Avrupa’da bir kentteyim. Bir gömütlüğe girdim. Ne yapmaya mı? Gezmeye. Bir parktayım sanki. Düzenli, yemyeşil ortalık, çeşit çeşit çiçekler, mis gibi kokular... Dersiniz ki “ben de yatsam öldüğümde böylesi bir cennette, erinç içinde…” Önce sağanak yağan sonra uzunca süre çiseleyen yağmur durdu az önce, ama küçük de olsa bir su birikintisi oluşmamış, ayaklarım ıslanmamış, hiç alışık olmadığım biçimde... Annemle babamı ziyarete gittiğimde gömütlükte o balçıklı yolda nasıl zorlandığımı, çamura nasıl saplandığımı anımsıyorum, kendimi zar zor kurtardığım attığım her bir adımı…

Arkamda zil sesiyle kenara çekiliyor, duraksıyorum. Bisikletlerine binmiş, pedallarını yavaşça çeviren yaşlı bir çift geçiyor yanımdan. Dönüp bakmıyorlar bile bankta sarmaş dolmaş öpüşen genç çifte. Karışan eden yok, ayıptır günahtır diyen yok. Saçına düşmüş bir güz yaprağını alırken delikanlı, kız gülümsüyor sevgiyle. Bir anda kalkıp hızla uzaklaşıyorlar el ele mutlulukla. Kalakalıyorum.

Bahçede oturdukları sırada erkek arkadaşının başına düşen bir yaprağı almaya uzandığı için okuldan atılmakla gözdağı verilen 12.sınıf öğrencisi Mihriban Şimşek’in özüne kıydığı haberi düşüyor usuma. Bir gül koparıyorum. Biraz önce giden gençlerin oturdukları şimdi bana tabut gibi görünen banka bırakıyorum… Bir adam yaklaşıyor yanıma; polis mi oranın görevlisi mi, çıkaramıyorum; ne söylüyor kendi dilinde anlamıyorum; sonra İngilizce soruyor: “Are you allright?” Kafamı sallıyorum, “bir şeyim yok” derecesine. “Can I help you?” “Ne istiyorsun benden be adam” diyorum içimden burun buruna geldiğimizde. Hah anladım, alıp götürecek beni; bu ülkede de mi ya, suçsuz, durup dururken?! Bileğimi tutuyor; “İşte tamam kelepçeyi takacak” derken bir mendil çıkarıyor cebinden, özenle sarıyor, gülü koparırken benim fark etmediğim kanayan parmağımı ve çekip gidiyor diyerek: “Thank you...” Ne var ki durmuyor içimin kanaması. Sanki o bilinmedik karanlık çağlardan gelen gerçekdışı duran haberlerle deşilen yaralarımı sarabilir miydi acaba bu kibar adam? Verse miydim ona kızların özlerine kıyım sayılarını?...Verse miydim bir yılda 17 bin cinsel saldırı yapıldığını, yüzde 35’inin 11 yaşın altında olduğunu…TBMM'de saldırıya uğramış çocuğun saldırganıyla evlendirilmesi durumunda cezasının ertelenmesini isteyen önergeyi… Bayım, biliyor musun 18 Kasım ne günü? No?... 18 Kasım Avrupa Çocuğun Cinsel Sömürüsü ve İstismarına Son Verme Günü… Yes?