Ekonomisini geçici olarak askıya alan ülkelerde, eylemler çağında ‘kısa bir ara’ yaşanıyor. Salgın bittiğinde eylemlerin hayal dahi edemediğimiz boyutlara ulaştığını göreceğiz

Hak mücadelesi devam edecek

MEAGAN DAY
Çeviren: Fatih Kıyman

1848 yılında yazdığı bir yazıda Friedrich Engels, “Bu sene iyi gidiyor” diye yazmıştı. Fransa’da eylemler patlak vermişti ve Avrupa’da isyan dalgası yükseliyordu. “Demokrasi çağı kriz yaşıyor, Tuileries ve Palais Royal Sarayları’nın alevleri, proletaryanın şafağıdır. Burjuvazinin iktidarı çökecek ve paramparça olacak.”

Fakat öyle olmadı. Ayaklanmalar bastırıldı ve takip eden dönemde baskıcı yönetimler hüküm sürdü. Bu başarısızlığa rağmen 1848 ‘eylemlerin yılı’ olarak hatırlanır. Liberal yazar Gideon Rachman’ın Financial Times’da yazdığı gibi, 1848 kitlesel eylemlerle hatırlanacak yıllardan ilkiydi: 1848, 1917, 1968 ve 1989.

2019 İSYAN YILI

Rachmann, Arap Baharı ve Occupy Eylemleri'nin yaşandığı 2011’i bir sebepten es geçse de, bu listeye yeni bir yıl ekliyor: 2019. Dünyada geniş katılımlı eylemlere sahne olan başlıca ülkeleri şöyle sıralıyor: Hong Kong, Hindistan, Şile, Bolivya, Ekvator, Kolombiya, İspanya, Fransa, Çek Cumhuriyeti, Rusya, Malta, Cezayir, Irak, İran, Lübnan ve Sudan. Hepsini sayacak olursak 2019 yılında 114 farklı ülkede kitlesel eylemlere şahit olduk.

Eylemler küresel ölçekte yaygınlaştıysa da 2019’a ‘hak ettiği şanı’ tanımıyoruz. Bunun sebebi eylemlerin çok farklı coğrafyalarda, çok farklı dinamiklerle şekillenmeleri olabilir. Rachman şöyle tahmin yürütüyor; “Sembolik bir an yaşanmadı. Berlin Duvarı’nın yıkılması ya da Kışlık Saray’ın işgali gibi bir ana tanık olmadık.”

'KİTLESEL EYLEMLER ÇAĞI'

Rachman ipucunu verse de açık açık söylemiyor; 2019 gibi çalkantılı bir yılın göz ardı edilmesinin diğer bir sebebi de, 2020’nin daha da çalkantılı geçeceği beklentisi olabilir. Belki de durdurak bilmeyen kitlesel eylemler çağında yaşıyoruz. Geçen sene tekil bir istisnaya değil, yükselen bir eğilime şahit olduk ve dikkatli bakıldığında bunu net bir biçimde görmek mümkün.

Merkez sağ görüşlü bir düşünce kuruluşu olan Stratejik ve Uluslararası Çalışmalar Merkezi, şahit olduğumuz olguyu yeni bir rapora konu edindi: “Kitlesel Eylemler Çağı: Küresel Eğilimleri Anlamak.” Raporun yazarları dünyanın dört bir yanından verileri inceliyor ve 2019 yılındaki eylemlerin diğer yılları geride bıraktığını ortaya koyuyor. 2019 yılında dünyada görülen eylem sayısı yüzde 11,5 oranında arttı.

Eylemler sıklaşıyor ve büyüyor. Bunu ‘mutlak sayı’ olarak da, ‘nüfusa oranlayarak’ da görebiliyoruz. Geçen sene Santiago’da bir milyondan fazla, Hong Kong’da iki milyondan fazla insan sokağa döküldü. Yazarların bölgesel analizlerine göre en yoğun artış Sahra Altı Afrika’da görüldü. İstisnasız tüm coğrafyalarda artış gözlendi.

GENÇ İŞSİZLİĞİ

Varlıklı, gelişmiş ekonomiler de farklı değil. Kuzey Amerika ve Avrupa’da eylemlerin artış hızı küresel ortalamanın üzerindeydi. ABD’de Trump yönetiminin iktidarıyla birlikte kitlesel eylemler artış gösterdi. Analistler nüfus artışını da göz önünde bulundurarak, ABD’de eylemlere katılan kişi sayısının ‘orantısal olarak’, 'Sivil Haklar Hareketi'ne ve Vietnam Karşıtı protestolara katılanlardan fazla olduğunu söylüyor. 20 Ocak 2017 ve 1 Ocak 2020 tarihleri arasında ABD tarihinin en büyük beş eylemine tanıklık ettik.

Raporu kaleme alanlar, birkaç olası ‘gerekçe’ sunuyorlar. İnternet erişimi ve sosyal medyanın öneminin altı çiziliyor. Uzmanlar, bu görüş birliğine Arap Baharı döneminde zaten varmışlardı. Diğer önemli gerekçeler arasında küresel ölçekte yükselen genç işsizliği ve genel istihdam yetersizliği sayılıyor. Küresel ekonomik adaletsizlik artıyor, yolsuzluk algısı artıyor, siyasi liderlere güven azalıyor, eğitim seviyesinin artmasıyla politik farkındalık ve katılım artıyor, çevre kirliliği ve iklim krizi de tuz-biber oluyor.

EYLEMLER ARTACAK

İklim krizi başlı başına ‘kitlesel eylemlere’ konu olmakla kalmadı, bölgesel ekonomileri ve siyasi rejimleri sarstı, kırsalda yaşayan birçok insanı yerinden etti. Şehirlere göç eden bu insanların eylemlere katılma olasılığı da arttı.

Raporun kapanış bölümünde, eylemlerin artacağı gözlemi yapılıyor. Fakat raporun kendisinde de ifade edildiği gibi, şimdilerde kendimizi garip bir yol ayrımında bulduk. Koronavirüs salgını sebebiyle birçok ülkede yurttaşlar evlerine kapandı, insanların hoşnutsuzluğu katlanarak artsa da eylemler bir anda askıya alındı.

SESSİZ GERİLİM

ABD’de hastanelerde kaos var fakat sokaklar sessiz. İnternete baktığımızda siyasi rakiplerine öfke kusan siyasetçiler görüyoruz, ‘doğru ve yanlış bilgiyi’ birbirinden ayırma mücadelesine tanıklık ediyoruz, kaygı ve çaresizliğin ayyuka çıktığına şahit oluyoruz. İşsiz ve güvencesiz kalan insanların, birbirlerini hiç tanımadan dayanışma kampanyaları organize ettiklerini, ay sonunu böyle getirmeye çalıştıklarını görüyoruz. Eğer bu salgın esnasında ‘evden çalışacak’ kadar şanslı olanlardansanız, gitgide artan sessiz gerilimi dışarıdan izliyorsunuz. Fitili ateşlenmiş bir bombayı izlemek gibi.

ABD’de işsizlik rakamlarının 'Büyük Buhran'ı dahi geride bırakacağı öngörülüyor ve siyasi istikrarsızlık kaçınılmaz görünüyor. Salgın, Afrika ve Güney Amerika ülkelerini etkilerse, eylemler samanlıkta alev gibi her yeri saracaktır.

Bu eylemlerden bazıları da ‘faşizan’ eğilimlerle şekillenebilir. Kimileri sosyalist idealleri benimseyebilir ve ‘politik görüşü tanımlı olmayan’ birçok insan kapanın elinde kalacak. Korkmamızı gerektirecek noktalar olsa da Engels’in söylediği gibi, “Çağın ruhunun, demokrasinin kriz yaşadığını” öngörerek ümit besleyebiliriz.

Kaynak: Jacobin