ABD ve koalisyon güçlerinin Irak'ı işgalini bir şavaş oyunu gibi ekranların ardında

Deniz Gökçe - Candan Yıldız

 

ABD ve koalisyon güçlerinin Irak'ı işgalini bir şavaş oyunu gibi ekranların ardında izlerken, tanıklıklar ancak acının büyüklüğünü anlamamıza yardımcı oldu. Iraklı psikiyatrist Dr. Numan Ali, hem bir vatandaş olarak hem de uzman kişiliğle Irak'ta yaşanılanları anlattı. Savaşın mağdurlarını ve tanık olunanları uzman gözüyle değerlendirdi.

 

Irak'ta yaşam nasıl bu son dönemde?

Güvenliğin ortadan kalkması nedeniyle Irak'ta hayat her geçen gün biraz daha zorlaşıyor. İnsanlar evlerinden dışarı çıkmıyorlar. Her an bir araba patlayabilir, ABD askerleriyle direnişçiler arasındaki çatışmanın ortasında kalabilirsiniz. Iraklılar kendilerini güvende hissetmiyorlar. Son dönemde, kaçırılma olayları çok arttı. Bir akrabanız kaçırıldığında kurtarmak için para bulmak zorundasınız. Irak'ta bugüne kadar alışık olmadığımız tarzda olaylar yaşanıyor. Cinayetler oluyor, uyuşturucu satışı yaşanıyor.

 

Herkes sürekli kaygılı ve korku içinde yaşıyor?

Evet, sürekli kaygılılar. Saat altıda evine gittin diyelim, daha sonra dışarı çıkmaman en iyisi. İnsanlar da öyle yapıyorlar. Ev hapsi gibi. İşten eve geliyorsun ertesi sabah işe gidene kadar. Aslında evde de durum değişmiyor. Evlere sık sık baskınlar düzenleniyor. Ama gelenler, "Merhaba, biz ABD askeriyiz, evinizi arayabilir miyiz?" diye sormuyorlar. Kapıyı zorla açıyorlar, o anda ister uyuyor olun, ister banyoda olun, ister çocuk, ister kadın olun... Hızla arama yapıyorlar. İnsanlar artık bunlardan çok korkuyor, hiçbir güvenceleri kalmadı. ABD konvoyları, arabaları seni yolda durdurabilir. Eğer sen dalgınlıkla geçip gidersen veya arabanı sürüp gidersen vurulursun.

 

Yakın tarihe bakarsak, Irak ard arda birçok savaşta taraf oldu. Bunlar nasıl etkiledi? Neler değişti Irak'ta?

Hiçbirinin iyi yönde bir etkisi olmadı. İran-Irak savaşından hemen sonra Kuveyt'le savaşa girildi, ardından da Körfez Savaşı. Bir yara iyileşmeden, bir başka yara açıldı. Bu nedenle biz Iraklılar, Irak'ı "yaralı ülke" olarak kabul ediyoruz. Travmalar da katlanarak arttı. Herşey kötüye gidince, insanlar da başka ülkelere göç etmeye başladılar. "Neden burada kalayım ki?" diye soruyorlar. Fakat büyük çoğunluk hala Irak'ta ve yaşamaya çalışıyor. Acı ve güvensizlikle başetmeye çalışarak.

 

Bu savaş döneminde birçok vakayla karşı karşıyaysınız. Hastalarınızın ne gibi şikayetleri var? Tecavüz vakaları var mı?

Benim tanık olduğum, benim hastalarım arasında tecavüz vakaları görmedim ancak çok fazla duydum. 4 kadın vardı, hastanemize gelen, tecavüze uğradıklarını biliyorum. Erkelerin ve kadınların tacize, tecavüze uğradığını biz de kimi zaman haberlerden öğreniyoruz. Ebu Garip Cezaevinde, bunun fiziksel, psikolojik boyutlarını gördük. Ancak nüfusun çoğunluğunun Müslüman olduğu bir ülkede bu tip olayların duyulması da pek istenmiyor. Bu nednele saklayanlar da var. Depresyon, alkol ve uyuşturucu bağımlılığı artmaya başladı. Eskiden böyle vakalar yoktu. Uyuşturucuyu bilmezdi Iraklılar. Çünkü cezası çok ağırdı. Ama bu dönemdeki boşluk ve yaşanılanlar sonucu, eroin, kokain, haşhaş kullanımı arttı. İntihar vakaları da var. Ne kadar olduğunu bilmiyoruz henüz. Ama yüzde 20- 30 oranında arttı diyebilirim.

 

Uzmanların durumu ne? Nasıl yardımcı oluyorsunuz hastalara?

Irak'ta 100 kadar psikiyatristimiz vardı. Ancak savaştan sonra 35 kadarı ülkeden ayrıldı. Kalanlarla 35 milyonluk nüfusa hizmet vermeye çalışıyoruz. Olanaklarımız çok sınırlı. Bağdat'ta 2 hastahane ve bazı illerde de küçük birer kliniklerimiz var. Herkese yardım edemiyoruz. Bazı aileler de hastanelere, gerek yoldaki güvenlik endişesi bazısı da mesafe gibi nedenlerle gelmiyor. Ne zaman hastanın durumu ağırlaşırsa, agresifleşir, saldırganlaşırlarsa hastaneye getiriyorlar.

 

İşgal nedeniyle birçok sivil toplum kuruluşu, Iraklılara destek kampanyaları düzenledi. Yardımlar acınızı dindirdi mi?

Uganda ve Kenya'dan birçok insanla konuştum. Yardımlarla ilgili onların başına da benzer şeyler gelmiş. Bazı küçük STK'lar, ya senin hiç ihtiyacın olmayan şey getiriyorlar ya da süresi geçmiş, kullanılamayacak şeyler. Örneğin içmek için suya ihtiyacın varken sana battaniye getiriyorlar. Diyelim ki, son kullanma tarihi gelmiş olan bir ilaçtan kolilerle geliyor. Ama bu ilaçların bazıları afet yaşayan insanların ihtiyacı olan ilaçlar da değil, örneğin yaşlıların hafıza nedeniyle kullandıkları çeşit ilaçlar... Bazı STK'lar gerçekten çok iyi çalıştılar, çok destek oldular. Ama bazıları sadece shov yaptı.

 

En çok hangi kesim etkileniyor yaşanılanlardan?

Çocuklar. Çok acı çekiyorlar. Birçok olay onlar için yeni, bugüne kadar bilmedikleri, duymadıkları şeye tanık oluyorlar. Bombalamalara, insanların ölümüne, şiddete tanık oluyorlar. Çocuklar için çok ağır bunlar, çok acı çekiyorlar. Gördüğüm birçok vakada çocukların altını ıslattıklarına tanık oldum. Kekelediklerine, parmaklarını emdiklerine, agresif davranışlarına tanık oldum. Çocukların bu izleri silmesi o kadar kolay olmuyor. Onlar için 10-15 yıl demek. Savaşa tanık olan insanlar, sürekli risk altında olduklarından sosyal yardıma ihtiyacı vardır. Ama Iraklıların böyle bir sosyal desteği yok.

 

Hastalarınız arasında sizi en fazla etkileyen hangisiydi?

Bir hastam vardı. Ebu Garip'te tacize uğramış. O başından geçenleri anlattığında, duyduklarıma inanamamıştım. Neredeyse çıplak olan birinin buz gibi kış gününde, bir yerden başka bir yere nasıl gidebileceğini düşünün. Cezaevinde hastamı soyup, köpekle korkutmuşlar. Köpek vücudunu hep tırlamamış, bir de tacize uğramıştı. Biz Ebu Garip'i ve yaşanılanları duymadan 6 ay kadar önce olmuş bunlar. Çok acı çekmişti. Ona yardım etmeye çalıştım. Sonra ülkeyi terk etti.

 

Savaşın etkileri ne zaman biter? "Normal" hayat ne zaman başlar?

Şu anda savaşa dahil olmuş, tanığı olmuş bir jenerasyon var. Bu bir dezavantaj. Onlar bu acıyı sürekli taşıyacaklar. Gelecek kuşaklar da bunu öğrenecekler, hissedecekler. Sanırım 20-30 yıl sürer. Hafızalarımızdan silinmeyecek görüntülere şahit olduk. Özellikle de çocukların hafızasından silinmeyecek kolay kolay.

 

Bir de uzman olarak başka şeylere de tanık olmak sizin için de zor olmuştur.

Biz halkın bir parçasıyız. Orada yaşıyoruz. Biz farklı şeyler yaşayıp hissetmiyoruz ki. Endişe, korku bizim için de geçerli. Ailemiz için endişe duyuyoruz. Eşimi, çocuklarımı her 20 dakika bir arayıp, durumlarını soruyorum. Neredeler, iyiler mi diye. Onların durumundan emin olmak zorundasınız. Ne kadar stesli ve acı doludur bu durum bilemezsiniz. İki çocuğum var. Her sabah "neden hala burada kalıyoruz?" diye soruyorlar. Onlar "Irak'tan gitme zamanı geldi" diye düşünüyorlar.

 

Dünya basını direnişçilerin de eylemlerini gösterdi. Sivillerin başlarını kesiyorlardı. Bu görüntülerle ilgili Iraklılar ne düşünüyor?

Iraklılar için bu çok yeni. Biz farklı dinlerle bugüne kadar mutluluk içinde yaşadık. Bunlar yok oldu gitti. Akıl işi değil. Sizin gibi biz de haberlerden takip ediyoruz. Çok üzgünüz.