Milyon

Deniz GÖKÇE - İstanbul

 

Milyonlarca insanın ölümüne neden olan II. Dünya Savaşı'ndan sonra, devletler; bireylere tanınan hak ve özgürlüklerin güvence altına alınması gerçeğinde birleşti. Çünkü, insanlar özgür olmazlarsa savaşlar sürüp gidecek bu da uygarlıkların sonunu getirebilecekti. Bu yaklaşımdan yola çıkılarak 10 Aralık 1948 yılında yayınlanan İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi doğdu.

İşte bu bildirgede ve öncesinde ve sonrasında bunu tamamlayan onlarca anlaşma ve sözleşme geçen dönem içinde hiç bu kadar ihlal edilmedi. Geçen dönemde hiçbir devlet bu kadar pervasızca davranmadı. Hiçbir devlet tüm insanlığın gözü önünde bu kadar açık bir katliama hatta kimilerine göre soykırıma girişemedi. Üstelik demokrasi adına, özgürlük adına... Demokrasi ve özgürlük kavramları hiç bu kadar kirletilmedi.

Son olarak Felluce Katliamının sorumlusu olan ABD, geçmişte olduğu gibi, iki yıldır süren Irak işgali sırasında da birçok uluslararası antlaşmayı ihlal etti.

"Özgürlük ve demokrasi" söylemini ağzından düşürmeyen ABD, hukuk tanımazlığı ile dünya tarih sayfalarında yerini aldı. ABD, Ebu Garip Cezaevi'nde yaptığı işkenceyle, sivillerin bulunduğu pazar yerinin ve Filistin Oteli'nin bombalanmasıyla, Felluce'deki saldırılarıyla, aralarında çocukların ve kadınların da olduğu birçok sivilin hedef alınarak öldürülmesiyle, uluslararası anlaşmaları ve hukuku çiğnedi.

Savaş kapsamındaki eylemler, İnsancıl Hukukunun ilgi alanındadır ve savaştan kaynaklı eylemlerle ilgili insancıl hukukun mekanizmaları çalışır. İnsancıl Hukukunun var olan belli başlı uluslararası kaynakları; BM Sözleşmeleri, Cenevre Sözleşmeleri ve Uluslararası Ceza Mahkemesi'nin kuruluşuna ilişkin Roma Tüzüğü'dür.

Oysa savaşın bile bir hukuku vardı. Örneğin; Amerikan iç savaşı sırasında, savaş suçlarını tanımlayan ve kanun haline getiren 1860'daki Lieber Kuralları. 1907- Lahey Sözleşmesi ve İnsancıl Hukukun temeli olan 1949-Cenevre Sözleşmeleri ve Cenevre Sözleşmelerinin 1977'deki ek protokolü hangi ihlallerin işlendiğin göstermekte. ABD, BM Sözleşmesi ve BM Güvenlik Konseyi'nin Irak konusunda vermiş olduğu kararlara uymayarak Irak'a saldırıyı başlattı. BM'nin onayı olmadan başlatılan savaşın ihlalleri de ard arda geldi.

 

İHLALLER VE SUÇ DUYURULARI

Uluslararası Ceza Mahkemesi'nin (UCM) tayin edilmesini öngören Roma Anlaşması'nı ABD onaylamadı. Yaptığı ihlaller nedeniyle dünya kamuoyuna hebap vermekten kaçınan ABD, UCM'nin kurulmasını aktif olarak itiraz etti. ABD'nin UCM'ye karşı çıkmasında dünyanın çeşitli yerlerinde gerçekleştirdiği operasyonlar ve işgaller rol oynadı.

Irak işgalindeki ihlallere itiraz eden birçok kişi ve kurum, Bush ve koalisyon güçlerinin ihlalleri hakkında suç duyularında bulundu. Ancak, uluslararası hukuku çiğnese de bugün için dünyada, ABD güçlerini pratikte yargılayabilecek bir güç yok. Türkiye'de de ABD Başkanı ve savaşın sorumluları hakkında Cumhuriyet Başsavcılıklarına suç duyurularında bulunuldu. Uzmanlar, savcılıklar soruşturma açıp, sorumlular hakkında giyabi tutuklama kararı da çıkarsa, sonrasının nasıl uygulanabileceğinin koca bir soru işareti olduğunu belirttiler.

 

ABD'NİN İHLALLERİ

Siville yönelik saldırılar

Cenevre Sözleşmesinin 31'inci maddesine göre, "savaşan taraflar sivil halka hiçbir şekilde, işkence ve kötü muamelede bulunamazlar". Silahlı çatışmaların olduğu bölgelerde, mesleklerini icra eden gazeteciler de birer sivil larak kabul edilmekte. Ancak, ABD işgalden kısa bir süre sonra gazetecilerin kaldığı Filistin Oteli'ni vurdu. Askeri olmayan birçok yeri hedef bilip, akıllı bombalarla saldırdı.

Savaş Esirleri

Savaşın bir diğer gerçeği ise savaş sırasında esir düşen insanlar. ABD, 1949 tarihli savaş esirlerin korunmasına ilişkin 3 nolu Cenevre Sözleşmesi'nin 13 -14'üncü maddelerine aykırı davrandı.

Tarihi eserler

İşgal sırasında Irak'ta 113 kütüphaneden 1494 adedi Türkçe olmak üzere 82 bin 258 el yazması yağmalandı. Oysa, 1972 Paris- Dünya Kültür ve Doğal Mirası'nın Korunmasına Dair Sözleşme, 1977 Cenevre protokolleri, La Haye'de 1954'te imzalanan "Silahlı Bir Çatışma Halinde Kültür Mallarının Korunmasına Dair Sözleşme", kültür varlıklarını, doğal çevreyi, tüm insanlığa ait kültürel ve manevi değeri olan mirası koruma altına almakta. ABD bunu da ihlal etti.

İşgal

Lahey Yönetmeliği'nin 43'üncü maddesi uyarınca, yetkiyi elinde bulunduran işgalci güçler, denetimi altında bulunan topraklarda, kamu düzenini ve güvenliğini, ülkede yürürlükte olan yasalara göre sağlamakla yükümlü. Roma Tüzüğü 8. maddesine göre de "bir saldırı ile ele geçirilmiş olsa bile bir şehri veya yeri talan etmek" suç sayılır.

Çevre

Uluslararası Atom Enerji Kurumu (IAEA)'nun BM kararlarına rağmen, yakındaki bölgelere ya da diğer nükleer tesislere girmesi engellendi. Koalisyon, IAEA'nın "incelemek istediği, yeraltındakiler dahil, her bina, alan, tesis, kayıt ve iletimi acilen, engellenmeden, kayıtsız şartsız ve sınırlandırılmadan denetleme" yetkisini ihlal ederek 1441 no'lu kararnameyi fiilen çiğnedi. Bağdat'taki Tüveyta Nükleer Araştırma Tesisi, Irak'ın nükleer silah programının kalbiydi. Irak, ABD kontrolüne girdikten sonra işgal güçleri, Tüveyta ve diğer nükleer tesislerin güvenliğini sağlamadı. Tüveyta'daki bir deponun kapısında delik bulundu. Uzmanlar, bölgede yaşayanların radyasyon zehirlenmesine maruz kaldıklarını düşündüren göstergelere rastladı.

 

Prof. Dr. Şule Kut : Bilgi Üniversitesi Uluslararası İlişkiler

ABD, Cenevre Sözleşmeleri'nin kendisini politik olarak bağlamadığını söylüyor ama böyle birşey olmaz. bu herkesi bağlayan uluslararası sözleşmedir. ABD bunu çiğnedi. Savaş başlarken de gördük, BM yetkilendirmedi. ABD, işgal sırasında Cenevre Sözleşmelerine, insan hukuk kurallarına, uluslararası hukuka aykırı davranmıştır. İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi'ne aykırı davrandı. Burada bir işgal, savaş sözkonusu, ama bunun da bir hukuku var. ABD hepsini çiğnedi. Örneğin sivil vatandaşlara dokunulmaz, ama tanık olduğumuz durum böyle değil. ABD siyaseten de askeri olarak da ihlal etti. İsrail de benzer şeyi yaptı. Ayın zamanda yargılamaların nasıl olduğunu bilmiyoruz. Askerlerin cezalandırılması, Irak halkından özür dilenmesi yeterli mi?

 

Prof. Dr Hakan Baykal: Marmara Üniversitesi Devletler Hukuku:

ABD bugüne kadar uluslararası hukukun temeli olan kuralları açık ve ağır bir şekilde ihlal etti. Bunlar uluslararası hukukun emredici kurallarıdır. Uluslararası hukuka göre, devletlerin ülkesel bütünlükleri ve siyasi bağımsızlıkları dokunulmazdır. ABD, Irak'a müdahalede bulunmakla BM hükümlerini ihlal etti. Uluslararası hukuka göre, bir saldırı savaşının başlatılması barışa karşı suçtur. Bunun da milletlerarası sorumluluğu vardır. Dolayısıyla öncelikle ABD Başkanı ve diğer ilgililer "barışa karşı suç" işlemişledir. ABD güçleri, Irak'taki operasyonlarında savaş esirlerine ve sivil halka karşı yaptıkları katliamlarla, hem savaş suçu işlemişler hem de insanlığa karşı suç işlemişlerdir. Bu iki suç da milletlerarası suç olup her devletin cezalandırabileceği ve zamanaşımına uğramayan suçlardandır. Ancak, buradaki temel sorun bu suçların kim tarafından hangi mahkemede yargılanabileceğidir. Teorik olarak bunun cevaplandırılması mümkün ise de bugün için dünya da ABD güçlerini pratikte yargılayabilecek bir güç bulunmamaktadır. Tek teselli bu suçların zaman aşımına uğramamasıdır. O halde sabırla ABD de ve Irak'ta insani yönü olan ve hukuka saygılı olan iktidarların göreve gelmesini beklemek gerekecektir.