12 Eylül döneminde İzmit Kapalı Cezaevi’nde idam edilen Ramazan Yukarıgöz’ün ölmeden önce annesine ve ailesine, Mehmet…

12 Eylül döneminde İzmit Kapalı Cezaevi’nde idam edilen Ramazan Yukarıgöz’ün ölmeden önce annesine ve ailesine, Mehmet Kambur’un ise eşine yazdığı son mektup bulundu…

ÖZLEM ZORCAN ANKARA

Devrimci 78’liler Federasyonu,12 Eylül döneminde 28 Şubat 1982’de İzmit Kapalı Cezaevi’nde idam edilen Ramazan Yukarıgöz’ün ölmeden önce annesine ve ailesine, Mehmet Kambur’un ise eşine yazdığı son mektubu gün yüzüne çıkarttı.

‘24 YIL BOYUNCA BU ANI BEKLEDİM’
Mülkiyeliler Birliği’nde Ramazan Karagöz’ün annesi Aysel Yukarıgöz ve kardeşi Yılmaz Yukarıgöz’ün yanı sıra sivil toplum örgütü temsilcilerinin katıldığı basın toplantısında okunan mektuplar duygusal anların yaşanmasına neden oldu. Anne Yukarıgöz, “Bunca yıl oğlumun son sözlerini neden bizden sakladılar? Oğlumun son mektubunu babası okuyamadan öldü. Ben inat ettim ölmedim ve 24 yıl boyunca bu anı bekledim. Onu öldürenlerin yargılandığını görene kadar da inat edeceğim ve ölmeyeceğim” dedi.
Yılmaz Yukarıgöz, ise, 12 Eylül dönemine ve cunta yönetimine karşı hissedilen nefretin bir kez daha arttığını belirterek, darbelerin önüne geçilebilmesi için Türk Silahlı Kuvvetleri’nin yetkilerini düzenleyen İç Hizmet Kanunu’nun kaldırılması gerektiğini vurguladı.

‘SON DERECE GÜÇLÜ ÇOCUKLARDI’
2006 yılında son mektubu ortaya çıkartılan Ömer Yazgan’ın sınıf arkadaşı Rahmi Yıldırım ise şunları kaydetti:
“Ömer Yazgan, Erdoğan Yazgan, Mehmet Kambur, Ramazan Yukarıgöz Gölcük Cezaevi’ndeyken ben de orada tutukluydum. Cezaevinde hiçbir acizlik belirtisi göstermediler. Son derece güçlüydüler. İtirafçı olmaları karşılığında ceza almama önerilerini reddettiler.
İdama gitmeden önce, birikmiş paralarını ve koğuşlardaki eşyalarını arkadaşları arasında paylaştırdılar. İdam sehpasına onurlarıyla ve marşlar söyleyerek gittiler, sehpalarını kendileri tekmelediler. İnfazlarının ardından cezaevi personeli de ağlamıştı.”
Yıldırım, avukatların o dönemde Milli Savunma Bakanlığı’na yeniden yargılanma talebiyle başvurduğunu ancak yıllar sonra söz konusu başvurunun yerine iletilmediğinin anlaşıldığını belirtti.

‘ENGELLEMELERLE KARŞILAŞTIK’
Federasyon Başkanı Ruşen Sümbüloğlu ise, mektupları ele geçirmek için çok zorlu bir süreç yaşadıklarını belirterek, “12 Eylül döneminde idam edilen çok sayıda devrimcinin mektubu Genelkurmay Başkanlığı’nın arşivinde duruyor.
2006 yılında Ömer Yazgan’ın mektubuna ulaşmış ve kamuoyuyla paylaşmıştık. Ancak yılmadan çaba harcamaya devam ettik. Tam 2.5 yıl boyunca inanılmaz engellemelerle karşılaştık ancak vardığımız sonuç bizi mutlu etti” diye konuştu. Sümbüloğlu, mektupların orijinallerini çerçevelenmiş bir şekilde ailelerine teslim etti.

***
Ramazan Yukarıgöz’ün mektupları
Değerli Aileme
Annem, babam ve kardeşlerime. Sizleri ne kadar sevdiğimi bilirsiniz. Sizler için birçok şey yapmak istedim ve her zaman da isterdim. Ancak bulunduğumuz ülkenin koşulları ve sömürü mekanizmasını yönlendirenlere, sizlere karşı ve genelde halkıma karşı, tüm emekçi ve ezilenlere karşı uyguladığı baskı, zulüm ve sömürüyü yenmeden onlara karşı savaşmadan bunların yani sizlere yapmak istediğim şeyleri yerine getirmenin imkanı yoktu. Faşizme ve emperyalizme karşı halkın yanında yer almak gerekirdi. Ben de bunu yaparak halkın mücadelesine en ön saflarda katılmaya çalışarak sizlere ve halkıma olan görevlerimi her zaman elimden geldiğince yerine getirmeye çalıştım ve son görevimi de şimdi yerine getiriyorum. Benim için üzülmenizi, gözyaşı dökmenizi istemem. Devrimci olarak yaşadım, devrimci olarak ölüyorum. Sizleri her zaman seven ve sayan oğlunuz, kardeşiniz Ramazan Yukarıgöz.
Değerli Anama
Beni cezaevinde, dışarıda ve her zaman her yerde yanımda olarak hiçbir zaman yalnız bırakmadın. Sana olan borcum asla ödenemez. Burada şereflice yaşayıp, şereflice ölerek sana olan borcumun bir kısmını ödemek istiyorum. Seni her zaman canından çok seven oğlun Ramazan Yukarıgöz. Sevgi ve saygılarımla.

***
Mehmet Kanbur’un mektubu
Değerli Karıcığım,
Biz tarihi görevimizi yerine getirirken en azından seni görmek isterdim. Öyle sanıyorum ki hiç haber verilmedi. Veya göstermelik olarak, bilinçli yola çıkamayacağınız şekilde haber gönderildi. Bu insanlardan farklı bir şey de beklenmez. Görmedin diye üzülmeye hiç gerek yoktur. Senden bunu beklerim.
Ben hayatım sürecinde, özellikle birlikte olduğumuz zamanlarda gerçek anlamda bir şeyler anlatmaya çalıştım. Ve bu uğurda gücüm oranında üzerime düşen görevleri şu veya bu ölçüde yerine getirmeye çalıştım. Son olarak da ülkemin özgürlüğü uğruna canımı severek feda ediyorum. Son görevi yerine getirirken size ve halkıma layık olmaya çalışacağım. Son nefesimi verirken dahi köhne düzenin cellatlarına fırsat vermeden halka son mutluluk sloganını haykıracağım. Bundan hiç kuşkunuz olmasın.
Senin bundan sonraki özel yaşamın hakkında bir şey söylemek istiyorum. Sana güveniyorum. Tek başına, yapayalnız kalsan dahi, doğruluktan, dürüstlükten ayrılmayacağına, namusluca yaşamını sürdüreceğine inanıyorum. Ayrıca sana ve halkıma armağan ettiğim Murat’a da yeterli ilgi göstereceğine, halkına yararlı olacak bir biçimde yetiştireceğine eminim.
Akyazı onurumuz. Yolumuz Akyazı’da düşenlerin yoludur. Devrimciler öldü. Yaşasın devrim. Kahrolsun faşizm. Tek yol devrim.
Mektubumu bitirirken gözlerinizden öperim. Tüm dostlara selamlar. Babama, anneme, yengeme, ağabeyime, İnsaf Selver bacıya, yeğenlere, dayılara selamlar. Mehmet Kanbur.

***
Evren iddianamesi için yeniden başvuru
Adana eski Cumhuriyet Savcısı Sacit Kayasu, 9 yıl önce darbe lideri Kenan Evren hakkında hazırladığı ancak hakkında takipsizlik kararı verilen iddianamenin yeniden işleme konulması için Adana Cumhuriyet Başsavcılığı’na başvurdu.
Görev yaptığı dönemde 12 Eylül 1980 askeri darbesini yapanlar hakkında yargılama talebiyle 28 Mart 2000’de iddianame hazırlayan ancak Başsavcılık tarafından iddianamesine takipsizlik kararı verilen Sacit Kayasu, takipsizlik kararını AİHM’e taşımış ve davayı kazanmıştı. Kayasu, iddianamenin takipsizliğe uğramasını eleştirerek, “Bu durumun gerek o tarihte, gerekse şu anda yürürlükteki kanunlara aykırılığı ortadadır. Zira savcının tanzim ettiği iddianame hakkında ancak mahkeme karar verir” dedi.

TEŞEBBÜS EDENLER YARGILANIYORSA
Kayasu, dün Başsavcılığa verdiği dilekçesinde şunları kaydetti: “Özellikle AİHM’in kararından sonra, Adana Cumhuriyet Başsavcılığı’nın bu iddianame üzerindeki takipsizlik kararını kaldırmasını bekledim. Ancak bunun gerçekleşmediğini gördüğüm için, Başsavcılığınızdan bizzat istemek zorunda kaldım. Darbeye teşebbüs edenlerin bile yargılandığı bir ülkede, darbeyi gerçekleştirenlerin yargılanmaması, üstelik bunun engellenmesi en büyük hukuk ayıbıdır.
Bahsi geçen dosyadaki takipsizlik kararının, bu karar hukuken yok hükmünde olduğundan, kaldırılarak iddianamemin Ağır Ceza Mahkemesi’ne gönderilmesini talep etmekteyim. Dilekçemin ekinde, 1981 tarihli ve Milli Güvenlik Konseyi tarafından bastırılan ‘12 Eylül, Öncesi ve Sonrası’ adlı 330 sayfalık kitabı da gönderiyorum. Zira bu kitap iddianamemin eki olarak yer almış ancak başsavcılık tarafından iddianameye eklenmeyip tarafıma iade edilmişti. Mahkemenin iddianameyi iade etmemesi için bu kitabın da iddianameye ekli olarak mahkemeye gönderilmesi gerekiyor.” ANKA