Hacettepe Üniversitesi'nin 6 Şubat'ta meydana gelen Maraş merkezli depremlerden etkilenen illerde yaptığı inceleme, bölgedeki yapı stoku sorununu gözler önüne serdi. Raporda, Hatay'da yapılan incelemelerde yıkılan binaların çoğunun 4 katlı olduğu, el ile ufalanabilecek kadar düşük kalitede beton dayanımına sahip oldukları, düz donatıların (demir) sıyrıldığı, yetersiz sıklıkta ve çapta kullanılan etriyeler arasında burkuldukları belirtildi.

Kaynak: DHA
Hacettepe'den deprem raporu: Beton dayanımı el ile ufalanabilecek kadar düşük

Hacettepe Üniversitesi İnşaat Mühendisliği Bölümü, 6 Şubat'ta meydana gelen Maraş merkezli depremlerden etkilenen bölgelerde inceleme yaptı. İnceleme sonucu hazırlanan 170 sayfalık raporda, bölgedeki yapı stoku ile zemine ilişkin sorunlar gözler önüne serildi.

Raporun Hatay ile ilgili bölümünde, depremde çok sayıda betonarme binanın yıkıldığı belirtildi. Yıkılan binaların çoğunlukla şehir merkezinde ve 4 katlı olduğuna dikkat çekilerek, "Enkazda yapılan incelemelerde binaların el ile ufalanabilecek kadar düşük kalitede beton dayanımına sahip oldukları, düz donatıların sıyrıldıkları ve yetersiz sıklıkta ve çapta kullanılan etriyeler arasında burkuldukları gözlenmiştir. Ayrıca yıkılan binaların çevresinde benzer yapısal özelliklerdeki binaların kimi zaman yapısal hasarsız olarak depremi atlatabildikleri görülmüştür. Bunun temel sebepleri arasında görece olarak az hasar almış binalarda, yapısal kusurların azlığı, işçilik ve yapım kalitesinin daha iyi olması, tasarım gerekliliklerinin daha fazlasının yapısal sisteme eklenmiş olması sıralanabilmektedir" denildi.

GİRİŞİ İŞ YERİ OLAN BİNALARDA 'YUMUŞAK KAT' SORUNU

Hatay'da hasarlı binaların dıştan ilk incelenmesinde, göze çapan sorunların yumuşak kat düzensizliği ve ağır çıkmaların olduğuna dikkat çekilerek özellikle giriş katları iş yeri olarak kullanılan birçok binada, bu durumun daha sık gözlendiği belirtildi.

Bu tip binaların giriş katlarında kat yüksekliklerinin fazla olması ve dış cephelerde dolgu duvar bulunmamasının 'yumuşak kat' olarak adlandırılan düzensizliğin oluşmasına yol açtığı kaydedildi. Ayrıca ağır çıkmanın bulunduğu kat ve üzerindeki katlarda ağır bölme duvar hasarlarının gözlemlendiği, ağır çıkmaların bazı binalarda lokal göçmelerin oluşmasına sebep olduğu belirtildi.

Türkiye'de binaların zemin katlarının dükkan, restoran gibi geniş pencere açıklıklarına sahip mekanlara ayrıldığına dikkat çekilen raporda, "Bu mekanlarda kolon, perde ve bölme duvar gibi elemanların miktarı üst katlara oranla az olmaktadır. Bu sebeple yapıda zayıf bir kat oluştuğu, bu katın üzerine gelen yatay yük talebini karşılayamadığı ve yıkıldığı görülmektedir. Zemin katın yıkılması sonucu yapılarda bütüncül veya bölgesel çökmeler gözlemlenmektedir" ifadeleri kullanıldı.

"GÜÇLÜ KİRİŞ, ZAYIF KOLON YIKICI OLMUŞTUR"

Raporun Adıyaman ile ilgili bölümünde ise yıkılan binaların büyük bölümünün 1999 öncesi yapılan eski yapı olduğu belirtildi. Normal betonarme binalarda 'zayıf kiriş-güçlü kolon' tasarımının önemine dikkat çekilen raporda, "Burada kolon, kiriş ve döşeme betonlarının beraber döküldüğünü düşünecek olursak, kiriş güçlü olduğu eksende döşemeyi de güçlendirmektedir. Üstelik bazı büyük döşeme açıklıklarını geçmek için döşeme ve kiriş derinlikleri artırılmaktadır. Bu şekilde 'güçlü kiriş-zayıf kolon' sorunu ortaya çıkmaktadır. Kahramanmaraş merkezli bu depremlerde, bu durumun yıkıcı bir sorun olduğu gözlenmiştir" denildi.

"HER YAPININ DİJİTAL İKİZİ OLSUN"

Raporun öneriler bölümünde yapı denetim sistemine yeni bir bakış açısı getirilmesi gerektiğine dikkat çekilerek, yapı denetim sisteminde her bina için bir dokümantasyon tutulması ve bu dokümantasyonda bina inşaatının her aşamasındaki ilerlemenin fotoğraf ve videolarla belgelenip, toplanan verilerin yapıya ait dijital ikizin oluşturulması aşamasında kullanılması gerektiği belirtildi.

Bu dijital ikizin bir bulut hesabında tutulması ve yapının ömrü boyunca yapılacak değişiklikler veya gözlemlerin buraya eklenmesi gerektiği bildirildi. Yine sahada yapılan gözlemlerde, zemin etkisinin özellikle binaların deprem sırasındaki performansları üzerinde oldukça yüksek olduğuna dikkat çekilerek, "Bu durum gerek yerleşim yerlerinin seçilmesi gerekse de yapı temellerinin tasarımı sırasında ayrıntılı zemin etüdü yapılması ve zemin etkilerinin (örneğin olası sıvılaşabilir tabakaların) mutlaka göz önüne alınması gerekliliğini bir kez daha açık bir şekilde göstermiştir" denildi.