Levent Turhan Gümüş, Vaghar Aghaei’nin resimlerinin eşlik ettiği; “Unutulmuşluk sisi” içinde sevgi, aşk, ayrılık, kavuşma için çabalama, yardımlaşma-dayanışma gibi birçok insani şeyi yeniden hatırlatıyor okurlara.

Gümüş’ten ‘Misi Sultan Efsanesi’
Levent Turhan Gümüş (Fotoğraf: Can Çocuk)

Soner DEMİRBAŞ

Levent Turhan Gümüş’ün Ocak 2024 tarihinde Can Çocuk serisinden çıkan Misi Sultan Efsanesi adlı kitabı Misi Sultan’ın, Kerimşah’ın ve çatal boynuzlu alageyiğin hikâyesini eserin aynasından, belleklerde iz bırakarak bir şekilde yansıtıyor.

Daha önce aynı yayınevinden çıkan Dalgacık ile Yakamozun Masalı ve Işıklı Kaplumbağa adlı kitapları ile; şimdi ise Misi Sultan Efsanesi adlı kitabı ile arkadaş çocukları ve anne babaları için yazmaya devam ediyor, Gümüş. "Bizim çocukluğumuzda ders çalışmak bütün zamanımızı almazdı. ... Her oyun bize başka bir serüvenin, her kitap ise bilmediğimiz başka başka dünyaların kapılarını açardı.» diyen Gümüş, Misi Sultan Efsanesi’nde de başka dünyaların kapılarını aralamaya devam ediyor bizler için.

MİSİ SULTAN EFSANESİ
Levent Turhan Gümüş
Resimleyen: Vaghar Aghaei
Can Çocuk, 2024

Kökü hikâye-masal olan bir ağacın dallanıp budaklanıp çiçeklenmesiyle okurun karşısına çıkan kitapta Yabandan Gelenler, Misi Kız, Misi Kız’ın Sakladığı Sır, Karanfil Bezeli Elma, Kadı Rüknettin Efendi, Kara Kadı’nın Kıskacında Ceddihan ve Seyyidhan, Beyduran Dağları Kerimşah’a Mesken Oluyor, Ay Buluta Girince, Hey Gidi Kambur Felek! Hey Gidi Kahpe Devran! ve Çatalağız›daki Alageyik bölümleri birleştiğinde bütünlüklü bir yapı anlam katmanlarıyla okurun geçmişinde ve şimdisinde kendi mekânını kuruyor. Şimdiki zamanda yazılmış ama kendi zamanını aşarak tüm zamanlara dokunan bir kitap da diyebiliriz Misi Sultan Efsanesi için.

"Sanatın açıklığa kavuşturduğu şey yalnız kendi hayatımız değil, başkalarının da hayatıdır." diyordu Marcel Proust, Yakalanan Zaman’da. Levent Turhan Gümüş de Misi Sultan Efsanesi’nde yarattığı mekân ve yalın üslupla masalsı dünyadaki karakterlerin hayatına götürüyor okurunu ve çocukluk ile geçmiş zamanlardaki anlatıların yeniden yaşanmasına vesile oluyor. "Zamanlardan bir zamanda" (s.13); hayalimizdeki-zihnimizdeki bir zamanda Dilaver’in haber vermesiyle Misya denilen bir diyarda anlatı başlıyor ve ilerliyor. Zaman zaman içinde; diyar diyar içinde ancak ve ancak ustalıkla kurulmuş-hikâye edilmiş metinlerden okuyabiliriz bize bizi gösteren anlatıları ve diyarları belki de; "Mağaranın diğer ağzına vardığında gözü hem güneşten hem de gördüğü manzaranın etkisinden kamaşmış. Burası, dedesi Kadir Usta’ya bir zamanlar büyük dedesinin anlattığı o büyülü diyarmış." (s.21). Ve orada Hafız Dede, Ferhat Emmi, Çoban Ali, Hüsmen Ağa, Kemal, Nigâr, Kavasgiller, Gerger, Fırla Molla, Gülperi Sultan, Kadı Rüknettin Efendi,  Ferit, Avcı Bekir, Ceddihan ve Seyyidhan gibi karakterler de ses verir anlatı boyunca. "Karakterler olmadan anlatılar olabilir ama anlatılar olmadan karakterler de olamaz." minvalinde bir cümlesi vardı Aristoteles’in. Güçlü ve okurda iz bırakan hikâyelerde yaratılan karakterlerin gücü ise yine anlatının ve anlatıcının üslubuyla vuku bulacaktır yine belleklerde.

Vaghar Aghaei’nin resimlerinin eşlik ettiği; "Unutulmuşluk sisi" (s.28) içinde sevgi, aşk, ayrılık, kavuşma için çabalama, yardımlaşma-dayanışma gibi birçok insani şeyi yeniden hatırlatıyor okura Levent Turhan Gümüş’ün Misi Sultanın Efsanesi; Ay Buluta Girince (s.61)  Turnaların dilinde(n).