Güney Kore Sendikalar Konfederasyonu’ndan Mikyung Ryu, son 20 yıldır birinci önceliklerinin güvencesiz işçileri örgütlemek olduğunu söylüyor ve ekliyor: “Bu çabamız sonucunda son 3 yılda 300 bin yeni üye kazandık ve ülkenin en büyük konfederasyonu haline geldik”

'Güvencesizleri örgütlemek birinci önceliğimiz'

Sevgim DENİZALTI

“Güney Kore ve Türkiye’deki ilerici (bizim dilimizde söylersek ‘demokratik ve bağımsız’) sendikal hareketin benzer bir yörüngede kurulduğunu ve geliştiğini gördüm.”

Bu sözler, 1 milyon üyesiyle Güney Kore’nin en büyük işçi konfederasyonu olan Kore Sendikalar Konfederasyonu’nun (KCTU) temsilcisi Mikyung Ryu’ya ait.

DİSK’in 53’üncü kuruluş yıldönümü vesilesiyle geçen hafta düzenlediği Uluslararası Sendikal Konferans’a 5 kıtada faaliyet gösteren 45 sendikal örgütten temsilciler katılmıştı. Katılımcılardan biri de KCTU Uluslararası İlişkiler Müdürü Mikyung Ryu idi. Ryu, konferansta yaptığı konuşmada, Türkiye’deki sendikal hareketi yakından takip ettiklerini, benzer sorunları ve baskıları kendilerinin de yaşadığını söylemişti. Güvencesiz ve göçmen işçilerin durumuna da değinen Ryu, sendikaların bu işçilere karşı sorumluluğuna dikkat çekmişti.

Ryu ile gerçekleştirdiğimiz bu söyleşide, kendisinden bu konu başlıklarını açmasını rica ettik. Güney Kore’deki sendikal hareketin durumunu, karşı karşıya olduğu sorunları ve Türkiye ile benzerlik taşıyan noktalarını sorduk. Bunun yanında göçmen ve güvencesiz işçiler için KCTU’nun yaptığı çalışmaları ve cinsiyete dayalı ücret uçurumuna karşı nasıl mücadele ettiklerini anlatmasını istedik.

İşte yanıtlar:

Konferansta, özelde DİSK’in, genelde Türkiye sendikal hareketinin verdiği mücadeleyle Güney Kore’de yürüttüğünüz mücadelenin benzerliğine dikkat çekmiştiniz. Biraz açar mısınız, ortak noktalar neler?

Türkiye ve Kore, insan hakları ve sendikal haklar bakımından en kötü örnekleri sergilediği için her zaman uluslararası sınıf hareketinin dikkatini çekiyor. Sendikalaşmanın azlığı, baskıcı iş kanunları, sendikalaşma nedeniyle işten çıkarmalar, sendikacıların sıklıkla karşılaştığı cezai yaptırımlar, toplu sözleşme ve grev gibi en temel işçi haklarının kullanımında karşılaşılan güçlükler gibi benzer zorlukları paylaşıyoruz.

Ama daha da önemlisi, hareketimizin aynı ilkelerini ve mücadele ruhunu paylaşıyoruz. Hem KCTU hem de DİSK, ağır baskılar altında olsa da asla diz çökmez ve her zaman sosyal bir değişim için adaletsiz ve baskıcı sisteme karşı direnir. Bu da birbirimizle yakın çalışmamızı ve dayanışma içinde olmamızı sağlıyor.

SON 3 YILDA 300 BİN YENİ ÜYE KAZANDIK

Biraz da farklılıklara bakalım. Güvencesiz çalışan işçileri örgütlemek için yıllarca mücadele ettiniz ve önemli kazanımlarınız oldu. Bu konuda yaptığınız çalışmaları anlatır mısınız?

1997’deki ekonomik krizden bu yana IMF’nin emek alanında dayattığı neoliberal politikalar, Kore toplumuna yüksek düzeyde güvencesizlik getirdi. Çeşitli güvencesiz çalışma biçimleri ortaya çıktı ve iş güvencesi zayıfladı. Bugün çalışan nüfusun neredeyse yarısı düşük ücretlerle güvencesiz işlerde çalışıyor. Platform ekonomisi ve GIG ekonomisi* ortaya çıkmadan önce bile pek çok çalışan, istihdam ilişkileri içinde olmadığı için iş yasaları kapsamında ‘işçi’ olarak kabul edilmiyordu. Chaebol veya konglomeratlar** maliyeti azaltmak ve işverenler olarak sorumluluklarından kaçmak için geçici ajanslar aracılığıyla işçileri işe alıyorlar.

Başlangıçta KCTU, esas olarak büyük şirketlerde ve kamu kurumlarında çalışan düzenli işçileri temsil eden bir örgüt olarak yola çıktı. Ancak emeğin esnekleşmesi ve güvencesiz işçilerin çoğalması gerçeğiyle yüz yüze gelince, onların sendikadaki temsiliyetini ve işçi sınıfının birliğini güçlendirmek için güvencesiz işçileri örgütlemenin gerekli olduğunu fark etti. Güvencesiz işçileri hedef alan bu stratejik örgütlenme, KCTU’nun son 20 yıldır yürüttüğü faaliyetlerin en önemli önceliği oldu. 2017’de yolsuzluğa batmış hükümeti başarılı bir şekilde ortadan kaldıran ‘mum ışığı’*** hareketinden hemen sonra bu çabamız, işyerlerini demokratikleştirmek için sendikaya katılmak isteyen çok sayıda örgütsüz işçiyi örgütlememizi sağladı. O zamandan beri KCTU, 300 bin yeni üye kazandı ve bugün 1 milyon üyesi bulunan güçlü bir örgüt haline geldi. Bugün KCTU, Güney Kore’nin en büyük işçi sendikaları konfederasyonu.

GÖÇMEN İŞÇİLERİN HAKLARI İÇİN MÜCADELE EDİYORUZ

Sendikaların yalnızca yerli işçilere değil, göçmen işçilere karşı da sorumlu olduğunu vurguluyorsunuz. Kore’de göçmen işçilerin durumu nedir? Siz bu işçiler için neler yapıyorsunuz?

Şu anda Kore’de çalışan 1,5 milyon göçmen işçi var. İstihdam İzin Sistemi (EPS) kapsamında Asya’daki 16 ülkeden işçiler Kore’ye geliyor ve farklı sektörlerde çalışıyor; üretim, inşaat, tarım, balıkçılık vb. Göçmen işçiler yerli işçilerle aynı yasal korumaya ve haklara sahip olsa da, işyerlerini özgürce değiştiremedikleri için genellikle kölelikten farksız çalışma koşulları ile karşılaşıyor. Üç yıl kaldıkları süre boyunca işyerlerini en fazla üç kere değiştirebiliyorlar; o da patronlarına ‘serbestlik kâğıdı’nı imzalatabilmeleri kaydıyla. Sömürücü patronlarını daha iyi çalışma koşulları için patronun izni olmaksızın terk eden göçmen işçiler ise ‘kaçak’ sayılıyor ve bu işçiler ‘belgesiz’ kabul ediliyor.

Öte yandan en tehlikeli işleri yaptıkları için göçmen işçilerde ölümcül iş kazası oranı yerli işçilerinkinden 5 kat daha fazla. Her yıl 100’den fazla göçmen işçi çalışırken ölüyor.

KCTU, EPS’yi ortadan kaldırmak ve göçmen işçilerin işyerlerini özgürce değiştirebileceği bir çalışma izni sistemi oluşturulması için kampanya yürüttü. Aynı zamanda tüm göçmen işçilerin sendikal hakları için sürekli mücadele ediyoruz.

Konfederasyonumuza bağlı Göçmenler Sendikası’nın (MTU) 10 yıllık mücadelesinin sonucunda Kore Yüksek Mahkemesi nihayet ‘belgesiz’ göçmen işçilerin örgütlenme özgürlüğünü tanıdı. MTU dışında da pek çok göçmen işçi farklı sektörel sendikalar aracılığıyla KCTU’ya katılıyor. Göçmen işçiler için Ulusal Göçmen İşçiler Buluşması düzenlemek, göçmenlerin toplu olarak geldikleri havaalanlarında ya da yoğun oldukları sanayi tesislerinde sosyal yardım çalışmaları yapmak, eğitim ve çalıştaylar düzenlemek gibi çeşitli faaliyetler de yürütüyoruz.

guvencesizleri-orgutlemek-birinci-onceligimiz-691027-1.
Mikyung Ryu

ŞİDDET VE TACİZE KARŞI SENDİKA EN ÖNEMLİ MÜCADELE ARACI

Kore, ücret eşitsizliği başta olmak üzere cinsiyet ayrımcılığının yoğun yaşandığı bir ülke. Kadın işçiler neler yaşıyor? KCTU bu ayrımcılığa karşı nasıl bir mücadele yürütüyor?

Son ankete göre KCTU üyelerinin yüzde 30’u kadın. Kadın üye oranı artmaya devam etse de örgütlememiz gereken kadın işçi sayısı çok daha fazla.

Tüm dünyanın bildiği gibi Kore, OECD ülkeleri arasında cinsiyete dayalı ücret uçurumunun en fazla olduğu ülke. Bu durum, kadınların karşılaştığı her türlü ayrımcılığın özünü oluşturuyor. Kadınlar ilk işlerinde genellikler erkeklerden daha az ücret alıyor. Yoğun olarak düşük ücretli ve güvencesiz işlerde çalışıyorlar. Bunun nedeni köklü ve cinsiyet temelli mesleki ayrımcılık, kadınların yaptığı işler genellikle değersiz görülüyor. Kadınların asıl sorumluluğunun çocuk bakmak olduğu düşünülüyor ve bu yaklaşım, terfi durumlarında kadınların ayrımcılığa maruz bırakılmalarına ve kariyerlerine ara vermelerine neden oluyor. Üzerlerinde güç sahibi olan erkek yöneticilerin cinsel şiddetine ve tacizine maruz bırakılmaları, güvenli çalışma ortamını tehdit ediyor.

Kore’de #metoo kampanyası, iş dünyasında kadın işçilerin karşılaştığı çok sayıda şiddet ve taciz vakasını ortaya çıkardı. Bu süreçte, çok yaygın olan bu sorunların önlenmesi ve çözümünde sendikanın en etkili araç olduğu da görüldü. KCTU, kadınların daha güçlü olabileceği ve işyerlerine eşitlik getirebileceği bir alan olmaya çalışıyor.

Son olarak geçen hafta katıldığınız konferansa ve DİSK Genel Kurulu’na dair neler söylemek istersiniz? İzlenimleriniz neler?

Türkçe yapılan tartışmaları da anlayabilsem daha iyi olabilirdi. DİSK’in uluslararası misafirler ve delegeler arasında deneyim paylaşımı için bir gününü ayırması harikaydı. DİSK’in tarihi hakkındaki video çok etkileyiciydi. Kore ve Türkiye’deki ilerici (bizim dilimizde söylersek ‘demokratik ve bağımsız’) sendikal hareketin benzer bir yörüngede kurulduğunu ve geliştiğini gördüm.

*Platform ekonomisi, işçilerle müşterileri buluşturan Airbnb, Uber, Amazon gibi online platform ve uygulamalara dayalı yeni bir ekonomi. GIG ekonomisi de bağımsız işçilerin (serbest zamanlı işçiler, danışmanlar, geçici işçiler vb.) kısa süreli iş sözleşmeleriyle çalıştırıldığı bir serbest piyasa sistemini ifade ediyor.

**Konglomerat, dünyada 60’lı yıllardan sonra yaygınlaşan bir ticari kuruluş biçimi. Özelliği, birden fazla ve farklı işkollarında ticaret yapan kuruluşların bir tanınmış ticari isim altında toplanması. Chaebol ise Güney Kore merkezli konglomeratlara deniyor.


***2016-2017 yıllarında Güney Kore’de görevini kötüye kullandığı ve ailesinin yolsuzluğa battığı ortaya çıkan Cumhurbaşkanı Park Geun-hye’ın istifası talebiyle yüz binlerce kişi sokaklara döküldü. Grev ve yürüyüşler devam ederken Cumhurbaşkanı görevden alındı. KCTU’nun da aktif olarak içinde yer aldığı protestolar, Mum Işığı Hareketi olarak adlandırılıyor.