerinde, patronun gelmediğiniz haftayı telafi edeceksiniz sözleri bizim için bir çok çelişkiyi ifade ediyordu. Ancak biz tüm bunlardan şikâyetçi olsak bile bu denli yan yana gelememiştik. Bizim için kırılma anı da o yüzden bu direnişin başlamasıyla beraber yaşandı. Sendika tartışmalarının çıkmasıyla yavaş yavaş kendi haklarımızı fark etmeye başladık. Dertlerimizin sıkıntılarımızın aynı olduğunu daha açık haliyle görürken yan yana gelmemizin ne kadar önemli olduğunu görmeye başladık. İşçilerin örgütlenmesi aslında bizlerin haklarımızı öğrenmesiyle başladı. Gücümüzü fark ettik bu anlamda. 

Örgütlenme sürecinin farkındalıklarının oluşmasıyla başladığını belirten Doğan, “Gücümüzü fark ettiğimiz andan itibaren, bizim yanımızda kimin yer aldığı kimlerin ise karşımızda olduğu belli olmaya başladı. İşten çıkarılan bir kadın arkadaşımız dahi olsa kimseyi arkada bırakmadan mücadele etme kararı aldık. Çünkü biliyoruz ki artık kimin atıldığı değil önemli olan. Bugün o arkadaşımıza yapılan şey yarın bizim karşımıza çıkacak. O yüzden bu direniş aşama aşama başladı ve adım adım büyüttük bu ana kadar. Bugün de sonuna kadar gitme kararlılığını sağlayacağız” dedi. 

Özak tekstil de çalışan Funda Bakış da yaşadıkları süreci değerlendirdi. Bakış, “Öncelikle başlangıçta olayların buraya kadar geleceğini hiç düşünmezdik. Çünkü hiç bu denli bakamıyorduk. Günlük hayatın getirdiği yaşam mücadelesi içerisindeydik hepimiz. Burayı örgütleyen şey de bu açıdan yine yaşadıklarımız oldu” dedi. 

BİRLİKTE MÜCADELE ETMEYİ ÖĞRENDİK 

Daha önce yaşadıkları sorunların görünmediğini belirten Bakış, direnişin en büyük etkisinin kendilerinin söz sahibi olmaya başlaması olduğunu vurguladı. 

Birlikte karar alma sürecinin önemini de belirten Bakış şu ifadelere yer verdi: “İlk günlerde avukatların bilgilendirmeleri bizim için çok etkiliydi. Sonra ise birlikte olmayı öğrenmeye başladık. Kendi içimizde konuştuk, bize destek verenlerle yaptığımız tartışmalarda fikir alışverişi almalara başladık. Orada bulunan milletvekillerinin emeklerini gördük. Daha önce görmediğimiz bir şey bu bizim açımızdan.  Üstelik çok da zor bir iş başarıyoruz bu koşullarda. Arkadaşlarımız sadece burada mücadele etmiyorlar çünkü. Bir yanda aile sorunları diğer yanda ülkenin sorunlarına rağmen bu direnişe güç veriyorlar. Özellikle bu anlamda kadın arkadaşların payı çok büyük. Örgütlenmeye başlayınca hepimiz de gerçekten asıl güçlü biziz hissi oluşmaya başladı. 

‘DİRENİŞE DEVAM’ YANITI KIRILMA NOKTASI 

Direnişin ilk gününden bugüne kadar gelinen süreçte yaşananların, nasıl bir yol yürümeleri gerektiğini ortaya çıkardığını dile getiren Bakış, “Karşımızda yer alanları da görünce hem daha çok örgütlendik hem de mücadeleyi büyütmeye başladık. Çünkü şunu çok net görmeye başlıyorsunuz; vali size karşı, jandarma size karşı, müftü bile size karşı. 

Direnişi devam ettirdiğimiz için valinin eylemi kırma çabasında olduğu, jandarmanın toma ve coplarla saldırdığı, müftünün de sizi ibadethaneden kovduğu bir sürü olay yaşıyorsunuz. 

Ve bunları gördükçe ancak birlikte olursanız sesinizin çıkabileceğini anlamaya başlıyorsunuz. Bu süreçte benim için kırılma anlarından birisi ne yapacağımızı konuşurken ‘Mahkemeye mi başvuralım yoksa direnişi mi büyütelim’ sorusuna 400 kişinin tek bir sesten ‘Direnişe devam’ yanıtı oldu.